Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '12

 
Kategori
Güncel
 

"İlk darbeci kim?"

"İlk darbeci kim?"
 

"Ya İstiklal ya Ölüm"


Adalet ve Kalkınma Partisi’nin(AKP) 17 Nisan 2012  Tarihli Gurup Toplantısı’nda Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN, “Gazi Mustafa KEMAL’in 23 Nisan 1920’de açılış etkinliklerine  davet ettiği Kolordu ve Tümen Komutanlıklarına, Valiliklere, Bağımsız Sancaklara ve Belediye Başkanlıklarına  gönderdiği “ALLAH’ın lütfüyle Nisan’ın 23’üncü Cuma günü, Cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılacağını” duyuran telgraf ile ‘Milli İrade’yi temsil eden BMM’nin adı geçen “Komutanlıkların” üzerinde “yasama” ve  ‘yürütme organı’ olduğunu vurgulamıştır.

Halbuki, ‘teşkilatımızın genel başkanı’ olarak kendimi bu görevi yerine getirmeye ‘mecbur sayarım’ diyen ‘ bir Subay’dır Mustafa KEMAL.”

Çünkü, daha TBMM’nin açılmadığı, Gazi Mustafa KEMAL’in Başkan seçilmediği günler de Başbakan ERDOĞAN tarafından ‘yasama’ ve ‘yürütme’ günleri olarak ‘algılanmış’ ve kamuoyuna sunulmuştur.

Merkezi İSTANBUL olan OSMANLI HÜKÜMETİ’ni ‘by-pass’ eden ‘emir komuta zincirini’ hiçe sayan Gazi Mustafa KEMAL, 16 Mayıs 1919’da 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a gitmek üzere Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan ayrılmıştır.

9. Ordu Müfettişi Mustafa KEMAL, Samsun’a çıktı ve ‘Kurtuluş Savaşı’ başladı.

Kurtuluş Savaşı’nın ‘start işareti’ verilmeden önce Mustafa KEMAL’in yaptığı gözlemlere göre üç türlü karar ortaya atılmıştır:

Birincisi; “İngiliz himayesini istemek, İkincisi: Amerikan mandasını istemek, Üçüncüsü: Osmanlı Devleti’nin bütün halinde korunmasını düşünenlerdir.

Gerçekte o tarihte, Osmanlı Devleti’nin temelleri çökmüş, ömrü dolmuştu. Osmanlı Memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç TÜRK’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı.   

I. Dünya Savaşı’nın galipleri ile yüzyıllardan beri süre gelen ‘hukuksal’ ve ‘siyasal’ sorunlar ve uyuşmazlıklar hala çözümlenmemişti.

I.Dünya Savaşı’nın galipleri, Osmanlı Devleti’nden I. Dünya Savaşı nedeniyle ‘tazminat’ istemişler, buna ek olarak, ‘işgal masraflarına,’ kendi‘uyruklarının’ ‘zararları’ da eklenmişti.   

1854’den itibaren I. Dünya Savaşı  sonuna kadar devam eden Osmanlı Kamu Borçları ve I. Dünya Savaşı’nda yapılan borçlanmalar ile ‘büyük meblağ’ oluşturuyordu.

Son sorun, kalan vatan topraklarında Emperyalist Devletlerin paylaşımını sağlamaktı…

Osmanlı Devleti’nin ‘bağımsızlığı,’ ‘padişahı,’ ‘halifesi’ ve ‘hükümeti’ ile sadece kağıt üzerinde kalmışlardı. ‘Hukuksal’ ve ‘karar organları’ olarak hiçbir etkinlikleri kalmamıştı..

Genç Subay 15-30 yıl sonra ‘Milli İrade’nin temsilcisi olan ‘Yürütme Organı’nın’ ‘Güvenlik Güçleri’ 70’li yaşlarımı sürerken sabaha karşı beni de götürürler mi ‘endişesi’ taşımadan; daha İstanbul’dan çıkmadan önce Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” kararının dayandığı en güçlü ”muhakeme” ve “mantık” şuydu

“Temel ilke, Türk  Ulusunun haysiyetli ve şerefli bir Ulus olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar ferah ve bolluk içinde olursa olsun bağımsızlıktan yoksun Ulus, uygar insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden   yüksek bir davranışa layık görülmez.

Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek insanlık özelliklerinden yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilmez.

Halbuki Türk’ün haysiyeti, gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir Ulus esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!...

O halde,”YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!”

 
Toplam blog
: 392
: 908
Kayıt tarihi
: 27.11.11
 
 

1951 Muğla doğumluyum. Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi'ni 1974 yılında bit..