Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '10

 
Kategori
Genel Sağlık
 

Zengin hastalar hastanesi

Zengin hastalar hastanesi
 

Fotoğraf: Esat Sönmez


Çevrenizde olmasa da yazılı ve sözlü basında okumuşsunuzdur, çok ünlü ya da çok paralı ve hattâ bazen ikisini de üzerinde bulunduran bir şahıs tesadüfen özel bir hastaneye gittiyse, yandı! O şahsın bedeninde olmadık hastalıklar bulunur. Bulunan bu hastalıklar genellikle erken uyarı vermeyen hastalıklardır ki ancak genel bir muayene sırasında ve özel hastanedeki doktorlar tarafından bulunur.  

Misal: Geçenlerde ünlü bir şarkıcı kan kanseri olarak özel bir hastaneye yattı... Onbeş gün sonra hiç bir şeyi kalmamış olarak çıktı. Bu mucize iyileştirmeyi sağlayan doktorun ve hastanenin gözlerinden öpmeli. Yine çok önemli ve ünlü bir teknik direktör çeşitli hastalıkları yanı sıra "Başım ağrıyor" diye gittiği hastaneden "Kılcal damar çatlamış ve beyin kanaması geçirmiş" teşhisiyle tedavi altına alındı. Alındı ama hastamız beyin kanamasını bile gezerek atlattı. Siyasetçi, gazeteci, TV patronu yani kısaca ünlü ve zengin kişiler özel hastanelere gittiği anda "çok önemli" hastalıklara yakalanıyorlar ama dünyanın ender tedavi ettiği hastalıkları bizim özel hastaneler hemen iyileştiriveriyor.  

Bilindiği gibi Türkiye'de yeni sanayi dalları oluştu. Eskiden sanayi dendiği zaman aklımıza "Bacalı" ve "Bacasız" sanayi gelirdi. Bacalı olanı tahmin ettiğiniz gibi makinelerin harıl harıl çalıştığı fabrikalar meydana getirirdi. Şimdi de getiriyor ama artık bu sanayi bitti ya da bitmek üzere. Bacasız sanayi ise turizm sektörü olarak bilinirdi. İstediğimiz düzeye çıkmasa da bu sanayi dalı "üretime" devam ediyor.  

Ama, henüz bitmedi. Bacasız sanayi dallarına yenileri eklendi. Neydi bunlar: Sınav sanayi, hastane sanayi, dersane sanayi, özel okul ve özel üniversite sanayi... Sizin aklınıza gelenler de vardır elbette. Çekinmeyin ekleyin.  

Sınav sanayisine bir bakın lütfen. Girin ÖSYM'nin sayfasına yılda kaç kez ne tür sınavlar yapıldığına şaşırın. Yakında, marketten alış veriş yapma sınavı da konur ve belli bir puan altında kalanlar markete değil bakkala gitmek zorunda kalırsa şaşırmayın, çünkü, sınavların amacı belli bir seviyeyi ölçmek değil, tamamen para kazanmak oldu. Düşünsenize her sınavdan belli bir harç ücreti alınıyor. Diyelim bir sınavın giriş ücreti 50 Türk Lirası. Yine diyelim bu sınava 1 000 000 kişi müracaat etti. 1 000 000 x 50 = 50 000 000 Türk Lirası eder. Yani 50 milyon. Eski parayla söyleyelim 50 trilyon Türk Lirası. Yılda bu tür 20 sınav yapılsa (ÖSYS, KPSS, ALES, KPDS, ÜDS, DGS, YÖS, TUS, YDUS, ALS, STS, JANA, JANU, TCS [Bu sınavın açılımı ne biliyor musunuz? Türk Cumhuriyetleri ile Türk ve Akraba Toplulukları Sınavı şaka yaptığımı sanmayın inanmayan ÖSYM'nin sayfasına baksın], TODAİE, YÇS, PMYO, TUDYS) Bu sınavlara ortaöğretimde yapılan, dersanelerde yapılan sınavlar hariçtir. Evet, nerde kalmıştık? Bu tür 20 sınav yapılsa 50 000 000 x 20 = 1 000 000 000 Türk Lirası yani eski parayla söyleyelim 1 katrilyon Türk Lirası. Yani yaklaşık yılda 700 milyon ABD Doları. Şimdi "Sınavlar kalksın" diye bas bas bağıran saf vatandaşımıza sormalı, bu kadar geliri cebine indiren bir sınav sistemi hiç kaldırılır mı? İşte sınav sanayi dediğim budur.  

Ya diğeri neydi? Hastane sanayi. Garibanların sığındığı SGK'lar ve diğer devlet hastaneleri olduğundan onlara da genellikle gariban hastalıklar çıkıyor ve iki kutu ilaç ya da bir şişe serumla tedavileri yapılıyor. Ama, ya zengin ve ünlü biri bir özel hastaneye tesadüfen girdiyse yandı. Olmadık hastalık yokmuş meğer ünlü ve zenginin bedeninde. Derhal hastaneye basın çağrılıyor, arka panoda hastanenin adı ve amblemleri yazıyor ve başlanıyor hasta hakkında bilgi verilmeye. Böylece uzun soluklu tedavide uzun soluklu hastane reklamı başlamış oluyor. Hastane reklamdan kazanıyor, bu bir. Bir de hastanın "sözde" tedavisinden para kazanılıyor ki bu rakkamlar Gazze'ye yardım olarak gitse bütün Gazze halkı doyar cinsinden. E ünlü ve zengin kişi hasta olmuş canından olacağına paracıklarından olsun verdikçe veriyor. Sonunda dünyanın hiç bir ülkesinde iyileştirlemeyen hastalıklarından bile iyileşip de çıkıyor bizim ünlü ve zengin kişimiz. Ama, hastaneye ödediği para da nerdeyse hastanenin bedeli kadar oluyor.  

Bazen düşünmüyor da değilim: Ya bu ünlü ve zengin kişilere muayene sırasında hastalık bulaştırıp da sonra tedavi edip paracıklarını almak mı istiyorlar? "Yok canım bu kadarı da olmaz" dediğinizi duyar gibi oluyorum. Siz, en küçük bir hastalıktan hastaneye yatıp da iç organlarının çalındığını gören hasta duymadınız mı? Heh işte o hasta zengin hastanesine giden fukara bir hastadır. SGK paranın bir kısmını özel hastaneye verecektir, ama bir kısmını da iç organlarla karşılasın bari özel hastane.  

Diğer sanayi dallarını da siz yazarsınız artık. Benden bu kadar. Ama, yazımı bitirmeden önce bu yazıdan çıkacak anafikiri de burada yazayım:  

Siz siz olun, zengin ve ünlü de olsanız devletin hastanelerinden şaşmayın. Özel hastanelere verdiğiniz paraları da fakir fukaraya dağıtın.
 

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..