Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '09

 
Kategori
Gönüllülük
 

"Devrimci Gençlik Köprüsü" Anılarım -8-

"Devrimci Gençlik Köprüsü" Anılarım -8-
 

Devr-i Süleyman!


Günlükteki anılara dönüp baktığımda bendeki ilk etkisi üç büyük acıyı anımsatması oldu... Sosyoloji’den arkadaşım, yoldaşım, sevgili dostum Ertan Uyar ile yine Sosyolojiden hem hocam hem de sevgili dostum Muzaffer Sencer’i çok genç yaşlarında kaybetmiş olmanın acısı... Ve üçüncüsü, henüz otuzunda iken bombalanarak katledilen, kullanılamaz hale getirilen Devrimci Gençlik Köprüsü’nün acısı. İlk ikisini geri getirmek mümkün değil ama Köprü’yü onarmak ve yeniden anıtlaştırmak üzere etkin ve yetkin bir girişim başlatılsa, o günkü heyecan, o günkü coşku ve büyük bir mutlulukla en başta koşmaya dair içten ve düşsel bir bekleyiş... İşte yıllar sonra günlükteki anılarımın özümdeki etkisi.

Günlükte yer almayan anılarım da sökün etti bu arada. Tabii bu anılar, konunun özüyle ve ayrılmaz bir parçası olan 68 ruhuyla ilgisi olmayan, tamamen kişisel anılar. Örneğin DGK belgeselinde –aklımda yanlış kalmadıysa Faruk’un (Pekin)- sözünü ettiği bir Devr-i Süleyman eğlencesi var kampta. Üniversitede okurken yaptığım işlerden biri, Beyoğlu’nda Küçükparmakkapı sokakta, şimdi iş hanı olan bir binanın alt katında Gen-Ar Tiyatrosunda aksesuar sorumluluğu ve yer göstericilik.

1967’de Tuncel Kurtiz, Aydın Engin, Umur Bugay ve Müjdat Gezen’in birlikte kurdukları “Halk Oyuncuları”, metnini Aydın Engin’in yazdığı “Devr-i Süleyman” adlı oyunu sergileyecek ancak sahneleri yok. Oyun provalarını Gen-Ar tiyatrosunda yapıyorlar ve her provada onlarla birlikteyim. Öyle ki, neredeyse tüm replikleri ezberlemişim. Oyunun başlangıcında da bir açılış şarkısı var, şöyle:

Oyumumuzun adı Devri Süleyman,

Süleyman dedikse kimse alınmaya,
Kimse gocunmaya.
Bu Süleyman başka Süleyman,
Bu Süleyman Süleymaniyeli
Muhtar Süleyman.

Dayı bey, paşaya kancayı taktı,
İmanım dolar, sel olup aktı...
Ve efendim böylece,

Alavere dalavere
Muhteşem Süleyman sandıktan çıktı.

Onlar yaşa Süleyman

Binler yaşa Süleyman

Muhtarlık kutlu olsun,

Çok yaşa Süleyman.

Muhtar seçtik Süleyman’ı,
Vardır diye dini imanı,
Başımıza muhtar ettik,
Aman dostlar ne halt ettik!

Sus sus sus,

Süleyman duymasın,

Susus sus sus,

Hayatın kaymasın.

Sus sus sus,

Billûr tuz!

Ezgisiyle birlikte bu sözler ezberimde, Zap’a gittiğimizde oyun güncelliğini korumakta. Aksaray’da sergilendiği tiyatro salonu yakılmış, oyun yasaklanmış, adı “Devri Küheylan” olarak değiştirilip Danıştay kararıyla yeniden gösterime girmiş, turneye çıkarak Anadolu’yu gezmiş, üç yılda 768 kez oynanmış, yani gürültüler koparmış, yankılanmış bir oyun. Oyunda Süleyman Demirel’in ABD’nin desteğiyle Başbakan oluşu (Ne kadar tanıdık değil mi!) ve Başbakanlık dönemi harika bir mizahla taşlanarak sergilenmekte.

İşte kampta akşamları yemekten sonra sohbet ve dinlence, eğlence faslında Devri Süleyman’ın başlangıç şarkısını söylüyordum kahkahalar arasında. Yemekten sonra dedim de aklıma gelen bir şey daha oldu yemekle ilgili. Kampta aydınlanmayı lüks lambalarıyla sağlıyoruz. Akşam karanlıkta masaların üzerinde çorba kâselerimiz ve lüks lambaları ve yüzlerce sinek irisi! Çorbaya ya da yemeğe pike yapıp dalmaktalar. Kaşığımla birini çıkarıncaya dek üçü dalmakta. Lüksü söndürsen kâseyi göremiyorsun. Bir iki çabadan sonra uğraşmaktan vazgeçip, sineklerle yarışıp çorbalarımızı en az sinekli haliyle bir an önce bitirme seçeneğinde karar kılmıştık!

Haşarattan söz açılmışken, anı anıyı tetikliyor, 7. bölümde yer verdiğim fotoğraflarda görüntülediğim çadırlardan birinde Ertan, Necati ve ben kalıyoruz. Çadırın ortasında bir direk, direğin dibinde küçük bir sehpa var. Hangimiz, nereden, ne zaman aldı anımsamıyorum ama sehpanın üzerinde bir kesekâğıdı ve içinde kuru üzüm var. Bir gece üçümüz çadıra döndükten sonra ağzıma bir kaç üzüm atayım dedim ama elimi kesekâğıdına daldırmak yerine üzümleri sehpa üzerine serili gazetenin üzerine döktüm.

Döktüm ki üzümlerin arasında bir örümcek! Örümcek tam karşılığı değil aslında gördüğüm hayvanın... Örümceklerin King Kong’u! Zehirli mi değil mi bilmiyorum ama görüntüsü bile yetiyor insana. Elimi o kesekâğıdına doğrudan daldırmış olsaydım ne olurdu bilebilmek için daldırmak gerek! Yeme içmeyle ilgili unutamadığım bir anı da, şantiye bekçisiyle içtiğimiz ve Zap suyuyla demlenmiş çayın o harikulade tadı.

- bitmedi! -

 
Toplam blog
: 195
: 688
Kayıt tarihi
: 04.10.07
 
 

Dünyanın internet sayesinde küçüldüğü günümüzde büyüyen sorunlara ilişkin duygu ve düşüncelerimi pay..