Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '07

 
Kategori
Tarih
 

Yüzyılın insanlık suçlarından bir kaçı, Avrupa değerleri üzerine…

Yüzyılın insanlık suçlarından bir kaçı, Avrupa değerleri üzerine…
 

Cezayir Soykırımı,
Fransa, soykırım bir yana, olaylardaki sorumluluğunu dahi kabul etmiş değildir. Paris hükümetine göre tüm bu olaylar tarihçilere bırakılmalıdır. (Bu cümle size tanıdık geliyor mu? Genç Türkiye Cumhuriyetinin 1915 te savaş koşullarında gerçekleşen olaylar için önerisi de böyle değil mi?) Tarihte Sétif katliamı olarak da bilinen bu soykırım insanlık tarihi ve Fransızlar için bir utanç kaynağıdır. Fransız yönetimi altında 1,5 milyon kişi hayatını kaybetmiş (Scotsman, 17 Nisan 2006), çok sayıda kişi de işkence ve kötü muameleden geçmiştir. Cezayirliler bu olayları 'Cezayir Soykırımı' olarak adlandırırlar.

Cezayir devlet başkanı Abdülaziz Bouteflika ise Fransa'nın Cezayir'de sadece insanlara karşı değil, insanların kimlikleri ve kültürlerine karşı da bir soykırım uyguladığını iddia etmiştir.

Cezayirli üst düzey bir idareci olan ve Mayıs 1945 Vakfı'nın Başkanı Muhammed El Korso "Fransızlar ve uluslararası kamuoyu bilmelidir ki Fransa Mayıs 1945'de gerçek bir soykırım işlemiştir" demiştir. Yine Cezayir devlet başkanı Abdülaziz Bouteflika da "Cezayir sömürgecilik ve bağımsızlık savaşı dönemlerinde işlenen tüm bu suçların Fransa tarafından kabul edilmesini beklemeyi hiçbir zaman bırakmamıştır" demiştir.


Dresden Bombardımanı
6 Ağustos 1945 ten 6 ay önce 12-15 Şubatta Amerikan ve İngiliz kuvvetleri savaşın bitmesine çok az kala Dersden'i 3 gün boyunca sivil halk gözetmeksizin bombaladı. İşin ilginç yanı Dresden stratejik ve lojistik bölgesi değildi ve savaşta önemli bir rolü de yoktu.

Üstelik bombardımanda kullanılan fosfor bombası savaş sonuna doğru ABD ve İngiltere'nin silah denediği şeklinde bir kanıyı güçlendiriyor.

Sivil halka yönelik bu tür bir katliamı Hiroşima ve Nagazaki'nin ön hazırlığı ve ABD Ordusunun havadan bir kenti ne hızla yok ettiğinin denemeleri gibi görünüyor.

İşin bir başka ilginç yanı ABD Ordusu bu konsepti -ısrarlı ve devamlı hava bombardımanı- bugünkü girdiği savaşlarda da uygulamaktadır. Bu nedenle gerek Dresden Katliamını, gerekse de Nagazaki ve Hiroşima'da gerçekleştirilen saldırıları bilinçli bir savaş konseptiyle sadece o güne ait değil geleceği de düşünerek yaptıkları düşünülebilir.

Amaç her ne olursa olsun kentleri olduğu gibi yok etmek fikri Hiroşima'da değil Dresden'de oluşturduğu görülüyor. Aradaki fark fosfor bombasının bu iş için yeterli bulunmaması. Bu nedenle de o dönem hazırlığı tamamlanan nükleer bomba kullanılmıştır.


Hiroşima ve Nagazaki
"Bundan 62 yıl önce yerel saatle 08.15'te, ABD Hava Kuvvetlerine ait "Enola Gay" adlı B-29 bombardıman uçağı, Japonya'nın Hiroşima kentine "little boy" (küçük çocuk) adı verilmiş bir atom bombası attı. İnsanlık tarihi boyunca ilk kez Hiroşima'da kullanılan ve 15 bin tonluk TNT'nin patlayıcı gücüne eşdeğer bu atom bombası, resmi kaynaklara göre 140 bin kişinin ölümüne, onbinlerce insanın da radyasyondan ağır şekilde etkilenmesine neden oldu. Kentin yüzde 60'ı haritadan silindi, kent üzerinde 13 kilometrekarelik bir radyasyon bulutu oluştu.

Hiroşima'ya bomba atılmasından üç gün sonra, 9 Ağustos 1945'te, bu kez Nagazaki kentinin insanları atom bombası ile tanıştı. Amerikan "Bockscar" isimli B-29 Superfortess uçağı, "Fatman" (Şişman Adam) adlı ikinci nükleer bombayı Nagazaki semalarından kentin üzerine bıraktı. Patlama gücü 21 bin tonluk TNT'ye eşit olan "Şişman Adam", ilk anda 100 bin kişiyi öldürdü. "

Srebrenica Soykırımı
Avrupa değerlerine güvenen yüz binlerce insan, tam Avrupa'nın ortasında vahşi bir soykırıma tabi tutuldu. Büyük Devlet geleneğimizden gelen hassasiyetlerimiz nedeniyle konuyla en çok ilgilenen Türkiye oldu. Oradaki canlarımızı elden geldiğince korumak için Amerika ile girilen diplomatik ilişkiler sonucunda yapılan müdahale ile soykırım durdurulabildi. (Amerika tarihinin en doğru duruşlarından birini burada, Türkiye'nin yanında yer alarak gerçekleştirdi. Bu nedenle bu sonuç her fırsatta düşmanlık, toptan suçlama yerine doğru iletişim ve çabanın ürünü oalrk görünebilir.)

Avrupa değerlerine bağlı ülkeler burunlarının dibindeki bu soykırıma sessiz kalarak açıkça taraf tuttular. Tarih karşısında bu günleri unutmamalı, unutturmamalıyız..

Ülkemizin yaklaşımı
Tarihimiz boyunca savaşın gereklilikleri dışında dinsel, etnik vb yok etme uyguladığımız bir dönem görünmüyor. 1915 tarihine takılı aklarak yapılan iddialar da savaşın gereklilikleri içinde olan mücadeledir ve o gün ne gerektiriyorsa o yapılmıştır, bundan sonrası tarihçilerin işidir. O tarihlerde kim ne kadar köy bastı, ne kadar çocuk, kadın, insan öldürdü kayıtlarda ve fotoğraflarda var. Bunu günümüz siyasetinde Cumhuriyetimizi köşeye sıkıştırmak için geçekleştirilen uzun soluklu bir senaryonun devamı gibi görebiliriz.

Osmanlı tarihi dahil Türk tarihinde, soykırım, etnik ve dini temizlik yoktur. Fransa'nın Cezayir'de, ABD'nin Kızılderililer, Vietnam ve Japonya'da, yaptığı kitle katliamları, soykırım, İngiltere'nin başta Hindistan ve sömürgelerde yaptıklarını toplumumuza ve gelecek kuşaklara anlatmak Büyük Devlet ve toplum yaklaşımına uygundur.

Bugün Avrupa, değerlerinin içinde oluşan kan pıhtılarını silmek için iletişim, baskı, ödül gibi yöntemler kullanmaktadır. Nobel bunlardan en ünlü olanıdır. Nobeli reddedenler Nobel için gerekli şeyleri söylemişlerdir. Nobel Avrupa değerlerinin siyasi bir ürünüdür. Orhan Pamuk bu ödülü yazdığı kitapların değerlerinden dolayı değil, siyasi görüşlerinden dolayı almıştır. Bu görüş Avrupalılar dahil herkeste vardır. Nobel, Avrupa değerleri üzerinde illuzyon oluşturmak için düzenlemiş siyasi kararlarla verilen ödüllerdir.

Avrupa'nın tarihinde de değişik dönemlerde ödünsüzce hapse atılan, öldürülen insanlar olmuştur. Almanya, Fransa tarihine bir göz atmanız yeterlidir. Son yüzyılda hapiste öldürülen BAder Meinhof grubu üyeleri, İngiltere'nin artık kitapalra ve filmlere geçmiş İrlanda üzerindeki baskı ve işkenceleri, İspanyanın iç savaş ve sonrası Franko rejimi sırasında uygulanan kitlesel yok etme ve yıldırma politikaları Avrupa'nın defterinde yer alan ayıplardan bazıları olarak sayılabilir.

Avrupa, bunları yaratmak için iletişimden sanata bir çok yol kullanmaktadır. Benim söyleyebileceğim, batı uygarlığı dediğimiz uygarlığın doğrudan artık Avrupa ile ilgisi yoktur. O daha büyük bir değer olarak dünyaya malolmuştıur.

Yarattıkları illuzyonun günümüzde ne denli etkili olduğu görülüyor. Fransızlar ve Avrupalılar uzaydan gelmedi, din savaşlarında, engizisyonlarda, giyotinlerde birbirlerini kesen insanların tarihidir aynı zamanda. Onlar eskidendi demeyin, tarih eskimez. Bugün de eskiyince olanlar tarihten düşecek mi?

Bu tür değerlendirmeler yapmak sadece dışarı karşı değil içeride kimliğimizin ve toplumsal kalitemizin batı uygarlığını bayrak ederek her tür melaneti gerçekleştirenlerin anlaşılmasına yarar sağlar. Günümüzde oluşma sürecinde oaln "Modern Türk Kimliği" en temiz resimlerden ve geçmişten oluşmaktadır.

Batı uygarlığı içinde sayılan ülkelerinin aslında bir kan gölü ve entrika havuzu içinde yüzdüklerinin toplumumuzca anlaşılmasının bir zararı yoktur. En son örneği burunlarının dibindeki Srebrenitsa Katliamı ve Bosna'daki soykırımdır.

Avrupa değerlerinin toplumumuza yansıması hakkında
Avrupa değerlerinin bu coğrafyaya yansıması en kolay terör, uyuşturucu belasıyla olmaktadır. Diğer alanlarda o denli mücadele ederek alınabile şeyler ise işbirliği, barış ve insani yaklaşımlardır. Bugün savaş karşıtı gibi görünen bu ülkeler gizli servislerini gizli örgütler üzerinden çekmesi gerekmektedir.

Düşünsel ve ideolojik zemini bile artık kalmamış Avrupa gizli servisleri taşeronu teröristlerin yaptığı saldırılar durursa barış bu coğrafyada anında olmayacak mı? Bu kandırışa bir son vermek lazım. Ülkemizin bir bölgesinde yaşayan ve belli bir etnik kökeni olanları ayırarak yaptığınız barış çağrılarını gerçekçi bulmuyorum

Küçük parçalara bölünmüş yeni ve başka uluslar olma çözümlerini savunmak bugün bir cinayettir. Ayrılıkçılık fikri bugün toplu ihanettir. Gün büyük ve tek olup, ABD ye, AB ye karşı tek yürek olarak kimlik mücadelemizi planlamak, işbirlikleri ve ticarette entrikalara karşı uyanık olmak bu coğrafyada yaşayan bütün insanları zenginleştirmektir.

Sokaklar inen insanlar yanlış mı yapıyor?
İnsanlara yıllardır sivil tepkileriniz verin ve gerektiğinde sokağa inin diyen bizler değil miydik? Onlar şimdi teröre, ölümlere seviyeli biçimde sokakta, kendilerini ifade eden semboller ellerinde ve acılarına bakmadan da oldukça olgun davranıyorlar. Barış ve demokratik hakların kullanımı bu tepkiler içerisinde bu değil mi?

Terörün elinde olmadan yaptığı belki de en iyi şey halkın demokratik haklarını kullanmasını öğretmek ve kimliğimizi yeniden ve daha güçlü bir biçimde kazanmamız oluyor.

İnsanlık suçları konularında kurulan Facebook gruplarına katılabilir siz de ikiyüzlülüğü çevrenizde duyurabilirsiniz.

Şeker bile yiyemeden ölen çocukların çığlıklarının hissedildiği bir dünya..
http://www.facebook.com/group.php?gid=6823492110

Srebrenica Soykırımını "Avrupa" değerleri içinde görmeyenler
http://www.facebook.com/group.php?gid=5942332762

ABD, İngiltere'nin Dresden Bombardımanı [Katliamı] Hiroşima'ya hazırlık...
http://www.facebook.com/group.php?gid=5909097778

Cezayir Soykırımı
http://www.facebook.com/group.php?gid=6163414306

Kızılderili Soykırımı
http://www.facebook.com/group.php?gid=20052940816


 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..