Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '16

 
Kategori
Güncel
 

Zeytinin acısı...

Zeytinin acısı...
 

Kırca köyünde beş bin zeytin ağacını kestiler...


 "Herkese aitim ve kimseye ait değilim. Siz gelemeden önce de buradaydım, siz gittikten sonra da burada olacağım."

Kapıdağ Yarımdası'nı karaya bağlayan Bandırma ve Erdek körfezlerini ayıran kıstağı gördüğünüzde görürsünüz onları da. Zeytin ağaçlarını... Edincik sırtlarından, Kapıdağ'ın ortalarına, göz önündeki Erdek yarımadasının yükseltilerinden deniz kıyısında uzanan asfaltın iki yanına, denizin hemen yanıbaşına dek uzanan bir yeşil orman, bir zeytin denizi. Düşürür yeşilini denizin mavisine. İçinizi bir tarifsiz huzur kaplar... Aslında her yaz başlangıcı, bir kış boyu içimde büyüyen özlemin yıllardır dindiği andır bu an. Bana geçen yılları, çocukluğumu, dedemi, babaannemi, bir geniş aile kuşağının Balkan Harbi sonucu topraklarını "yad ellerde" bırakıp göçmen olarak gelip, Kurtuluş Savaşı yıllarını yaşamışlığını, elektriksiz geceleri, yoksulluğu, sobanın ısıttığı üşümüş kış gecelerini ve misal Cumhuriyeti ve onun ilk kuşağını ve onların bu gün artık kaybolmaya yüz tutmuş değerlerini hatırlatır.

Yalnız benim için bile neredeyse seksen yıla yaklaşan bir öyküdür bu, zeytin ağacının gölgelediği. Balkonun hemen önündeki zeytin ağaçlarının en ucundakine ne zaman gözüm ilişse, dedemin yaşamının sonlarındaki hasta, bastonunun kulpunda çaprazladığı ellerine çenesini dayamış, dalıp gitmiş hali gelir anılarımın içinden süzülüp mesela. "Bak evlat; zeytinin hepsi toplanmaz ağaçtan. Bir kısmı garibanlar için bırakılır toplasınlar diye. Onlara başakçı denir. Kalan bir kımı da kuşun, kurdun hakkıdır." Misal babannem gelir aklıma. Onun sele zeytin tuzlaması, meyve kasalarına evin bodrumunda zeytin yağı sabunu yapışı, katılaşınca onları kesişi. Dedemin ölümünden sonra üç aylık onun deyişiyle "tekavüdiyesini" aldığı bir gün bana para verip "kasaptan pirzola al gel, akşama yaparız" deyişi. Ortaokul öğrencisiydim, "babaanne ben mangalı yakayım bahçede pişiririz" deyişime şiddetle karşı çıkışı. "Olmaz, etrafına bir baksana. Hepsi fakir evleri. Kokar, alan var, alamayan var; onun için olmaz" çıkışması. Sonbaharın kışa dönük yüzünün soğuğunda topraktan çatlamış elleriyle zeytin toplayan büyük halam gelir aklıma, misal. Onun büyük suskunluğu...

Bir kültürdür zeytin, bir değerdir. Bir düşünün; sabahları kahvaltı sofranızda size gülümseyen zeytinlerin arkasındaki büyük emeği, efsaneyi. Bir uygarlıktır zeytn ağacı. İnsanlığın ilk anlarından bu yana Akdeniz coğrafyasına ve Anadolu kıyılarına yayılan zeytinler hep kadim uygarlıklarla birlikte olmuşlardır. Onlar insanlığın geçirdiği aşamaları, oların sevdalarını, onların öykülerini ve bitmek bilmez cenklerini anlatırlar. Kendi barış dilini anlamayan insanların cenklerini.. Güvercinin gagasındaki daldır zeytin Tufan'ın bittiğinin habercisi ve barışın...

Bunları niye mi yazdım? Evlad-ı Osmanlı adında bir sapkın örgütlenmenin internette gördüğüm zeytin boykotu, zeytin Yahudi ağacıdır, hepsi kesilmeli çağrısı üzerine. Ne denilebilir ki... Uzun süredir tüm değerlerimize, renklerimize, Cumhuriyet'e saldırdıkları, bir yoz beğeniyle ortalığı bulandırdıkları yetmezmiş gibi, şimdi zeytine saldırıyorlar. Aslında geçmişe, çocukların geleceğine, insanlığa saldırıyorlar. Bu anlayıştır acımasızca doğa katliamına girişen. Bu anlayıştır ağacı, yeşili sevmeyen ve bu anlayıştır bir türlü insanı sevemeyen. Zeytin alçakgönüllüğünün sembolüdür bir yerde. Oysa bu anlayıştır burnu havada olan. 

Zeytin ağacı barışın ve emeğin ve paylaşımın sembolüdür. Onun için düşmandırlar zeytine. Barışa, emeğe ve paylaşıma düşman oldukları için. Zaten uzun süredir üstümüzde bir kara gölge gibi eksik olmayan can sıkıntısı katlandı içimde bir kez daha. Ellerimi uzatsam dallarına balkondan deyebileceğim zeytin ağaçları, irileşmiş, artık üzerlerine patlıcan moru benekler düşmüş taneleri ve yeşil yaprakları ile, "sıkma canını" der gibi duruyorlardı her zamanki bilgelikleriyle öylece. Hepsi neredeyse yüzyılın üzerinde ömür sürmüşlerdi. Benden sonra çocuklarım bakacaklar o ağaçlar ve torunlarım. Ne mutlu...

Ölmez Ağacı'dır zeytin ve kutsaldır. Toprağına gübre bile olamayacak bu anlayışının erişemiyeceği bir bilgeliktedir. Dünya durdukça var olacaktır. İnadına...

 

Akın Yazıcı

5 Eylül 2016/Erdek

 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..