Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '09

 
Kategori
Anılar
 

Zamanı bükmek ve geçmişteki ben'lere gitmek istiyorum!

Zamanı bükmek ve geçmişteki ben'lere gitmek istiyorum!
 

http://galeri.internethaber.com


Keşke mümkün olsa zamanı bükmek! Çelikten daha mı sert yoksa pamuktan daha mı yumuşak anlayamadığımız parmakları zilli bir yosma zaman… Onun vuruşlarında eriyor; kah yitiriyoruz benliklerimizi, kah uyanıyoruz benlik savaşlarımızdan…

Felsefe değil bu yazı. Olmamalı. Bunun için oturmadım bilgisayar başına, aklıma gelenler bu kategoriden değil!
Benim derdim zamanı bükmek!

Zamanı büküp; geçmişteki benlere gitmek!

Geçmişin benlerine bir iki akıl vermek ya da aklını almak(!)

Hani o, elektriği yenice gelmiş kasabanın küçük çocuğu idim ya ben… Hani o dönem, komşu kızlardan biri gelip; “bu akşam ‘Edison’ var televizyonda” demişti de; deli sevincik olup; hakkında yenice öğrendiklerimle, tarihin bu büyük bilim adamı hakkındaki programla ilgili yüzlerce hayal kurmuş ve akşamı iple çekmiştim ya… Akşamına komşunun yetişkin kızlarıyla aynı divana oturup; büyük bir merakla Edison’u beklemiştim ve başlaya başlaya bir film başlamış “Ediz Hun” ismini görünce kızların çığlıkları şakırken;

Ben öyle saf,

Ben öyle anlamsız,

Ben öyle bön, baka kalmış;

“Ama Ediz Hun yazıyor, siz Edison dememiş miydiniz” diye sormuştum… Onlar bana bakıp;

“Edison da ne? Ediz Hun işte!” demişlerdi ya…

“Peki,” deyip müthiş bir hayal kırıklığı ile sessizce balkona süzülmüş ve geceye karşı; “salağım ben, nasıl da yanlış anlamışım ve nasıl da küçük düştüm” diye iç geçirmiş, üzülmüştüm ya…

İşte oradaki küçük ben’e gidip; “üzülme” demek istiyorum: “Üzülme, salaklık sende değil. Hem daha binlerce başka salaklıklar görecek kendin de yapacaksın, bu ne ilk ne de son” demek istiyorum. Ve bir hediye paketi bırakmak istiyorum o küçük ben’e. İçinde bir DVD oynatıcı, bir de Edison’un da dahil olduğu pek çok bilim adamına dair belgesel CD leri…

Hani bir ara festivaller cenneti olmuştu ya bu ülke… Hani işte o sıralar henüz mesleğinde iki aylık tecrübesi olan genç, ateşli, idealist bir “ben” vardı ya… O festival sunuculuklarından birinde, devrin yetkin bakanlarından biri beni karşısına alıp;

“Sunumundaki metinler sana mı ait?” diye sorduktan sonra, ben;

“Evet, sayın bakanım, hepsi” deyince; bakan

“Gel seni TRT’ye alalım” dediğinde;

“Ama Sayın Bakanım, Urfa’nın Hilvan İlçesinde tatil dönüşü beni bekleyen ve bana ihtiyacı olan çocuklar var, onlardan vazgeçemem” demiştim ya…

İşte o anın beş dakika sonrasında, konuşmanın yapıldığı belediye başkanının odasından muzaffer bir edayla çıkan ben’in karşısına geçip;

“Kızım sen gerçekten sallllaaksın! Ve hiç değişmeyeceksin!” deyip dönmek istiyorum.

Sonra meslekte koşar adım ilerlemek istediğim yıllarda… Bakanlık ülke çapında bir sınav açmış ve sınavın torpilsiz kısmını (yazılı, optik okuyucular okuyor ya hani) ülke sıralamasında beşinci olarak kazanmış ve fakat mülakatında (sözlü, amca ve dayısı olanlar dinleniyor sadece) kaybetmiştim ya… Bu kaybedişten sonra üç gün ağlamıştım ya…

İşte o ben’e gidip;

“Aptallık etme, yazık gözyaşlarına, bu ülke kendine ihanet edecek kadar aptalsa, senin yapabileceğin hiçbir şey yok,” demek istiyorum. “Hem buna ağlanır mı be! İleride bu gözyaşlarına acıyacak ve güleceksin, toparla hadi kendini” demek istiyorum.

Fakat korkuyorum da… Oradaki benlerden biri;

“Bu çokbilmiş de kim ola ki” deyip saçını başını yolmaya kalkmasın, şimdiki ben’in(!)

Zamanı bükmek ve geçmişteki benlere gitmek istiyorum.

Hazır zamanı bükmeyi başarmışken; bir de bu ülkeyi ilk borçlandıran başbakanı tutup; günümüze getirmek istiyorum. Sonra da;

“Bak gör ne yaptın? O atıverdiğin “minicik imzanın” “dev çıkmaz sonucu,” işte bu!” demek istiyorum.

Ya siz?

Zamanı bükmek elinizde olsaydı?

Hı?

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..