Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '12

 
Kategori
Deneme
 

Zühre geldi

Zühre geldi
 

alıntı


Yalnızlığı çok seviyorum ve yalnız kaldığım dönemlerde de hep düşünüyorum. Gelmişi, geçmişi, insanları, dünyayı, sınırları, dostluğu, düşmanlığı, ihaneti, iyiliği, güzelliği vs.

Dün akşam erken saatlerde yine düşüncelerimle baş başa kaldım. Özlediklerim, ayrılıklarım, kaybettiklerim, kazandıklarım, zaferlerim, yenilgilerim, sevdalarım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmekteyken dalıp gitmişim yine. Hem de ne dalmak! Aşklar, sevdalar sevgililer ayrılanlar, kavuşanlar kavuşamayanlar, aşkları için nelere katlananlar derken kapının ziliyle irkildim.

‘’Kim o? ‘’dedim.

Sesini alamadığım yumuşacık bir ses,

‘’Benim Zühre’’ dedi.

‘’Allah Allah’’dedim kimdir bu Zühre..

Kapıyı açtım, güzeller güzeli bir kadın, gözlerinde delici bir bakışla,

‘’Tanrı misafiriyim ben, adım Zühre,  kabul eder misin?’’ dedi.

Buyur ettim içeri.

Elinde bir avuç toprak vardı…

“Neden bu toprak elinde Zühre?”  dedim.

‘’Sana armağan bu,  geldiğim yerden getirdim’’ dedi.

‘’Nerelerden geldin? Kimdir bu Zühre anlat bana, seni daha önce hiç görmedim ’’dedim.

Gülümsedi.

‘’Nasıl olur da beni tanımazsın..  Oysa sen aşkı, sevdayı, imkânsızlığı, hakka olan aşkı çok iyi bilen aşka âşık bir kadınsın beni nasıl tanımazsın..’’

‘’Yoksa sen sen sen Tahir’in Zühre’si misin?’’ dedim.

‘’Evet ‘’dedi buğulu bakan gözlerle..

Heyecandan elim ayağım dolandı, nefes alışlarım hızlandı, dilim tutuldu.

‘’Tahir nerde?’’dedim.

‘’Bilmiyorum, belki çok uzaklarda bekli de çok yakınımda ama tek şey var bildiğim; nerede olursa olsun bana benden de yakında, baktığım yerlere o da bakıyor, dokunduğum yerlere o da dokunuyor, gördüğüm eşsiz güzellikleri, güneşin doğuşunu, batışını, yıldızları, ayı, Samanyolu’nu o da görüyor. Her güne benimle uyanıyor, benimle nefes alıyor,  bu yeter mi? Hatta şimdi ben giderim buradan Tahir gelir misafirin olur, benim geçtiğim yerlerden o, onun geçtiği yerlerden ben geçerim. Kalbimiz aynı ritimde çarpar,ayrı bedenlerde bir  ruh gibiyiz ikimiz.’’

Zühre anlattıkça anlatıyor, benim de içimi tarifsiz bir mutluluk kaplıyordu.

Aşkın inanılmaz hafifliğini yaşıyor, kendimi cennette hissediyordum.

Huzurun ortasında.

Dünya gözüyle hiç görülmeyen renklerden oluşan çiçek bahçesinde dolaşıyordum,  misler gibi kokan neydi öyle havada?

Mavi kuşlar konuşuyordu omuzlarımda…

Sanki onların bile dilinden anlıyordum.

Gözümün alabildiğince bir güzellik seriliyordu önüme…

Coşuyordum, taşıyordum, kanatlanıp uçuyordum adeta!

Rengârenk kelebekler etrafımda dolanıyordu…

Öyle hafiftim ki anlatılmaz…

Neydi bu Allah’ım…

Bir sihirli değneğim eksikti elimde.

Hey aşk sen neler yapıyorsun insanoğluna?

Biliyorum şah damarım kadar yakınsın bana.

Kapının zili yeniden çaldı.

Bir kelebek hafifliğiyle kapıya uçtum ve açtım;

‘’Aman Anne ya! On dakikadır kapının ziline basıyorum, böyle derin uyku mu olur ya!’’

Şaşkın şaşkın Tahir’i arıyordu gözlerim…

http://www.youtube.com/watch?v=pJKRCvdUtps

 
Toplam blog
: 584
: 424
Kayıt tarihi
: 09.03.08
 
 

Sıradan bir yaşantım var.  Gezegeni, insanları, hayvanları seviyorum. Renklere aşığım. Okuyorum, ..