Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '07

 
Kategori
Siyaset
 

12 Eylül öncesi ve sonrası kuşak

Bu günlerde gazetelerde bir haber var. “Denizli’de 500 bin yaşında Erkek kafatası fosili, bulundu.”

Günümüzde ise asıl ihtiyaç : Çok değil 30-40 yıl önceki kafataslarının içindekilerin bulunması.

Bilim adamlarımız, okumuş yazmışlarımız, entellerimiz, 12 Eylül öncesi Yurtseverlerinin kafataslarının içindekileri günümüz TV’lerinde bir film gibi tek tek yayınlasalar diye hayal kuruyorum bazen.

Gençlik o zaman neler söylemiş, yapmış. Şimdi ne halde.

1970’li yıllarda yetişkin, aklı eren, memleketi sevenler dağda, kırda, bayırda, kahvelerde, Üniversite kampuslerinde, varoşlarda, varlıklı insanların yerleşik olduğu mahallelerde şöyle sesleniyorlardı.

“Bizler 1960’lı yıllarda MTTB (Milli Türk Talebe Birliği), TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) gibi kuruluşların öncülüğünde sağcısı solcusu hep beraber Ülkemizin Bağımsızlığı uğruna: Amerikan 6. Filosu Boğazlardan geçerken onları taşlayan, Amerika defol diye bağıran, slogan atan onları ülkemizde istemeyen bir neslin devamı olarak Bağımsız Türkiye için mücadele ediyoruz. Bu bize Atatürk’ün vasiyetidir.

ABD, 1960’lı yılların sonlarında ülkemizdeki bu Yurtsever tepkiyi görüp, ciddiye alıp hemen karşı tedbirlerini alacaktı tabi. Ve öylede yaptı.

İlk önce CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) yi, Değişik bir siyasi parti olarak yeniden kurdu.

Kuzeyde komşumuz olan SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) nin ve dolayısıyla kominizmin çok büyük bir tehlike olduğu bahanesiyle Ülkemizin SSCB tarafından işgal edileceği korkusunu yayarak bu “Büyük tehlikeyi” Karşı Halk hareketi ile pasifize etmeye girişti.

ABD bu emelini gerçekleştirmek için ismini değiştirdiği o siyasi partiyi kullandı.

Türkiye’nin 26 ilinde Komando kampları açtı. 12 Eylül öncesi o siyasi parti yöneticilerinin çoğu bu komando kamplarını örgütlediler. Büyük bir çoğunluğu iyi niyetli ve milliyetçi olan gençleri “Yakın dövüş teknikleri” öğretiyoruz diye “Kominist”lere yani o zamanki Yurtsever Gençlere karşı kışkırttılar. Daha sonra iş “Silahlı Eğitimlere” dönüştü. İlk kurşun bu ABD çıkarları ile beyinleri yıkanmış Komandolar tarafından atıldı. Ve 12 Eylül 1980 yılına kadar ülkemiz bir kardeş kavgasına sürüklendi. Büyük çoğunluğu soldan 5600 kişi öldü. Onbinlerce genç işkencelerden geçti. Yüzlerce insan kayboldu. 250 idam cezası verildi 50 kadarı infaz edildi.

Tüm bu kardeş kavgası bir şeyi unutturmaya yönelikti. ABD Emperyalizmi...
Bunu da başardılar.

12 Eylül 1980’de koyulan noktayla belki iç savaş bitmişti ama, Ülkemizi en az 50 yıl geriye götürecek bir süreç başlamıştı.

ABD nin ve yerli işbirlikçileri Natocu Generallerin gözleri açılmıştı.

ABD’liler “Bizim our boys lar Türkiyede darbe yapmışlar” sevinç naraları ile hemen işe koyuldular.

Önce 1960’ların Devrimci ruhunu taşıyan gençlik bir daha yetişmemek üzere yok edilmeliydi.

Liselerde Felsefe derslerini yok denecek kadar azalttılar.

Türkiye ihtiyacının çok çok üzerinde İmam Hatip Liseleri açtılar.

Sinemalarda seks filmleri furyası başlattılar.

Nemelazımcı bir gençlik yetişmesi için (anlatmaya sayfalar yetmez) ellerinden ne geldiyse yaptılar.

Düşünebiliyor musunuz bunlar korkularından (Başta Yılmaz Güney filmleri olmak üzere) yüzlerce film yaktılar.

Yüzbinlerce kitap yok ettiler.

Düşüncelerinden dolayı onbinlerce insanı mapushanelerde işkencelerde çürüttüler.


Sonuç !...

İşte bu günün gençliği yetişti....

Ellerinde cep telefonları barlardan çıkmayan, sorumsuz, ülke meselelerine karşı duyarsız, geçmişte yaşananları merak etmeyen, yakın tarihini bilmeyen, (insan eti ticareti yapan sapık filmlerdeki bütün artistleri sayan yada bir futbol takımının bütün oyuncularını ezbere bilen fakat Atatürk’ün doğum tarihini bilmeyen) köşe dönmekten başka düşüncesi, parayı bulmaktan (illegalde olsa) başka uğraşı olmayan bir gençlik….

Tabi birde din adına sömürülen ve çeşitli tarikatların kucağına atılan bir gençlik….

Gasp, soygun, kapkaç, uyuşturucu, hap, seks, hırsızlık ve parayı bulmak için her şey mübah anlayışını benimseyen ve çürüyen bir gençlik…

Ne mutlu bizlere ki,

1970’li yılların gençliği olarak ne diyorduk ?..

Kahrolsun ABD Emperyalizmi.

Şimdi bütün dünya diyor.

Bağımsız Türkiye diyorduk,

Şimdi hep bir ağızdan diyoruz.

Ülkemiz satılmasın, vurguna talana son diyorduk.

Şimdi herkesin ağzında vurgun talan düzeni.

Amerikan U2 Casus uçaklarının sürekli ülkemiz üzerinde uçması ve SSCB savaş gemilerinin Boğazlarımızdan geçmesi nedeniyle;

“U2’ler uçamaz, Rusya geçemez” diye binlerce kişi Kocaeli’den Adapazarı’na yürüyorduk,

Şimdi Laik Demokratik Cumhuriyet için milyonlarca kişi meydanlarda toplanıyor.

Atatürk bakıyor Anıttepe’den, görüşlerinin vasiyetlerinin yeniden hayata geçmek için yavaş yavaş da olsa kıpırdadığını görüyor tebessüm ederek.

ABD ise tüm bunlardan endişeli.
Önceden kullandığı o siyasi partininde bu Yurtsever Ulusalcı Cephede yer aldığını gördü ve yerine yeni bir işbirlikçi arıyor.

Artık % 85’inin kendisine karşı hiçte iyi düşünceler beslemediğini anladığı halkımızdan ümidi kesmiş olacak ki ;

Dış politikayı kendisine,

İç politikayı AB’ye,

Ekonomi Politikasını da Para baronlarına havale eden yerli işbirlikçileri getirdi başa.

Bunun içinde dinse din, paraysa para acımasızca kullandı.

Fakat ABD’nin unuttuğu bir şey var..

Tarihin tekerleği hep yeniliğe ve ilericiliğe doğru döner.
Ülkemiz sahipsiz değil.
İnanıyorum ki 1970’li yılların Bağımsızlıkçı ruhu tekrar geri gelecek, gençlik zaaflarına ne kadar yenik düşerse düşsün, yeniden Vatanseverlikte bütünleşecektir.

ABD tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de katliamcı yüzünü gizleyemeyecektir.

Bunu yerli işbirlikçileri ne kadar engellemeye çalışırlarsa çalışsınlar.

Görünen odur.

Saygılarımla.

 
Toplam blog
: 243
: 760
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

1957 Kars doğumluyum. Emekliyim. Gazi Üniversitesi İİBF İşletme bölümü ön lisans mezunuyum. Yazı ..