Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '15

 
Kategori
Deneme
 

Bütün hastalıklar içerden başlar

 Bütün hastalıklar içerden başlar
 

Görsel alıntı


Özellikle bu son günlerde sevincimiz miskalde zerre, huzurumuz nokta, güvenimiz tamamen yok olmuş, insan yazacak bir şey bulamıyor.   

Yazarlar, sevinci, sevgiyi, ilgiyi, dostluğu, huzuru, güveni, doğayı, yaşamın sair güzelliklerini yazarlar.

Sevinç, sevgi, dostluk, huzur güven ortamı yok, yazarında iç dünyası huzursuz ve hüzünlü ise yazar  ne yazsın.

İnsanın iç dünyasındaki çam kozalağı yürek yanınca suyla söndürülmez. Doktora götürüp yüreğini göstersen de yangını söndürmek için neşter vuramaz, ilaç yazamaz. Yanan yürekle baş başa kalırsınız. 

Yüreğinin yandığını bir dostuna, bir yoldaşına anlatsan o da kendi yüreğinin alev aldığını anlatır sana. Yüzler mahzun olur, gözler yaşarır hüzün etrafı sarar.

Yürektir içten yanar, yanık yerler derin yaralar oluşturur. Can bedenden, ruh tenden ayrılmayınca yürek kendi yaralarını kendisi tedavi eder, yanan küllerinden yeniden doğar.

Ağlayan anaların, babaların, gelinlerin, çocukların gözyaşları kurur, şehitler toprağa tevdi edilir, yaşam yine devam eder.

Yürek yangınından mütevellit meydana gelen yaralardan dolayı insanlar huzursuz. Yaşamdaki acı olayları takip eden gözler umutsuz. Barış sözlerde kalır, ülke insanları için huzur uzakta, hüzün hep yakında olur.

Acılar, hüzünler, gözyaşları bu ülke insanları için kader mi? Hani insanlar kaderi değiştirebiliyorlardı, neden bizim huzur ve güven içinde yaşamımız değişmiyor?  

İnsanlar kaderini değiştirebilirler diye söylenen sözler yalan ve hayalden ibaret kalıyor.

Toplumu mutlu etmek için göreve soyunan, ülke yönetimini ellerinde bulunduranlar ne zaman bizi mutlu, huzurlu, güvenli bir toplum haline getireceklerdir. 

Bazılarımız çağa yaşımızdan beri bu acı olayları görüyor, duyuyor, yaşıyoruz. Yaşadığımız ve duyduğumuz her acı olayda çam kozalağı yüreğimiz yanıyor derinden yaralanıyor.

Bu acılarla hala hayatta kalmamız bile bir mucize değil mi? Elbette bu acı olayları yüreklerinde hiç hissetmeyenler de vardır. İnsanlar ayrı, ayrı yaratıldığı gibi yürekler de ayrı, ayrı yaratılmıştır.

Olanlar karşısında her yürek aynı oranda yanmaz, aynı şekilde yaralanmaz. Lakin ülke huzuru her kes için önemlidir, ülke güvenliği her can için elzemdir.

Yarım asırdan beri bu ülkenin huzuruna, güvenine kast eden düşman ülkeler tarafından alet olarak kullanılan maşalar nerelerde, hangi sınırlarda barınmakta ve nasıl beslenmekte?

Yara başladığı yerden tedavi edilmeli, yırtık söküldüğü yerden dikilmeli.

Bunlar bu güne kadar tahlil edilememiş mi? Bir bağın veya bahçenin öncelikle içeriden temizlenmesi gerekmez mi?  

Bütün hastalıklar içerden başlar. Yaraların üstü kapatılmakla yaralar iyileşmez. Neşter yaraların köküne vurulmadıkça yaralar yeniden depreşir( nükseder )   

İnsan önce kendi evinin içindeki kirleri, tozları, pasları, böcekleri temizler, sonra dış temizliğe başlar. Senin evin içi kirli, paslı, tozlu, böcekli dururken istediğin kadar evin dışını temizle hastalık içerden bulaşır.

Bunca ilaca, merheme rağmen yara hala iyileşmiyor ise, yarayı kökünden tedavi etmek lazım. Yaralar deşilmeden iyileşmez.  

Yarım asırdan beri bu yara nedeniyle hüzünlü olan bu toplam artık biraz sevinmeli, umutlanmalı. Anaların, babaların, bacıların, kardeşlerin gelinlerin gözyaşları artık dinmeli.

Yürekler artık yaralanmamalı, gözler korkuyla, umutsuzlukla bakmamalı. Toplum güven ve huzura kavuşmalı.  

Bu yaranın tedavisi için hep aynı ilaçları kullanan doktorların yerine, yaranın başladığı yerden köklü bir tedavi uygulayacak yeni doktorlar bulunmalı.

Hata hastalığın tanı ve teşhisinden mi, yanlış tedavisinden mi? Buna doktorlar heyetçe yeni bir karar almalıdırlar.

 

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN 

 

        

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..