Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '11

 
Kategori
Etkinlikler / Festivaller
 

18-19 Haziran 2011 Milliyet Blog Büyükada Toplantısı (40 Kısım Tekmili birden, 10.Bölüm)

18-19 Haziran 2011 Milliyet Blog Büyükada Toplantısı (40 Kısım Tekmili birden, 10.Bölüm)
 

(10. Ve Yörükali’de GECE …Kreşendo…)  

Odalarımıza gittik… Bilinen otel odası; bir yatak bölümü, tuvalet ; ön tarafta çamların içinde, çiçekler arasında bir balkon (Balkon deyince Baudelaire’in Balkon şiirini anımsama :  

“Hatıralar annesi, sevgililer sultanı,
Ey beni şadeden yâr, ey tapındığım kadın.
Ocak başında seviştiğimiz o zamanı,
O canım akşamları elbette hatırlarsın….”  

Eskidendi böyle serenatlar yapmak ; arkadaşım Cyrano de Bergerac sağolsun…Onunla ne maceralarımız olmuştu..! ( Hop hop… yine uçtuk..!)  

Bizim villamızın kapısına gelince anladık… Bir iki gün önce burayı bir güzel sel basmış ; Bizim bölümü de selin elinden güçlükle kurtarmışlar (Temizlemişler filan ama… selin ahı gitmiş vahı kalmış.. O da yerlerde gözüküyordu…Neyse olur böyle şeyler ; satın alacak değiliz.Hoş…!) Arka taraf tepeler; çamlar … Dört bir taraf çamlık; ön taraftan kıyıdan bakınca da biraz köşeden deniz görünüyor…  

Hemen bir duş aldık… Yorgunluğumuzu attık… Biraz da uyuduk mu ne? Bana öyle geliyor.. Kendime geldiğimde karanlık basmıştı.. Hanım da Gecelik basmalarını üzerine giymiş, akşam ziyafeti için hazır olmuştu.. Aynaya doğru şöyle bir baktık… Doğrusu her ikimiz de çok şıktık..! Beğenmeyenler çatlasın… Ne yapalım (Orijinali böyle değildi ama.. ah o yıllar.. ne desem o yıllara… Hadi hadi… Yürü…Boyun görünsün!)  

Gidelim mi gidelim… Hadi bir cesaret… Kimbilir bizi Ne veya Neler bekliyor… Macera istemiyor muydun ? Al sana macera… (Sana ne! Gece, Dans, Şarap…Olacak olur…Hadi cesaret..!)  

Yavaş yavaş aşağı Ana binanın terasına indik… Belli ki gecenin en kalabalık masası bizim MB’cilerin olacak… Ayırmışlar … Düzenlemişler… Garsonların biri geliyor biri gidiyor ….Getirdikleri de ne ; tabaklar , çanaklar … Tangur, tungur sesleri…  

Biraz sonra Hazirun teşrif etmeye başladı… Aman Allahım kim bu bayanlar! Hey güzel Allahım şu şık Bayan Ayşen Hanım’mı , tanıyamadım (Hanıma sordum…Oymuş!) Boyalar, elbiseler, allıklar… saçlar… Daha neler neler… Bayanlar değişmişler… Her birisi , sanki o gece için Cenneti Ala’dan gelme birer huri melaike..! (Atma be Recep, din kardeşiyiz..!)  

Bir, iki erkek varız ama Kılıçdaroğlu’nun Meclis’te oturması gibi biz de biraz ısmarlama oturuyoruz… Ama itibarımız, değme gitsin (Nerdeyse bize de Meclisteki gibi zorla yemin ettirecekler..!) ( Ekonomi kanunu burada da çalıştı : Bir şey az olunca değeri Maşallah , çok olur… Olur mu? Görecez..!)  

Zeynep Hanım , köşe kadısı gibi köşeyi tutmuş Maşallah, Ver yansın ediyor… Kendinin MB Casusu olduğunu iddia ediyor (Daha henüz rakıya başlamadı ha..!) İşte böyle güzellikler içinde başladı gece… Yine Özden Hanım’ın Özel Yapım Şifalı Lokumları ortaya çıktı… İlk önce ben atladım… Beş dakikada bir şey kalmadı ortada (şifası sonradan ortaya çıkıyor…) Daha sonra da rakılar, şaraplar, votkalar… Ha gayret…  


Ne yazık ki , sofra pek de eğlenceli başlamadı. Geçen Yıllarda Ada Toplantılarında bulunup etrafa neşe saçan Celalettin Avus Beyefendi arkadaşımız , büyük kibarlık gösterip, içinde kendinin eski ve şimdiki durumunu gösteren resimlerle bayraklar taşıyan bir kase çiçeği Toplantıya oğluyla göndermiş; selamlar söylemiş ; kendisi hastanede imiş; oğlu durumunu anlattı, üzüldük, masada bulunanların gözlerinden yaşlar geldi. Oğluna ve arkadaşımıza üzüntülerimizi bildirdik… İnşallah gelecek yıl aramızda yine şen şakrak olur, bulunur, dedik… Allahtan şifalar diledik…  

Ve hakiki GECE başladı… Bütün hazırun oradaydı (otuz kişi var mıydık? Biraz attım ama..)  

Ve Müzik …Sonra Sema Hanım’la; Neşe hanım… hepimizi ellerimizden, kollarımızdan tutarak sahneye fırlattılar… Ondan sonra da… Hani tutabilene aşk olsun … Yani biraz nazlandık… (Biz oyun bilmeyiz ki… Biz köyden geldik , filan … dedik…) ama gel de bu saygıdeğer hanımlara anlat… “Sen onu bizim külahımıza anlat…” dediler… Ve biz de elimizden geldiği kadar marifetlerimizi gösterdik… (Tabii nasıl olsa kalabalık içinde kimin dans bilip bilmediği belli olmuyor; saçmala saçmaladığın kadar… Önemli olan… bağırıp , çağırıp.. eğlenmek be… Karış kalabalığa…Ellerini havaya kaldır…Sallan Dur… Öyle gidiyor…! Öyle oluyor ki hiç sorma..!)  

Tabii bu arada kimsenin kimseye söyleyecek sözü olmasın diye , hepimizin suçüstü olarak dansederken, rakı kadehlerini kaldırırken resimlerimiz boy boy çekildi… Bunlara çok yakında çeşitli Bloglarda şahit olacaksınız… sakın inanmayın; O resimlerdeki ben , ben değilimdir… Saat 12’den sonra insan gidiyor , yerine ortalarda dönen bir melek geliyor… İşte öyle… Yorumum , günahım budur , efendim…  

Tabii hiç unutmadan, Büyük Musikişinas Mustafa’yı da bu arada sayalım … Herkesin, saydığı sevdiği Mustafa’da olmayan marifet yoktu arkadaş… Vals , diyorsun vals çalıyor… Mozart dersen, çalıyor… Bizim Edirne havalarına geç, diyorsun… Çalıyor… Ve hatta Arife Hanım, “Benim canım ağlamak istiyor, sen bilirsin, benim havalarımdan çal , dedi de… Mustafa çalmaya başlamasıyla birlikte millette salya sümük, peçeteler ellerde kaldı… Yeter… Aman , sesleri içinde , Arife hanımın dertli havaları nihayetlendi de millet intihar etmekten zor kurtuldu… Aman aman… yani Mustafa gibi var mı be… Üç kere daha, Ya..Şa Şa. Şa…Mustafa…  

Bu arada dans yarışmaları birincileri seçildi (kendi aramızda canım…) :  

Vals kraliçesi…. Sema hanım…(Biraz torpil geçtik ama; o kadar olur… Başkan o…)
Yerli oryantal… Neşe Hanım… Bravo ona… Bir kez daha… Hiç söz yok…(On üzerinden on…)
İzmir havaları deyince , Özden Hanım birinci… Ders verdi ders..! Okullu be… Alaylı değil…
Yerlerde Yüzük Arama Kraliçesi : Ayşen Hanım… (Ne kızıyorsun Ayşe Abla!Yani şaka yapıyoruz Allahaşkına.. Hani kazara düşer gibi olmuştun ya.. Ona nazire olarak… Ne var bunda kızacak..!) Aslında seni bütün havaların birincisi seçmek gerekir ama, işte..!
Ağır havalar… Zeynep Hanım…
Genç kızlarımız, ne oynadılar ben anlamadım…Herhalde Kaşık havası…!
Bana ise… Bütün havalar uyar..! (Tutmayın beni Allah aşkına..!)  

Bütün bu güzellikleri anlatmaya satırlar, cümleler… sayfalar yetmez … Yetmez de ; Dur bakalım MB bunları basar mı?  

Yok artık daha fazlasına ben anlatmam; anlatamam.. Çünkü bazı şeyler vardır , yaşanır ama anlatılabilemez… Yok imkansız … Impossible…  

Siz de gelseydiniz , ya… Ya… işiniz çoktu, değil mi? Ne yapalım… Siz de gelseydiniz, bu derin dostluk, arkadaşlık havası içinde eğlenseydiniz, ya… Olmaz… Cık… Zamanınız yoktu.. Peki anladık… Ne yapalım yani..!  

Geceyi ve yazıyı burada kesmek istiyorum… Bu hikaye epey uzadı değil mi? Bir yerde kesmek gerekir. Haksız mıyım…?  

(Bu yazıdan sonra bana kızacaklar çok olacağı için; bundan böyle bu konuda bir satır daha yazmak istemiyorum… Amma , umumi istek olursa… onu da ince ince düşünürüz…!)  

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..