Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

… anlayana aşk olsun

… anlayana aşk olsun
 

resim internetten alıntı


Hayranızdır ikisinin arası seslere, karşı kıyıdan yumuşak yumuşak sallanan mendillere… Taklit bile olsalar gıdıklarlar.

Kafamız basmaz; çözemez; hele bir de darbuka sesi eksikse gösteride; Aref birinci yetenek olamaz. Bize sunulan numaralara eşlik etmeli göbek atabilmeliyiz. Üst katlarda gezinen sunumlara tahammülümüz yoktur. İşin yoksa kafa patlat; hünerli ellerden kime ne…

Sefa’nın yaptığı gibi “Lan ablan kurban olsun sana, bir gerdan kır bana çile bülbülüm çile ”Cırtlak kopyacılar…Birileri üretsin de biz de üretilenin suyunu çıkaralım… Dirsek çürütmeden mühendis olan kapkaççılar…Helal olsun size…

Homoyu ezelden beri benimseriz. Kadını erkeği karşı çıkmaz yeter ki benim bahçemde bitmesinler. Tiksindiren lespolardır. Aman gı aman o nedir öyle tövbe estağfurullah!

Berlin’de bugün hava güzel beş altı katlı alış veriş merkezinin terası tıklım tıklım dolu değil. Masada yalnız başıma oturabiliyorum; mart güneşi iyi geliyor hasretliklerime… Arkamdaki masada iki genç kadın oturuyor. Tüttüre tüttüre sohbet ediyorlar.

Bana ninni gibi geliyor konuşmaları… Kökleri Türkiye’min hangi coğrafyasına bağlı kestiremedim. Yorgunum kahvem soğumaya yüz tutuyor bir yudum almaya üşeniyorum. Kahvem ağzıma gelmeyince; bir yudum almaya karar veriyorum.

Arkamdaki masadan bana ulaşan sözler anlam kazanmaya başlayınca… Aldığım bir yudum kahve burnumdan geliyor. Genzime kaçan kahve burun deliklerimden dışarı fırlarken gözyaşlarımla karışıyor. Allahtan kimsenin umurunda değil mendilimle üstümü başımı temizlemeye duyduklarımın beni bu denli etkilemesinin nedenini çözmeye çalışıyorum.

“ Ay kız sen kaç yaşındaydın; otuz iki değil mi? Bak sen böyle gidersen evde kalcan. Türkiye’den gelenlere bi baksana çok gençler hem de bi başka güzeller. Bence sen annene zürafa olduğunu söyle. Bu böyle gitmez ya da tatile gittiğinde laf olsun diye evlen biriyle; şimdiye kadar yaptığın gibi devam edersin”

“ Ne sölüyon sen; ben onu kendime bağlayasıya kadar yıllarca bekledim. Bi adamın şeyiyle kendimi kirletemem. Onlara söyleyeceğime kendimi kuleden aşağı sallarım. Zaten teyzemin oğlu beni sağ komaz. Sen de bana kaçık muamelesi yapma. Hasta da değilim. Doktorum sen hasta değilsin ama kendini sen hasta ediyorsun dedi. Ben kendimi kabullendim. Çevrem beni etmez bilmiyomuş gibi konuşma.”

“Kardeşim bazen düşünüyom da ben de senin kadar çaresizim, beş aylık evliyim bi işi anladığım yok. Senin gibi değilim ama adam üstüme çökünce içimden saymaya başlıyom. Şimdiye kadar yüze kadar hiç sayamadım, şükürler olsun elini çabuk tutuyo. Bi de arınma faslı var.

Saçlarımı neden böyle kısa kestim sanıyosun?"

Çantamı alış veriş torbamı elime alıyorum. Kafam iki derede bir arada kalıyor. Doğa yardıma geliyor. “Erselik canlıları, kendi türüne aşık olanları; penguenleri…Hayvanat bahçesinin müdiresini çileden çıkaran homoseksüel penguenleri…

Hakkın var mı tepeden bakmaya? Tabii ki senin bahçende bitmezlerse…Empati kurmak kolay… Kolay olan ne var ki bu dünyada…

22 Mart 2011 Salı

Alev Meisel/ Berlin

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..