Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '07

 
Kategori
Kitap
 

Zülfü Livaneli'yle "Leyla'nın Evi"nde Yaptığım Sohbette Altını Çizdiğim Satırlar

Zülfü Livaneli'yle "Leyla'nın Evi"nde Yaptığım Sohbette Altını Çizdiğim Satırlar
 

PORNO:
Porno, kadın erkek ilişkilerinin çarpıtıldığı, son derece zalim bir alandı. Erkeklere hitap eden bu filmler kadın bedenini değersizleştiriyor; kadını zulmedilmesi, aşağılanması, kirletilmesi gereken ve erkeğin hizmetinde bir et parçası konumuna düşürüyordu. Korkunç bir şiddetti bu.

İSTANBUL’DA ŞEHVET:
Birbirine sokulmuş insan kalabalığından yayılan, kan, ter ve şehvet kokusu, içinde yaşadığı ortamın pisliği, geceleri çöp bidonlarını deviren köpek sürüleri, lokantaların önüne atılan çöp yığınları, yürürken üzerine basmamaya dikkat ettiği sarhoş kusmukları, duvar diplerindeki çişler, rock kulüplerinde koltuk altları terlemiş kızlar, bu şehvetin olmazsa olmaz öğeleriydi sanki. Şehvet; insan teriyle, insan kanıyla birlikte gelen bir şeydi.

AŞK:
Âşık Veysel’in “Aşk nedir?” sorusuna verdiği cevap “seversin, kavuşamazsın, aşk olur.”

Çıplaklık, özgür seks ve mahremiyetin ortadan kalkışı, aşkı da bitirmişti.

TÜRK İNSANI:
İngiliz Teğmen Robert Whitaker: “İnsanları, zihni ve bedeni yeteneklerini geliştirmek için sıkı bir eğitimden geçmemiş ve duygularını denetlemeyi öğrenememiş ama yine de nasıl diyeyim garip bir çekiciliği var bunların.”

İSTANBUL
Kimi Balkanlar’dan, kimi Kafkasya’dan, kimi Orta Asya’dan, kimi Ortadoğu’dan; Hicaz’dan, Yemen’den, Kudüs’ten, Rusya’dan, Gürcistan’dan, Bosna’dan, Bulgaristan’dan kaçıp gelmiş. Burası bir sığınak.

Şairlerin söylediği gibi, “Paris, güzel bir salon, Londra güzel bir park, Berlin güzel bir kışla; ama İstanbul güzel bir şehir”di.

EZAN:
Eskiden saba, uşşak, hüzzam, eviç, rast makamlarında okunan ezanlardan bihaber, makam bilmeyen bir adam bas bas bağırıyordu.

PATRON-HİZMETLİ İLİŞKİSİ:
Hizmetli ruhunu iyi bileceksin. Patronluğun, beyliğin ilk şartı budur. Yoksa iyi hizmet alamazsın. Servet sahipleri arasındaki en büyük rekabet alanlarından biri, malları-mülkleri kadar, hizmetlilerinden gördükleri saygıdır.

Sert olacaksın, otoriteyi elden bırakmayacaksın; ama zalim olmayacaksın. Zinhar zulüm yapmayacaksın. O zaman uşak efendisine bağlanır ve ömür boyu hürmet hissini terk etmez.

Büyük adamların “prensip sahibi” olduğuna ve her birinin kendine ait bir özelliği plduğuna inanırdı.

YALI SAHİBİ OLMAK:
Yalı sahibi olmak sadece zenginlik değil, aynı zamanda görgü, bilgi, şairlere, ediplere yakın olmak anlamına da geliyordu.

YALI KADINLARI:
Boğaziçi’ndeki durgun yaşamın nazlı kadınları seslerini hiç yükseltmez, başlarına ne gelirse gelsin tevekkül ve sabırla dayanır, gözlerindeki acı ve sitem dayanılmayacak kadar artınca da süblime içer ve intihara teşebbüs ederlerdi.

Bu, bir paylaşımdır...Devam edecek...

İstanbul'dayım. Elimde İstanbul'u, tarihi, sosyal yapıyı ve insanımızı anlatan bir roman: Leyla'nın Evi

Yazar: Zülfü Livaneli
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Sayfa: 271 ve ben yağmurlu bir İstanbul gecesinde bir çırpıda okudum. Üslup çok akıcı...
Bu kitabı bana öneren: Pınar Yeşiltay Sevim (Teşekkürler)
Resim: Kitabın kapağı

 
Toplam blog
: 143
: 2341
Kayıt tarihi
: 22.08.07
 
 

Bu âlem içinde aileme zaman ayırmak, gezmek, okumak, fotoğraf çekmek, resim çizmek ve iş hayatı h..