Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '18

 
Kategori
Sosyoloji
 

‘Zeytin Dalı Harekatı’ Nedir ki? Eğlendirsin Bizi Yarışmalar, Şovlar(!)

‘Zeytin Dalı Harekatı’ Nedir ki? Eğlendirsin Bizi Yarışmalar, Şovlar(!)
 

“Bırak savaş gibi bir şeyin olduğunu unutsunlar… Onlara yarışmalar düzenle, en popüler şarkıların sözlerini, devletlerin başkentlerini veya Iowa’da geçen yıl ne kadar mısır yetiştirildiğini bilerek kazansınlar. Onları patlamalarına neden olmayacak bilgilerle doldur, öyle lanet olası olaylarla tıka basa yap ki, kendilerini bilgileriyle gerçekten “zeki” hissetsinler. Sonra düşündüklerini hissedecekler…”

Bu sözler, bugün için söylenmiş beylik laflar değildir. Bundan yaklaşık altmış yıl önce Fahrenheit 451 romanının aydın kahramanına ait sözlerdir. Ray Bradbury, bu romanında totaliter yönetimlere ve uzunca bir süredir sürdürdüğümüz hayat tarzına yönelik en keskin eleştirilerden birini yapar.

Yazarın eleştirisinin tam odağında ise kültür endüstrisinin eğlence ve yarışmalarla uyuttuğu genç nesil ve bu endüstriyi ticari amaçla yaygınlaştıran patronlar var. Tıpkı bugün yaşadıklarımız gibi. Aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen, bu yakınmalar günümüz Türkiye’sine ne kadar da uyuyor değil mi?

Nasıl mı?

Bakınız, Türkiye’nin yedi Düvele karşı yürüttüğü “Zeytin Dalı” Barış harekâtı bugün itibariyle beşinci gününe girdi. Yüreğimizi daraltan, gözlerimizi yaşartan şehit haberleri gelmeye başladı. Diller duada, eller semaya yönelmiş bir halde sızlanırken, TV kanallarında eğlenceler, şarkı yarışmaları, diziler, güldür güldür şovlar hız kesmeden devam ediyor.

Yeni kuşağı milli ve manevi değerlerle donatmak için bir taraftan milyon dolarlık bütçelerle okullar yaptırıyoruz; çağı ve teknolojiyi yakalasınlar diye akıllı tahtalar ve tabletler alıyoruz. Ama diğer taraftan da gençlerim medyanın karşısında kültür endüstrisine kurban edip, uyutuyoruz. Hem de en uyanık olmamız gereken böylesi günlerde.

Belirli bir oran vermek mümkün olmasa da gençlerin büyük bir kısmı maalesef bu hipnotizmanın etkisi altındadır.  Çünkü yeni kapitalist dünyan anlayışında bireylere gösterilen en büyük amaç; kendini değerli hissetmek ve mutlu olmaktır. Bu iki amaç da kişiyi hem tüketime yöneltiyor, hem de hedonist bir haz ağının içine hapsediyor.

Romanın bir yerinde İtfaiye şefi bunu şöyle dile getiriyor: “ İnsanlar mutlu olmak istiyorum, derler. Pekâlâ, değiller mi? Biz onlara hareket ve eğlence getirmiyor muyuz? Bunun için yaşıyoruz değil mi? Zevk için, eğlendirmek için değil mi? Kabul etmelisin ki kültürümüz bunları bol bol sağlamaktadır”

Evet, hiç kimsenin şüphesi olmasın ki günümüz Türkiye’sinde TV kanallarımız “zevk için” hoşça vakit geçirmek için (!) bizlere bol bol eğlenme imkânlar sunuyorlar. Yani uyutuyorlar.

Toplumlar için en büyük yıkımlardan biri de işte milli meselelerdeki bu duyarsızlıktır. Bunu Osmanlı’nın son zamanlarında ta ruhunun derinliklerinde hisseden Akif, şöyle bir sitemde bulunur:

“His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?
  Hayret veriyorsun bana, sen böyle değildin”

Dolayısıyla Afrin’de veya başka bir terör yuvasında savaşmanın yanında, “leş kesilenleri” uyarmak için de başka başka alanlarda da savaşmak gerekir.  ABD’nin maddi silah desteğine karşı ve ona rağmen, harekete geçmek cesaret ve kararlılık istediği gibi, kültür emperyalizmine karşı da aynı duyarlılıkla mücadele etmek ve milli heyecanı yüreklere yerleştirmek zorundayız.

Ordu, kendisine düşen görevi yapıyor. Allah yar ve yardımcısı olsun? Peki, başta eğitim kurumları ve medya olmak üzere diğer kurumlar ne yapıyorlar?

İşte bundan emin değilim.

 

 
Toplam blog
: 81
: 623
Kayıt tarihi
: 18.10.17
 
 

1963 yılında dünyaya geldim. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde..