Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '08

 
Kategori
Blog
 

"Bir kadını ağlatmak zor değildir" ama ayıptır!

"Bir kadını ağlatmak zor değildir" ama ayıptır!
 

Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya... En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.

Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe! İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra.

Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte.
Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli... Ve kadın ağlar; hem de çok........

Hınnnn mınnnn vınnnn tınnn gıyyyy miiiiiyyy fiuuuu trinkkk!!!...

Efendim, yukarıdaki ilk üç paragraf bana ait değil ama bilerek tırnak içine almadım. Çünkü herkes öyle yapıyor. Herkes gibi ben de istedim ki bu hisli ifadelerle bilhassa nisa taifesinden üç beş okuru etkileyeyim. Okurken burun direkleri sızlasın, gözlerinden iki damla yaş süzülsün, sonra da gözlerini enginlere dikip derin derin iç çeksinler. Hislendirme işini garantiye almak için de paragrafın altına enstrümantal slow bir parça ekledim, "hınnn mıınnn....." kompozisyonu şahsıma ait çok romantik bir parçadır. Vokalle ya da iki teneke parçasını birbirine sürterek icra ediliyor. Ben hiç değilse bu metnin altına böyle özgün bir müzik eseri döşendim millet nereden alıntı yaptığını yazmaya bile tenezzül etmiyor.

Birazcık hislenen hüzünlenen ama o duygularını samimiyetle yazıya döküp anlatmayı beceremeyenler daha doğrusu hiç denemeyenler, Google'da "Bir kadını ağlatmak" sözcüklerini aratıp karşılarına gelen metni "kopyala - yapıştır" yöntemiyle kendi sayfalarına aktarıyorlar. Hani altına yazarın adını falan yazsalar belki izinsiz kullanılmasını es geçebiliriz de çoğunda öyle bir not da yok. Bu şekilde kullanıla kullanıla artık esas yazarı unutulmuş. Yanılmıyorsam metnin sahibi Aziz Nesin. Zamanında biri üşenmemiş Nesin'in kitabından kopyalayıp internet aleminde yayımlamış oradan da yayıla yayıla anonim bir hale gelmiş. Kimi ben yazdım diye sahipleniyor, kimi asıl yazarı Yılmaz Erdoğan'dır diyor. Çoğu kişi ise yazarını falan merak etmeden direkt kendi yazısıymış gibi kullanıyor. Blogda bile kaç kişinin böyle yaptığına tanık oldum. Daha geçenlerde aramıza yeni katılan bir beyefendi sözkonusu metni altına hiçbir dipnot falan eklemeden blog olarak girmişti. Yorum yazıp uyardım, yazı yayından alındı ama beyefendi eylemlerine devam ediyor. Dün ve bugün yine benzer yöntemle birer blog yayınladı. Dünkü kopya yazı da uçmuştu bugünkü hala duruyor mu bilmiyorum.

(Kopyala-yapıştır yapan kişilere sesleniyorum: Eser sahipleri belki başka siteleri ciddiye alıp peşine düşmez ama Milliyet gibi bir büyük sermaye grubuna ait kuruluştan tazminat koparmak için uğraşabilirler. Öyle bir şey gerçekleşip tazminata hükmedilirse sonuçta Milliyet de kopyacıya rücu eder. O yüzden bu işi öyle basite almayın. Kopyala-yapıştır yaparken iki de değil en az beş kere düşünün)

Bu durum az çok orijinal şeyler üretebilen herkesin başına gelebiliyor. Bu anlamda Milliyet Blog kopyala-yapıştırcılar için iyi bir kaynak olma yolunda. Çoğu arkadaşımızın blogları izinsiz imzasız alınıp başka sitelerde yayınlanıyor. Yani bazı MB üyelerinin yaptığını başkaları da MB'a yapıyor. Başka yerden çalınıp burada yayınlanandan fazlası MB'dan aparılıp başka sitelerde yayınlanıyor. Özellikle kişisel bloglar için MB iyi bir maden. Geçenlerde rastgele bir yazımdan bir cümle alıp Google'da arattım sonuçlar beni bir blog sitesine götürdü. Kızcağız iki yazımın sadece başlığını değiştirip sayfasında kendi yazısıymış gibi yayınlamış. Gelen övgü dolu yorumlara da "bir başladım arkası geldi, hem ağladım hem yazdım" diye cevap yazmış! Ben de "yazımı alıntı yapacak derecede beğenmeniz gurur verdi ama keşke kaynak gösterseydiniz" diye bir yorum gönderdim. Yorumum ulaşınca yazıları sildi. Ki, bu ilk defa başıma gelmiyor. Daha önce de defalarca karşılaştım.

Yazılarımın ticari olmayan amaçlarla kullanılması beni fazla rahatsız etmiyor. Çalan değil, eseri çalınan olmayı tercih ederim. Kaynak gösterseler bana sorup izin almaları bile şart değil. Ancak bu şekilde kopyalanıp kopyalayanın kendi ürünüymüş gibi yayınlanması o yazının anonimleşmesine yol açıyor. Asıl rahatsız edici olan da bu... Gerçi araştıran eninde sonunda orijinal kaynağı bulur ama o araştırmayı kaç kişi göze alır ki, ya da kaç kişi bilir?

Sanal alem her ne kadar uçsuz bucaksız bir derya gibi görünse de aslında hiçbir şeyin kaybolmadığı, aksine kayıt altına alındığı bir ortamdır. Akla hayale gelmeyecek bir yerden de kopyalasanız arayan mutlaka kaynağını bulur. O nedenle en iyisi blog yayınlarken hiç o yollara başvurmayalım. Beğendiğimiz bir metni kendi sayfamızda kullanmak isteyebiliriz, sahibinden izin almasak bile hiç değilse kaynak gösterelim. Bu hem kanun hem genel ahlak hem de eser sahibinin emeğine saygı, bunlardan da mühimi kendimize saygının gereğidir. Kendi yüreğimizden kopan kırık dökük iki satır yazı tumturaklı ama çalıntı bir blogdan çok daha değerlidir.

"Bir kadını ağlat"tığımız yeter, biraz da güldürmeye bakalım onu...

<ı>

Not: Bu yazının son günlerde MB'de süren alıntı/çalıntı blog tartışmasıyla doğrudan bir ilişkisi yoktur. Daha önce yazmayı düşündüğüm ama fırsat bulamadığım bir konuydu.

chelikce@gmail.com


Resim: http://awrey.deviantart.com/art/The-Crying-Woman-54029099

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..