- Kategori
- Güncel
Zorlu süreç…

Cumhuriyet bayramımızı kutlayacağımız 29 Ekime on gün kaldı. Geçen seksen sekiz yıllın ardından günümüzde yaşananlara baktığımızda cumhuriyetimizi tam olarak özümsediğimizi söyleyebilir miyiz? Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’de yaşayan halkları birleştirme, kaynaştırma, aynı ağacın dalı yapama değeri olarak kullandığı cumhuriyet acaba onun istediği, hayalini kurduğu çizgiye ülkemizi taşıdı mı?
Bu sorulara göğsümüzü gere gere “evet” demek, sanırım mümkün değil. Sebepler düşünüldüğünde birçok sebep saymak mümkün. Tabii ki en önemli sebep cehalet ve bu cehaletten kişisel veya kurumsal çıkar sağlamak için halkı isteyerek cahil bırakan politikalar ve politikacılardır.
Bu işi bu kadar kolay ve rahat yapabilmelerinin sebeplerinden en önemlilerinden biri de, Türkiye cumhuriyeti öncesi halkların başıboş yaşama alışkanlıklarıdır. Osmanlı devletinde duraklama devrinden başlayarak iç denetim giderek zayıflamış, yükselme döneminde akan ganimetler sayesinde devlete bağlı olmayı seçen farklı uyruklar giderek denetim dışına çıkmışlar, devleti tanımaz, başlarına buyruk yaşar hale gelmişlerdir.
1900 lü yıllara gelindiğinde, Anadolu dışındaki etnik kökeni farklı olanların çoğu hızla isyanlar çıkararak bağımsızlıklarını kazanmışlar, ayrı devletler kurmuşlardır. İçerde ve dışarıda hiçbir yaptırım gücü kalmayan Osmanlı devleti ise sadece seyretmiştir. Bunlara karşı girişilen savaşlarda Anadolu’dan getirilmiş ve ordu (!) içinde azınlık olan Türk askerlerinin çabası da hiçbir işe yaramamıştır.
Birinci dünya savaşı bitip de Osmanlı’nın ölüm fermanı bilhassa kendi yöneticileri tarafından imzalanınca, zaten Anadolu’da pamuk ipliğine bağlı otorite tamamen yok olmuştur. Etrafına birkaç silahlı kişi toplayan bulunduğu yeri haraca kesmeye başlamıştır. Anadolu’da hüküm süren tam bir kargaşadır. Doğal olarak cahil halk hayatta kalabilmenin tek şartının çetelerin yanında olmak olduğunu görmüş ve öyle de yapmıştır.
Mustafa Kemal’in Amasya tamimi sadece İstanbul hükümetinin değil, Anadolu’ya yayılmış bu çetelerin de işine gelmemektedir. İstanbul hükümeti, Sevr ile sözde Osmanlı’ya bırakılmış bir avuç toprağın üzerinde saltanatı sürdürme hayalinin bu tamimle yok olduğunu görmüş ve Anadolu’yu emperyalistlerden temizlemeye karar vermiş olan Mustafa Kemal için ölüm fermanı çıkarmış, bu iş için resmi otoritesi olmadığı içinde çetelerden medet ummuştur.
Anadolu’daki başına buyruk çeteler de saltanatlarının yok olacağını görmüşler ve derhal başta İngilizler olmak üzere yabancı devletlerin şemsiyesi altına girmişlerdir. Mustafa Kemal ve Türk halkından oluşmuş ordusu karşısında artık sadece Yunanlılar değil, Osmanlı hükümeti ve içerdeki çetelere her türlü desteği ve vaadi esirgemeyen yabancılar vardır.
Bu itibarla bir yandan Yunan orduları ile Türkler yok edilmek istenirken, diğer yandan da Osmanlı hükümeti ve çeteler kendileri yok olana kadar Türklere karşı savaşmışlardır. Çetelerin savaşları tabii ki adil savaş değildir. İstanbul hükümeti ve onlar otoritenin zayıf olduğu yerlerde ayaklanmalar çıkararak ordumuzu arkadan vurmak, Türklerin Anadolu’da tutunmasına engel olmak istemektedirler. Bunun için de sırf İstiklal savaşımız sırasında otuz civarı isyan çıkarmışlardır.
Kronolojik sıraya göre:
11 Mayıs 1919-Ali Batı Olayı
20 Ağustos 1919-Ali Galip Olayı
27 Eylül 1919-Birinci Bozkır Ayaklanması
20 Ekim 1919-İkinci Bozkır Ayaklanması
20 Ekim 1919-Ahmet Anzavur’un Milli Mücadele aleyhinde birinci defa saldırtılması
26 Ekim 1919-Şeyh Eşref Ayaklanması (Hart Olayı)
28 Ekim 1919-Kızılkuyu Olayı
28 Ekim 1919-Apa Çarpışması
1 Kasım 1919-Dinek Çarpışması
15 Kasım 1919-Demirkapı Çarpışması
16 Şubat 1920-Ahmet Anzavur’un Milli Mücadele aleyhine ikinci defa saldırtılması
4 Nisan 1920-Ahmet Anzavur’un Gönen’e taarruzu
13 Nisan 1920-Birinci Düzce Ayaklanması
16 Nisan 1920-Çerkez Ethem kuvvetleriyle Ahmet Anzavur kuvvetlerinin Yahyaköy Çarpışması
18 Nisan 1920-Kuvayı İnzibatiyenin kurulması
19 Nisan 1920-Ahmet Anzavur’un Karabiga’dan İngiliz gemisiyle İstanbul’a kaçışı
25 Nisan 1920-Taraklı Çarpışması
8 Mayıs 1920-Ahmet Anzavur’un Adapazarı ve Geyve Harekâtı
8 Mayıs 1920-İkinci Düzce Ayaklanması
11 Mayıs 1920-Anadolu Fevkalâde Müfettişi Umumiliğinin işe başlaması
12/13 Mayıs 1920-Mudurnu Çarpışması
15 Mayıs 1920-Birinci Yozgat Ayaklanması
20 Mayıs 1920-Cemil Çeto Olayı
23 Mayıs 1920-Milli Mücadele kuvvetlerinin Kuvayı İnzibatiyeye taarruzu
25 Mayıs 1920-Zile Ayaklanması
27 Mayıs 1920-Sulusaray Olayı
1 Haziran 1920-Milli Aşireti Olayı
13 Haziran 1920-Yozgat’ın asiler tarafından işgali
14 Haziran 1920-Kuvayı İnzibatiye Tümeninin taarruzu
20 Haziran 1920-Çerkez Ethem kuvvetlerinin Ankara’dan Yozgat’a hareketi
21 Haziran 1920-Çopur Musa (Çivril) Olayı
27 Haziran 1920-Kula Olayı
20 Temmuz 1920-İnegöl Olayı
5 Eylül 1920-İkinci Yozgat Ayaklanması
8 Eylül 1920-Çengelhan Olayı
8 Eylül 1920-Nogaykızıközü Olayı
23 Eylül 1920-Ayvalıközü Çarpışması
25 Eylül 1920-Koyunculu Çarpışması
2 Ekim 1920-Konya Ayaklanması
6 Aralık 1920-Demirci Mehmet Efe Ayaklanması
7 Aralık 1920-Çerkez Ethem Ayaklanması
6 Mart 1921-Koçkiri Ayaklanması
1918 - 21 Kasım 1923-Aynacıoğlu Olayları
1918 - ... 1923-Pontus Ayaklanmaları ve Olayları
Bu ayaklanmaları merak edip de incelerseniz, tamamının ya Osmanlı hükümeti desteği, Ya da dış ülkelerin desteği ve kışkırtmaları ile olduğu görülecektir. Bir başka gerçek ise ayaklananların tamamının etnik kökeni Türk olmayan toplulukları kullanmış olmalarıdır.
Bütün bu olaylar gösteriyor ki padişahı alıp kendi korumasında misafir eden emperyalist batının derdi Türklerledir. Planları nasıl ve ne bahasına olursa olsun Türkleri yok etmek veya köle yapmaktır. Bu gerçekleri iyi özümseyince on gün sonra kutlayacağımız cumhuriyet bayramı ve onun oluşmasında baş katkı sahibi olanlara karşı duydukları kinin devam eden bir sürecin parçaları olduğunu görmemek için kör olmak gerekmektedir. Yapılması düşünülen yeni anayasada Türk adının geçmemesine özen gösterileceği duyumları da sürecin hiç sekteye uğramadan devam ettiğini göstermektedir.
Karınları aç olmasına rağmen sürekli çocuk doğurarak hızla çoğalan bazı etnik gurupların, “en az üç çocuk” talimatı ile çoğaltılmak istenen bazı etnik gurupların da Türklerin asimile edilmesine yarayacağı kesindir.
İşte bu düşünceler ve kaygılar içinde cumhuriyet bayramına yaklaşıyoruz. Şimdiden kutlu olsun.
İzmir 2011-10-18