Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '08

 
Kategori
İlişkiler
 

"Bence" Asla...Ama Yaşanıyor İşte

"Bence" Asla...Ama Yaşanıyor İşte
 

İflah olmaz romantik, zalim mantıklıyla dövüşüyor. Görünen o ki kavga hiç bitmeyecek.

Lise yıllarında sıra arkadaşım ( kulakları çınlasın) sevgilisinden gelen mektupları benimle paylaşır, okuturdu. Ama bir süre sonra okutmamaya başladı. Çünkü ben gülme krizine giriyordum. Âşık delikanlı, çocuksu, arabesk duygularını öyle bir anlatıyordu ki “ben duygusuz” gülüyordum.(ayıpladım kendimi şimdi )Arkadaşım da bana sinirleniyordu.

Kimbilir belki de bana böyle abartılı aşk mektupları gelmediğinden kıskanıyordum kızı gizliden gizliye. Yani bilinçaltı (!)

Ama yok hayır, gelse hemen kalemi kırılırdı bana böyle mektup yazanın. "Senin için ölüyorum, aşkın beni deli etti, ya benimsin ya toprağın, gülü solana kadar, seni ölene kadar” …vb. yazan birisi kadar itici kimse olamaz. Her şeyin de bir usulü var ama değil mi?

***

Sahilde deniz kenarında, yan masaya oturdular. Kulak misafiri olmak istemesek de kulağımız bize ihanet ediyor. Adam doktor, az buçuk yakışıklı. Kadın da güzel. Belli ilk çıkıyorlar. Manzara güzel, kadın da güzel de... adam heyecanlı. Ortopedi ameliyatlarından başladı muhabbete. Okul yılları ve ailesinden ve dahi bir sürü gereksizliklerle devam etti. Bizim misafir kulak bile sıkıldı, Zavallı kız ne yapsın?

Belirli bir yaştan sonra şu yeni tanışıp görüşmeler de zor valla. Armudun sapı ve üzümün çöpüyle uğraşmaktan öze inemezdik. Nerde bende o sabır.

***

Bir arkadaşım anlatmıştı yıllar önce. Romantik bir arkadaşlıktan sonra evlendiler ve sekiz aylık hamile. Gece gezmeden gelirken eşiyle tartışıyorlar. Eşi sinirlenip onu yol ortasında ve gecenin bir yarısı yalnız bırakıp çekip gidiyor. Ve o eve yalnız dönüyor. İnanamadım. “Ben olsam "Asla" onunla evliliğe devam etmez hemen boşanma davası açardım” demiştim ilk duyduğumda. Hala da aynı düşünüyorum. Ama açılmıyormuş işte. Hala evlilikleri ve birbirlerine olan duygusal şiddetleri devam ettiğine göre.

***

Erkeğin kumar tutkusu yüzünden bütün servetlerini kaybettiler. Evlerine icra geldi. Kadın hiç bilemedi nerde ne zaman oynandı ve kaybedildi. Erkek dilini yutmuş gibi hiç konuşmadı. Anlatmadı neler olduğunu. Anlatsaydı, paylaşsaydı eğer hafiflerdi kadının acısı. Kadın evden kovdu ama o yine tepki vermedi. İki çocuk var. Çocuklarının geleceğini harcadı adam. Memleketlerine gitmek zorunda kaldılar yeni bir başlangıç için. Kadın terk edemedi adamı, onu çok sevmişti bir zamanlar ve çocukları vardı.

“Ben olsaydım böylesi bir ihanetle ( ki bu da ihanetlerin en büyüğü) yaşayamaz, hayatıma devam edemezdim, kesinlikle ayrılırdım” derim. “Ben derim.”

***

Alkol, kumar sorumsuzluk ve boşa geçen sevgisiz 35 yıl. İp kopar nihayetinde. Kadın iki yetişkin çocuk olmasına rağmen yalnızlık hisseder ve kendisine uygun zannettiği bir beyle tekrar evlenir. Erkek 63 kadın 54 yaşındadır. Farklı alışkanlıklar, kültürler, birikimlerle bu yaşta her şeye yeniden başlamak ve bir düzen oturtmak, aynı evi paylaşmak “bana göre” zor. Çok zor. Benim için böyle bir şey “Asla”. Onlar mı? Dediğim gibi zor işte…

***

Üniversite son sınıfta okulu bırakıp, âşık olup evleniyor. Ne güzel, tatlı bir kız çocukları da var. Ama adam alkol alınca değişiyor. Şiddet. Bir gün kendini zor attı dışarıya kadın. Polise haber veriliyor. Sonra… Sonra adam elinde çiçeklerle özür diledi karısından. Bu özürler hep tekrar etti. Ben olsam şiddet göreceğim ve hatta polisler gelecek ve ben o evliliğe devam edeceğim. “Asla”

***

Görücü usulü birbirlerini tanımadan yapılan bir evlilik. Oluyor mu? Çooook. Ya ben?... “Asla” derdim. Şimdi yine “Asla” diyorum. “Ben diyorum” ve kendime çok gülüyorum, niyeyse(!)

***

“Valla ben ev işine elimi sürmem. Kadının işi ne? yapsın, ben onu niye aldım ?”
“Her gün üç çeşit yemek isterim. Pilav mutlaka. Çalışıyorsa ne yapayım, onun görevi.”
“Gömlekler her daim, temiz ve ütülü olmalı, ben ütü bilmem, bilsem de yapmam.”
“Valla ben kaçıyorum, bugün evde temizlik var”
“Ya yapar ya gider babasının evine”

Böyle söyleyen bir adamla bir saniye evli kalmam. (Zaten o da benimle kalmaz:)) “Asla”

***

Anlatıyor ; “yıllarca dövdü beni, hala kızdırsam yine döver” (Burada çok kızdım ve galeyana geldim ben de)

“E peki o seni döverken senin elin armut mu topluyor? Senin eline bir şey geçmiyor mu? Fırlat kafasına. Bütün gücünle karşı koy sen de yak onun canını”

Olmuyormuş işte. O anda bir şey yapamıyormuşsun.

***

Kadın ehliyet kursuna yazıldı, hafta sonları devam eden. Erkek 1 ay küstü. Ne gerek var mış ? Ne yapılır bu bir ay küsen adama. “Bence mi? :))”

***

Ev değiştirilecek. Yeni bir ev alınacak. Adam kadına sormadan evi beğeniyor ve satın alıyor. Bu evde birlikte oturulacak oysaki. Ne gerek var ki sormaya adam beğendi işte. Böyle bir durumda ne yapılır? “Bence mi? :))

***

Pek de muhabbetli değil ilişkileri. Evlilik yıldönümünde erkek karısına tek taş alıyor ve “al sana aldım” diyor, uzatıyor. Başka romantik bir aktivasyon yok. Şimdi kadın sevinmeli mi bu tek taşa? Al kafasına geçir o yüzüğü işte.

***

Örnekler çoğaltılabilir. Ve ben de her seferinde büyük bir kızgınlıkla, hayretle, çözümleri kısa net, açık, sıralarım. Atarım, tutarım keserim. Atıp tutup, kesilmiyormuş işte.

Hani derler ya “bekâra karı boşamak kolay”

 

Tijen Taşlı- İzmir

 
Toplam blog
: 156
: 2800
Kayıt tarihi
: 03.04.07
 
 

SÖZ UÇAR, YAZI KALIR. 9 Eylül Ünv. İşletme mezunu, 9 Eylül Ünv.Sosyal Bil. Ens.Sağlık Kurumla..