Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '14

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

"Türk Geceleriyle" Dünya'ya tanıtılıyorduk. Vakıflar "İçki yasak" dedi, turizm bitti. Bu ne iş?!

"Türk Geceleriyle" Dünya'ya tanıtılıyorduk. Vakıflar "İçki yasak" dedi, turizm bitti. Bu ne iş?!
 

Kuşadası'nda Kervansaray, önemli bir tanııtım merkeziydi. Şimdi mazi oldu.


 

 

 

          Kuşadası’nda bir zamanlar; Milattan Önce, namı, orta ve yakın doğuda nam salmış, bir “Kervansaray” vardı.

          Kervansarayların Şahı Öküz Mehmet Paşa’nın bu ”hanı,” çevre konaklamalara örnek gösteriliyordu. Mağripten, Maşruk’a kadar tanınıyordu. Ol rivayet ki, Tunus Beylerbeyi Kervanı ile burada konaklamış ve “bir çuval altın bahşiş ihsan eylemiştir” diye de not düşüldüğü, aynen vakidir. O zamanlar “ayakkabı kutusu” yoktu, çuval gibi şeyler vardı.

          Milattan sonra Paris’te verilen Şövalye nişanını göğsünde taşıyan ilk turizm duayenimiz  Özer Türk, Kuşadası’nda tahta  çıktı.  Engürü denilen Ankara’da “madalya culus” töreninde,  1,86 lık Özer Türk’e  merdiven bulunamadığı için, oturduğu yerden yakasına takılabilmişti madalyası

.

           Öküz Mehmet Paşa’nın yadigarını alladı, pulladı. Dünya sahnesine çıkardı, bizlere kakaladı. Turizme kazandırdı. Bir yığın toprak  tomağına bakanlar, bundan ne köy olur, ne kasaba ne de kervansaray diye diye o, tarihten Kuşadası’na ölümsüz eser bıraktı. ( Siyah beyaz resimde, Kervansarayın ilk yıkık hali -  A L T T A K İ  Resim-

                                           İŞTE KERVANSARAYIN İLK HALİ BUYDU. ÖZER TÜRK BURAYI İHYA ETTİ.

          O zamanlar Kuşadası’nda madalya yoktu takılacak.  Ama halk, kendisini  baş tacı eyledü. Dualar ettü. Şövalye Özer Türk bilseydi buraya, nice yıl sonra içki yasağı getirilecek. Hem kümbet denilen o çamur yığınına hem Öküz Mehmet Paşaya birer tekme atmaktan kendini alamazdı! “Başıma dert saldın bre!” diyerekten. Yapar da.

          Kuşadası’nın şövalye  ruhlu şövalyesi, kaymakamların ası, nam-ı diyarlardan küffarlara ulaşan bu madalyalı  Kaymakamı Özer Türk’ün Kervansarayına gittik. Aaa, bir de baktık ki burası el değiştirmiş. “Mal sahibi Vakıflar, içki yasak” demiş. İçindeki müstecir de, “İçki olmayınca ben de yokum” demiş. İyi de eylemiş. Ve de bırakıp gitmiş. Bir rivayete göre de: " İçki yerine şerbet satın" bile denmiş. Türkiye Cumhuriyetinin bir resmi ilgilisi bu sözlerle ne demek istiyor? Tayyip Ağasının  dümen suyndan gittiğini mi  etrafa göstermiş oluyor. Şerbet ha! Turist senin şerbetini neylesin! Oldu olacak, su isteyene de  okunmuş su da versin. Şerbet sade mi fıstıklı mı, gülsuyu kokulu mu mu olsun? Çeşit bulundurulsun değil mi?Ört ki, öllem !. Töbe töbe!

 

          Az gidilmiş, uz gidilmiş. Dereler tepeler aşılmış. Aaa, bir de bakılmış ki, Kervansaray duruyor ama, içinin müşterisi bir yıldır hala yok. Ne içini, ne de dışını işletmeye açamamış Vakıflar İdaresi.

          Vakıflar İdaresi n’apar hayatta? Kıymet takdiri bilinci var mıdır.  Alır, “Rab bena der, hep bana, der” Açar, bakar, sonra sırtını döner. Bir bakmışın, milli  emlak heba olmuş. Gelsin: “sıradaki!”

         Sanki, umurunda. Kökeni sakattır zaten. Kökeninden koyu koyu sıralı Osmanlılık katmanları vardır. Ya huyundandır  ya  Osmanlı’nın suyundan. Kağnı arabası varsın varmasın menzile. “Mekan bizimdir. Dursun şöyle yamacımda. Eee, “sıradaki” İşte vakıfların  kafa tası yapısı bu. Biz bu takımla turizmcilik oynayacağız ha. Ört ki, ölem !

          Bir yıldır atamadılar, satamadılar. Kambur üstüne kambur.  Öylecene duruyor. Çok yazık. Turizm adına yazık. “N’aptınız siz” diyen de yok.

          Muhakkak surette Öküz Mehmet Paşa mezarında bir lahavle çekip, kıpırdadığı olmuştur. Ona  her şey malum olur zaten.

          Bu Kervansaray Fransızlarda kiradayken, kaymakamı bile içeri sokmamışlardı. “Burası Fransız toprağı sayılır” diye. Kırılan pencereye, Türk Bayrağını tıkamışlardı yama olarak.

          Sonra işletmecilere geçti burası. Türk folkloru tanıştı. Bayraklar dalgalandırıldı. Türklüğün hası  gösterildi oyunlarla. Filmler çekildi. Ve “Türk geceleri” dillere destan oldu. Ülkeler bizi  iyice tanımağa başladıydı.  Ya şimdi? İnek öldü, süt kesildi. Al hayrını gör. Oteli işletemiyorlar.  Öylecene duruyor. Böylelikle  tarihi şuur kayıplarda. Turist karşısında cıbıldağız.

          Turist susayınca şarap içer. Senin Kervansaray gibi yüz tane yer var  Kuşadası’nda. Ama eğlence ile birlikte içkiyi de birlikte veriyor idare. Onlara kültür satıyor. Tarih şuuru aşılıyor. Türkün dokusunu tel tel sahnede sergiliyor geceler boyunca. Tabi içki arayacak turist. Neden gelsin sanki. Değil mi?

          Bize de öğrettiler, “turistler pek su içmez.” diye. Susayınca şarapla serinlerler. Bazı aklı evveller, niyazından, tespihinden, seccadesinden kopamayanlar, turizmciliğe soyununca, apışıp kalıyorlar. Çağdaş bir idare, çağdaş olmalı, ele güne karşı. Milletini eziklik içinde bırakmamalı. Bir zamanlar sloganlarıydı: “ Turist ahlak götürür” diyorlardı. Ama bir taraftan gözleri dövizdeydi. Çağdaş bir Müslüman olan Özal, dövizi serbest yaptı da, illet ve zilletten kurtuldu millet. Şimdilerde, Özal gibileri aranıyor. Bunlar, Özal’ın tırnağı olamazlar.

          Kervansarayın eski müsteciri değerli turizmcisi Ali Acundaş ile oturmuşuz. Yeni işini tebriğe gitmişim. “Nolacak bu memleketin hali” diye bunları konuşurken,  danışmanı olduğu Cella Boutigue Hotelin salonuna, otel sahibi girince, tanıştırdı beni.

GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE K.ADALILAR KERVANSARAY ÖNÜNDE ELLERİNDEKİ PANKARTLARLA EYLEMDE BULUNARAK "BURANIN MÜZE YAPILMASINI İSTİYORUZ" DEDİLER. "DİLEKÇELERİMİZİ İLGİLİLERE İLETTİK. KERVANSARAY, MÜZE İÇİN BELEDİYEYE VERİLMELİDR" ŞEKLİNDE İSTEKLERDE BULUNDULAR. İLGİLİLER "BURASI İÇKİ YÜZÜNDEN KAPATILMADI" DERSELER DE, HALKTAKİ KANAAT,  OLAYIN İBRESİNİN VAKIFLARA DÖNÜK OLDUĞU..HATTA SÖYLENTİLERE GÖRE VAKIFLAR BURADA İÇKİ SATTIRMAK İSTEMEYİNCE, KİRACILARA " ŞERBET SATIN" ÖNERİSİ BİLE GELMİŞ.

 

          Kendisi bir Fransızla evli. K.Adasında küçük yaştan itibaren iskelelerde işportacılık yapan ve  şimdi dericilik ve otel işletmecisi olan Mustafa Ünüvar, satıcılığı boyunca her şeye dikkat etmiş. “İlerideki turizmcilik” hayalini kurmuş. “En iyisi bende olacak” demiş.  Varmış gitmiş, dalmış gitmiş Avrupalara. Bir ucundan girip, diğerinden çıkmış. O da lafımıza ortak oldu.

          Mustafa Ünüvar, bir Fransız kadını ile evli şu an. Kafa kafaya verip bir otel yaratmışlar tam iki yıl sürmüş. El alem, bir yılda 500 yataklı oteli bir yılda bitirirken üstelik.

          Hiç bir otelde olmayan dizayn, estetik, tarz ve aksesuarlar, hep özel imalat. Ustaların şahını getirseniz, bu iş günlüğüne, dayanamaz. Ama onlar getirip özel ustaları misafir etmişler aylarca pansiyonlarda. Her şey özel imalat. Görmek lazım. Balkonlardan heykeller sarkıyor. Giriş katların başında da.

          Bayan Armen Ünüvar, sempatik ve anlayışlı. Yakışıyorlar birbirlerine. 17 odası var. Ama, hepsi modern ve klasik karışımı. Hiçbir bol yıldızlı otelde göremeyeceğiniz cinsten.

          Bunları niye yazıyorum? Şöyle ki: Kuşadası’nda turizm bitti. Taş taş üstünde. Nefes alınmıyor.  Adayı bitirdiler. Bütün oteller de birbirine benziyor. Her şey dahiller de cıvıdı. İçtiğiniz biradan, rakıdan, tat alamıyorsunuz. Her şeyi ucuzlattılar. Her şey ufaldı. Böylesi yerlerde  sükun arıyorsunuz. Alışılmışın dışında  nefes almak istiyorsunuz. Bu yazımızla da, turizm yatırımcılarını imrendirip, yatırıma teşvik ettiğimizi sanıyoruz..

         İşte bir çıkış lazımdı. Yeni yeni müteşebbislerin yeni yapıtları ve işletmeciliği, Kuşadası’nda çığır açacak. Çalışanların hepsi kadın. Güleryüzlü. Geleceğin otellerinin yüzü, insanlara dönük olacak. Sıcak ve sevecen. İz bırakacak olan. Özlenecek olan.

          Bülbül Dağının  eteklerine kurulu bu villa tipi yerde, tepedeki Meryemana ayinlerin ilahileri,  buraya kadar ulaşıyor. Bir huşu içinde, dünya gözü ile ak ve karayı görebiliyorsunuz salonda içkinizi yudumlarken.

          Her katta, salonlarda, heykeller var. hatta yüzme havuzu kenarında bile minyatür  kurbağa heykeli var. Göbeği şişik serinliyor. Kimse de heykellere bakıp bakıp, acizliğini, zavallılığını, içinin çirkefliğini ve hazımsızlığı ortaya koyarak “heykellerin içine tükürmüyor” burada.

          Bir medeniyet öğretisi var buralarda. Bir yüce kavramın  satırbaşları var nakış gibi işlenen. Bir güzellik var ruhlara dolan. Bir sempati var cana canlar katan. Ve eski bir turizmci var, Ali Acundaş denilen. Ve de dünya turizm literatüründe tanınan. Moda dünyasının ünlü ismi Ozan Albay var manager. Binanın mimari dizaynını yapmış. Binaya aşık olmuş. Ve burada kalmış. İstanbul’a dönmüyor.

          Valla Kuşadası Kervansaraya yazık oldu bre!

          Ört ki, ölem !

HAVUZ BAŞINDA BİLE AYAKLARINI SUYA SOKUP DA SIRT ÜSTÜ UZANAN KURBAĞA HEYKELİ VAR

BURADA HEYKELLR BALKONLARINDAN TAŞIYOR. KAT ARALARINDA BİLE HEYKEL VAR (aLT VE ÜSTTEKİ RESİMLER.

BİR ZAMANLAR KERVANSARAY. TURİZMİN YÜZ AKIYDI KUŞADASINDA.BİNA  MAL SAHİBİ VAKIFLARA NE ZAMAN GEÇTİ, "İÇKİ YOK" DEDİ VE KUŞADASI KERVANSARAY KAYBETTİ. (ALTTA

 

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..