Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Zamanın rengi

Zamanın rengi
 

Bir süre önce çocukluğumun geçtiği mahalleye ve sokağa yolum düştü. 

Mahalleye ve sokağa girmeden önce, çocukluğumdan zihnimde kalanları tek tek hatırlamaya çalıştım. 

Uzun yıllar rüyalarıma girmişti yaşadığımız eski ev, sokağımız, arkadaşlarım ve komşularımız. 

Karşı apartmanın altındaki küçük dükkânında ekmeğimizi, sütümüzü eksik etmeyen bakkal Ahmet amca, birkaç apartman ötedeki kırtasiyeci Mehmet amca… Hepsinin yüzü tek tek gözümün önünden geçti. 

Komşum ve aynı zamanda sınıf arkadaşım öksüz ve yetim, halası tarafından büyütülen hırçın ama sevimli İbrahim. 

Yine komşumuz ve sınıf arkadaşım mavi gözlü, çilli suratlı sarı Yusuf. 

İbrahim ve Yusuf kovalarlardı beni okul çıkışında ve teneffüslerde. Ben de çok korkardım, anneme şikâyet ederdim hep. Bir keresinde o kadar ağlamış sızlanmıştım ki, annem okul çıkışında gelip beni beklemiş ve İbrahim ile Yusuf’u azarlamıştı… 

Hatırladıkça üzülüyorum hala. Neden böyle bir şey yapmıştım? Çocukluk işte. 

Yıldız’ım can dostum, halen görüşüyoruz. Şu an Ankara’da değil. Evlendi ve eşinin görevi nedeniyle çok uzun yıllardır Eskişehir’de yaşıyor. 

Tüm komşularım, esnaflar, arkadaşlarım teker teker gözümün önünde geçti, İçim ürperdi, gözlerim doldu 

Hayata bu apartmanda, bu sokakta ve bu mahallede başlamıştım. Ne kadar çok anım vardı bu mahalleyle ilgili. 

Yavaş yavaş yaklaşıyordum artık yüzleşme vakti gelmişti. 

Sokağa girdim, zamanın acımasız eli, eski sokağımıza da dokunmuştu. Hatırladığım sevimli iki katlı, bahçeli binaların birçoğu yıkılmış, yerlerine süper lüks, çok katlı binalar dikilmişti. 

Sokak benim hatırladığımdan daha dar ve karanlıktı. Ağaçlar kuru ve cansız. Mahallemizin eski ruhu yoktu artık. 

Beş altı apartman sonra oturduğumuz evin önünde olacaktım, kalbimin atışı hızlanmaya başladı. 

Acaba o da yıkılmış mıydı bir çoğu gibi ? Yerine büyük lüks bir bina mı yapılmıştı? İçim ürperdi ve son bir gayretle adımlarımı hızlandırdım. 

Ve evet göründü, ordaydı işte yıkılmamıştı ! Sadece boyası değişmişti. Benim aklımda kalan rengi maviydi, şimdi yeşil olmuştu. 

Ama ama o da ne ?? 

Neden bu kadar küçüktü apartman… 

Oysa çocukluk anılarımdan hatırladığım devasa bir apartmandı. 

Sonra, minnacık bir çocuk olduğumu hatırladım apartmanı devasa gördüğümde. Şimdi ben büyümüş kocaman olmuştum, apartman gözümde küçülmüştü… 

Oturduğumuz daireye baktım. Birileri yaşıyordu ama daha çok terk edilmiş bir izlenim veriyordu. Balkonlarda yaşam belirtisi yoktu. Perdeler tamamıyla çekilmiş, balkonlar bomboştu. 

Bizim o dairede yaşadığımız dönemi düşündüm. Balkon kapıları sonuna kadar açık, kardeşim ve ben bisikletlerimizle geniş balkonda bir o yana, bir bu yana gidip gelirdik. Ara sıra neşeli çığlıklarımız, bazen atışmalarımız ve annemin bize müdahale eden sesi işitilirdi… 

İçim titredi, gözlerim doldu. 

Kötü hissettim… 

Zaman fırçası ile tüm pastel renkleri acımasızca değiştirmişti. 

Hızlı adımlarla sokaktan ve mahalleden ayrıldım. 

<><><><> 

Düşsel bir aynada 

Varla yok arasında... 

Zamanın pastel tonlarında 

Nasıl bakarsan,  

Nerden bakarsan bak 

Hep kendini göreceksin… 

..... 

A.Nilgün Aktaş 

 
Toplam blog
: 563
: 8587
Kayıt tarihi
: 30.03.10
 
 

Kişisel gelişim uzmanıyım. Yaşam Koçu, İlişki Koçu, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, Kuantum Yaşam Koç..