Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '09

 
Kategori
Güncel
 

19 Maden İşçisi

İşsizlik bir ülkenin en önemli konularından biridir. Ülkeleri yönetebilmek için istihdam konusunu, mutlaka iyi veya kötü başarılabilmek gerekir. Ancak aynı zamanda hükümetlerin yumuşak karnı da burasıdır.

Bursa'daki maden ocağı faciasını duyduğum zaman bunu düşündüm. Madencilik mesleğim değil ama, bilenlerden öğrendiğim kadarı ile şunu söyleyebiliriz ki bu 19 insanımız, tamamen önlenebilir nedenlerle bu kadar feci bir şekilde öldüler.

Ama bu durum maalesef sadece maden ocaklarında değil. Özel sektör yeni işyerleri kurabilsin böylece işsizlik ortadan kalksın düşüncesi ile tüm hükümetler, kendilerine "GİRİŞİMCİ" diyen bir grup insana, insanlarının zaman zaman bu kadar feci şekilde ölmesine de göz yumarak aşırı müsamaha etmektedirler. Girişimci denen bu insanların en başarılıları dahi maalesef sistemin yapısı gereği , bir sürü insanı "işsizlik" korkuları nedeniyle sömürerek belli bir noktaya gelebilmekteler. Bu durum sistemin mecburiyetlerinden dolayı belki zorunlu olarak gözardı edilebilir. Ama artık Bursa'daki bu olay kadarı da olmaz ki...

Girişimciler, çok kazanacak, krallar gibi yaşayacak, köpeklerini bile binlerce insanımızın bulamadığı yiyeceklerle besleyecek, akla hayale gelmeyen harcamalarda bulunabilecek, aynı anda yanında çalışan ve emeği ile onun bu yaşantısına asıl katkıyı sağlayan insanlar, sadece o girişimcinin cimriliği yüzünden almadığı, aldırmadığı önlemler nedeni ile feci şekilde ölecek. Bu adalet mi? Böyle bir adaletin tek cevabı mülkiyet olabilir mi ya da olmalı mı? Bunun tek cevabı "O maden ocağının sahibinin, bu girişimci olması" olabilir mi ? olmalı mı?

Bu karakterdeki kişilerin girişimci olarak öne çıkmaları adalet mi ? Buna karşılık çok daha insani yapıdaki kişilerin girişimciliği başaramaması çok daha acı değil mi ?

Hükümetlerin bu seçimde, "İnsanilik" konusunda müdahil olması gerekmez mi ? Bu soruların ve daha birçoğunun cevabının verilme zamanı gelmiş de geçmektedir. Bir kişi ne kadar başkalarının haklarına müdahil olabiliyor, ne kadar kolaylıkla yasaları gizli de olsa çiğneyebiliyor, ne kadar yalan-dolan çevirebiliyorsa, ne kadar kolay rüşvet verebiliyorsa v.s. bu mücadelede o kadar başarılı olabiliyor. Bu acı gerçekle yaşamak zorunda mıyız ?

Eğer zorundaysak bu faciaları daha çok yaşayacağız demektir.

Hükümetler, işsizlik bu derece büyük boyutta ise mecburen bazı insanların, bu tür insanlar tarafından sömürülmesine göz yummaktalar. Kendilerinin bunu kabul etmemesi asla gerçekleri değiştiremez. Bu çok acı ama ülkemizin maalesef bir gerçeği.

Bu durum ülkemizde geçerli ve halen yürürlükte olan hiçbir ideolojiye asla uymuyor. Müslümanlığa uygun mu? ASLA uygun değil. Atatürkçülüğe uygun mu? ASLA uygun değil. Sosyal Demokrasiye uygun mu? ASLA uygun değil.

Peki neye uygun? Vahşi Kapitalizme...

 
Toplam blog
: 94
: 313
Kayıt tarihi
: 23.06.09
 
 

1958 Nisan İstanbul doğumluyum. Ama tatiller dışında İstanbul'da uzun süreli yaşamadım. 1975 yılı..