Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '14

 
Kategori
Kitap
 

Zeytindağı : Falih Rıfkı Atay'ın ölümsüz eseri !

Zeytindağı : Falih Rıfkı Atay'ın ölümsüz eseri !
 

Zeytindağı kitap kapağı


 
Falih Rıfkı Atay Osmanlı'nın çöküşüne İmparatorluğun lider takımından biri olan Cemal Paşa’nın emir subayı olarak bizzat şahitlik etmiş bir entellektüeldir. Cemal Paşa, Enver Paşa'nın sohbetlerinde bulunmuş olması Falih Rıfkı Atay’a müthiş bir ayrıcalık tanımış, içinde bulunulan durumu çok daha iyi anlamasını sağlamıştır.

1894 yılında İstanbul’da doğan yazar, İstanbul Edebiyat Fakültesinden mezun olmuştur. Gazetelerde ve dergilere yazılar yazdıktan sonra Dahiliye Hususi Kalemi’nde katip olarak çalışmıştır.

Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine orduya yedeksubay olarak katılan Falih Rıfkı Atay, bir süre sonra 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın emir subayı olarak Kudüs ve Suriye’de bulunmuş, resmi görevle Avrupa’ya seyahatleri olmuştur. Savaşın sonra ermesi ile Bahriye Hususi Kalem Müdür Muavinliğine atanmış, daha sonra iki arkadaşı ile birlikte Akşam Gazetesi’ni kurmuştur.

Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ile birlikte 1922-1950 yılları arasında Bolu milletvekilliği yaptı. Devrim aleyhinde bulunanlarla çetin bir savaş içine girdi. Başlıca eserleri şunlardır; “Zeytindağı” (1932), “Atatürk’ün Bana Anlattıkları” (1955), “Babanız Atatürk“ (1955), “Çankaya” (1961), “Kurtuluş” (1966), “Atatürkçülük Nedir?” (1966),“Atatürk Ne İdi?” (1968),“Bayrak” (1970).

Yazar, Cemal Paşa’nın emir subayı olarak görev yaptığı dönemdeki anılarını, Osmanlı’nın dağılmasına sebep olan olayları “Zeytindağı” adlı eserinde kaleme almıştır. Osmanlı Devleti’nin acizliğini ve yöneticilerin zayıflığını bizzat yaşadığı olaylarla anlatır.
 
...Vak’a şuydu: Mahmut Şevket Paşa’yı öldüren Kavaklı Mustafa, memleketten kaçmaya muvaffak olmuştu. Eceli mi ayağına dolaştı, ne idi, bu katil bir Rus vapuruna binmiş, Romanya’ya gitmek üzere İstanbul’dan geçiyordu. Osmanlı Devleti’nin Rus sancağını taşıyan vapurdan hiç kimseyi almaya hakkı yoktu. İttihatçılar, Polis Müdürü Azmi Bey’in cür’etine başvurdular. Azmi Bey, bir kolayını bularak Kavaklı Mustafa’yı vapurdan kaçırdı ve hapsetti. Rus Büyükelçisinin Babıali’ye gelerek, Kavaklı Mustafa’yı geri isteyeceğine şüphe yoktu. İşte bu kaygı ile Talat Bey ve Sadrazam Halim Paşa, birlikte Edirne’ye gitmeye karar vermişlerdi. Büyükelçi Babıali’de kimseyi  bulamayacak ve Kavaklı Mustafa hapishanede o gece boğulacaktı.
... Talat Bey’e, Kavaklı Mustafa’nın boğulduğu haberi gelmişti. Ertesi gün Ruslar, Azmi Bey’i Polis Müdürlüğünden azlettirecekler, hükümet onu Adana Valisi yapacak, Ruslar bunu da kabul etmiyerek, Azmi Bey’in bir daha devlet hizmetinde kullanılmamasını emredecekler ve istedikleri olacaktı.
 
“...Dördüncü Ordu karargahına gidiş, hele Şam’dan sonra, artık bir mabede çıkılıyor gibi, baş döndürür: Bir terör havası vardır. Ses daha pestir ve Cemal ismi, Tevrat’tan, İncil’den alınma, mukaddes bir isme benzer.
... Karargah Kudüs’te, Zeytindağı’nın tepesindeki Alman misafirhanesinde idi. Şehre vardığım zaman iki gümüş çeyrekten başka param yoktu. Hemen karargaha yerleşmezsem, ne geri dönebilir, ne de otelde kalabilirdim. 
Arabacıya:
- Cemal Paşa’nın karargahına! Emrini verdim. 
Arabacı gözünü açtı:
- Ne Cemal Başa?
Zeytindağı’nın göstererek anlattım. Adamcağız:
- Tafaddal ! derken, atlarının bile tutum değiştirdiğini sanıyordum.”
 
“... Eski kumandanımı (Cemal Paşa) son olarak Boyacıköy’ündeki yalısında gördüm.
- Param olmadığını bilirsin, dedi. Enver Paşa kendi elindeki kırk bin altından bir kısmını Talat’la bana verdi. Bunun birazını (isimlerini sayarak) üç muharrire vermek istiyorum. Hiç olmazsa onlar beni müdafa eder.
Cemal Paşa bir iki gün sonra arkadaşlarıyla Karadeniz’e gitti. Bu haberi en önce, bütün harb yılları Cemal Paşa’dan yardım gören üç yazardan birinin gazetesinde ve en ağır hücumlarla karışık olarak okudum: Ferre, yefürrü, firara!”
 
"...Enver (Paşa) kendisini yemeğe alıkoydu. Sofrada Necip Bey bahsi açtı, dili döndüğü kadar konuştu. Enver (Paşa) sonuna kadar dinledikten sonra:
- Vah Necip Bey vah, dedi, seni zehirlemişler. Sen ki maneviyata inanırsın, bilmiş ol ki, ben Allah tarafından büyük Türk hakanlığını kurmaya vekilim. Git evinde rahat uyu!
Necip Bey evine döndüğü vakit, şöyle diyordu:
- Eğer bu adam Harbiye Nazırı, Başkumandan Vekili ve Yaver-i hazret-i şehriyari olmasa, yeri doğrudan doğruya tımarhanedir."
 
"...Suriye'yi Osmanlılaştırmak fikrine saplanan Cemal Paşa, Beyrut'taki Amerikan ve eski Fransız koleji ve liselerine benzer, modern türk okulları açmak istiyordu. Bu okullar sırf öğretim ve eğitim üstünlüğü ile kız ve erkek Beyrut çocuklarını kendi kucaklarına çekeceklerdi."
 
Cemal Paşa ayrıca hicret eden Ermenileri Suriye içlerine dağıtarak, Arapların güçlenmesinin önüne geçmeyi hedeflemiş, hatta Ermenileri güçlendirmek için ev ve toprak bile verilmiştir. Arapların en küçük anlaşmazlıklarda dahi isyan etmesini bastırmak için Cemal Paşa komutanlarına; "vatan savunması için zaruri görülürse idam hükümlerinin yerine getirilmesi" emrini vermiştir. Bu tür tedbirlerle tüm ahaliye korku salmıştır.
 
Kitapta buna benzer şekilde, bir devamlılık olmaksızın, parça parça olarak anılar anlatılmaktadır.

Cumhuriyetin ve bağımsızlığın ne kadar önemli ve değerli olduğunun, Osmanlı'nın nasıl dağıldığı, vatan topraklarının nasıl elden çıktığının anlaşılması için her yaşta herkesin mutlaka okuması gereklidir.

Zeytindağı, Falih Rıfkı Atay, Pozitif Yayınları, Ağustos 2012
 
Toplam blog
: 70
: 2722
Kayıt tarihi
: 28.12.08
 
 

1992 yılından beri yurtdışında yaşıyorum. Moskova Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü mezunuyum. Mosk..