Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '15

 
Kategori
Güncel
 

"Ölmeye geldik"

"Ölmeye geldik"
 

Hepimiz yeryüzüne ölmeye geldik. Nasıl öldüğümüz, nasıl yaşadığımız kadar önemli.
On üç yıl yaşadığım (1985-1998), liseyi bitirip, üniversiteyi okuduğum, mesleğimin ilk yedi yılını geçirdiğim Ankara'da gazeteci ve katılımcı olarak birçok mitingde, eylemde bulundum. Hiçbirinde tek kişi ölmedi. Dün Ankara'da "Barış Eylemi" için toplanan binlerce insandan yüze yakınının öldüğü, yüzlercesinin yaralandığı katliam, bu dönemdeki tüm yönetici, yetkili ve sorumlular açısından kara lekedir. Olayı kendi lehine, başkasının aleyhine kullanan her kişi ve kurum, katliamın suç ortağı gibidir gözümde. Sessiz bir keder içindeyken, geceden beri internete girmeye, internetten ölenlerin listesine bakmaya cesaret edemiyorum; tanıdık adlar göreceğime eminim... Hepimizin başı sağolsun...
 
Birilerinin Türkiyemizi, yıllarca sömürülen, kişiliksizleştirilen, kimliksizleştirilen, sürekli savaş ve terörün yaşandığı, demokrasinin bir türlü yerleşip gelişemediği, hala başkalarının güdümünde ve dolaylı yönetimindeki, toprakları ve halkı hallaç pamuğu gibi atılan Ortadoğu ülkelerine benzetmeye uğraştığı ve kısmen başarılı olduğu acı ve açık bir gerçek.
 
"Vurulursun, çocuk"
 
Öte yandan; Atilla İlhan'ın "Sokaklarda mızıka çalma çocuk, vurulursun" dizelerinin çağrıştırdığı gibi; birileri de "Sakın protesto, hak aramak, barış çağrısı yapmak, direnmek için sokaklara, meydanlara çıkma; ölürsün" mü demek istemektedir?!
 
Ülkemin ve insanlığın barışı, gönenci, aydınlanması, özgürlük, haksızlıklara karşı durmak uğruna ölmek; yalnızca, çıkar ve haz için ya da ot gibi yaşamaya yeğdir. (Ama, henüz ölmeye niyetim yok. Söz verdim oğluma; en az 95'ime dek yaşayacağım Allah'ın izniyle...) Ölümüm de ya huzulu ya onurlu ya da ikisi birden olsun dilerim...
 
*
 
Bu sabah hep Androozha Farid Farjad dinliyorum. Onun içinde Azeri ezgilerinin de bulunduğu nefis ve hüzünlü ezgilere kemanıyla eşlik ettiği albüm, şimdiki ruh halime çok uydu. Öneririm. Terör ve ölümlerle kabusa dönem, kirletilen yaşamınızı, ruhunuzu sanat, müzik ve gözyaşlarıyla yıkayıp arındırabilirsiniz biraz. Çünkü, ağlamak, hüzün, sevgi, barış, huzur ve sevinç dilemek; insana, şiddet, acı, öfke, kin ve nefretten çok daha fazla yakışır. Yaralar ancak böyle sağaltılır.
 
MIZIKACI ÇOCUK 
 
Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk 
Gece trenlerine binme kaybolursun, 
Sokaklarda mızıka çalma çocuk, vurulursun. 
 
Korkusu kalmış içimizde terkedilmiş çocukların, 
Yitik yüzlü fotoğraflar duruyor siyah-beyaz. 
Kırık bir vazo masanın ortasında, 
Yıkık dökük odada, 
Susuz ve çiçeksiz.. 
 
Tasını tarağını toplayıp gidiyor gökyüzü tepemiz...den, 
Korkusunu bırakıyor içimize, 
Karanlığını. 
Yalnızlık gibi bir şey düşüveriyor yüreğimizden, 
Korkusu kalıyor içimizde, 
Susuzluğu.. 
Ne vakit kalırsa insan korkusuyla bir başına 
Ve yalnızlığı çığ gibi büyüyorsa, 
Sabahları erken kalkmalı daima, 
Traş olmalı, 
Saçını sakalını taramalı 
Ve en güzel giysilerle çıkmalı sokağa 
Ki gün doğmuyorsa bir daha 
Ve inancın kefesi bundan yanaysa 
Ve artık ölümse korkunun soğuk adı, 
Düşüvermişse yüreğimize, 
Yapacak bir şey kalmamıştır, 
Mutluluk adına... 
 
Attila İLHAN
Gülçin ERŞEN – 11 Ekim 2015 / Güllük
 
Toplam blog
: 134
: 869
Kayıt tarihi
: 06.07.11
 
 

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu (İletişim Fakültesi) Radyo ve Televizyon Bölümü mezun..