Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Büşra Temiz Yeşiltepe

http://blog.milliyet.com.tr/busraty

02 Nisan '18

 
Kategori
Deneme
 

‘El Ne Der?’ Atına Binen Çıkmazlara Doğru Dört Nala Gider

‘El Ne Der?’ Atına Binen Çıkmazlara Doğru Dört Nala Gider
 

Elalem ne demez ki!


   Çağımızın başlıca sorunlarından biri olan ‘el ne der?’ tasası kişi ömrünün hızla tüketilmesinde büyük başarı(!) kat etmektedir. Bundaki en büyük etkende hizmet ettiği kesimin gereksiz detaylara takılması ya da biraz daha ileri gidecek olursak boş zihinlerin bu noktada fazlaca aktif olmasıdır. Çünkü davranış ya da muamele kişinin durumuna, düşünce yapısına ve tavırlarına göre şekillenir. Bu yüzden de her şeyi söyleyen el, çok rahat bir şekilde kişinin  bu dünyasında da varlığını alenen hissettirmektedir.

   Önceki zamanların ‘el ne der?’ putu şimdiki dönemlerde yerini ‘mahalle baskısı’na devretmiştir. Aslında her iki durumunda birbirinden çok farklı olduğu söylenemez. Biri diğerine göre daha modern bir anlam kazanmış diyebiliriz. Buradan da anlaşılacağı üzere ne kadar uzun zaman geçerse geçsin insanlardaki algıların değişmesi yerine değişen sadece kelime farklılığı oluyor. Yani her şeyi söyleyen el de, baskı kuran mahallelide aynı… İnsanlar takındıkları at gözlüklerini bir kenara bırakıp, dar düşünceyi terk etmedikleri sürece hayatlarının her aşamasında yıkılması zor hatta kimi insana göre imkansız olan bu putlarla boğuşmak durumundalar. Kişi mantığına, ağzı olan herkesin gerekli ya da gereksiz bir şekilde konuşacağını ve bu durumunda ciddiyetle karşılanacak bir hal olmaması gerektiği gerçeğini kabul ettirmediği sürece bindiği ‘el ne der?’ atında dört nala koşmaktan kendisini alamaz.

   İnsanoğlu başka kişilerin ne söyleyeceğine takıldığı sürece ne doğru bir yol kat edebilir ne de mutluluğu yakalayabilir. Başkalarının düşüncelerine kendisini prangalıyan insanlar kendi hayatlarının kölesi olduğu kadar gereksiz zihniyetlerin de kölesi konumundadırlar. İnsan bu; iyi olanı yaparsın eksik olmuş der, kötü olanı yaparsın yakıştıramadım der. Mesafe koyarsın soğuk der, samimi olursun yılışık der. Yani der oğlu der… Tam da bu sebepten dolayı böyle bir ortama  mahal vermemek için yaptığımız ya da yapacağımız davranışlarda kriterimiz insanların tepkileri yerine, savunduğumuz inançla ne kadar uyuştuğu ve vicdanımızın rahatlık boyutu olmalı. Bahsedilen bu yollar kat edildikten sonra zaten kimin ne söylediği çokta bir önem arz etmemektedir.

   Geçmiş zamanlardan örnek alacak olursak el dediğimiz kesimin davranışlarına hizmet etmenin kişiye mutluluk getirdiği görülmemektedir. Aksine fazlasıyla mutsuzluk, huzursuzluk barındırmaktadır. Derinlemesine düşünüldüğünde de büyük bir düşünce kabızlığı yaşandığı aşikardır. Eğer düşünce kabızlığı olmamış olsaydı insanlar kendi giyecekleri kıyafetten yiyecekleri gıdaya kadar başka insanların tepkilerini öğrenmek için gözlerinin içine bakmazlardı. Ya da sırf dışlanmamak yahut eleştirilmemek için haksızlık karşısında suskun kalmazlardı. O yüzen diyorum ki; eğer vicdanınız rahatsa ve yaptığınız davranışlar mantığa hizmet ediyorsa bırakın insanlar sizi istediği kadar  eleştirsin. Arkanızdan destan bile yazsalar Yunus Emre’nin dediği gibi ‘bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun.’ deyip gülümseyerek yolunuza devam edin.

Selametle...

Büşra Temiz Yeşiltepe 

 
Toplam blog
: 6
: 256
Kayıt tarihi
: 02.02.18
 
 

Hayata farklı pencerelerden bakarak anlam sunmayı dert edinmiş bir öğretmenim. Her farklılıkta bi..