Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

19 Mayıs

19 Mayıs
 

Tarih 19 Mayıs 1936.

Dolmabahçe sarayında bir sohbette Atatürk etrafındakilere sorar ; “ Bu gün ayın kaçı:: 19’u. Aylardan ne : Mayıs. Ne oldu bu gün söyleyin bakalım” Yanındakiler düşünüyorlar ve farklı yanıtlar geliyor.

“Ankara mitingi yapılmıştı”...

“İzmir’in işgalinin üçüncü günü”...

“Terakkiperver fırkanın kapatılması”...

Atatürk “ Bırakın yahu bunları. Öyle bir şeydir ki bu, ülkenin kurtuluşudur”.

Şükrü Kaya hatırlıyor, “ Bu sizin İstanbul’dan ayrıldığınız gün mü?”.

“Yaklaştın” diyor Atatürk, ”Samsuna çıktığımız gün”.

Ve ekliyor “ Asıl yapacağımız bayram bu”.

1937 den itibaren de 19 Mayıs bayram olarak kutlanılmaya başlanıyor.

1938 yılında çıkarılan bir kanunla da “ Gençlik ve Spor Bayramı” adıyla resmen bayram olarak ilan ediliyor.

Kurtuluş ve kuruluş başarılarını Türk gençliğine armağan eden Atatürk ‘ün bu mücadeleyi başlattığı gün olan 19 Mayıs da gençlerin bayramı oluyor.

“ Sayın baylar, sizi, günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonu tarihe malolmuş bir çağın öyküsüdür. Bunda, ulusum için ve yarınki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım.

Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır.”

Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum. “

.........

Atatürk’ün gençlere emanet ettiği genç cumhuriyet unutmadı onları.

Kısıtlı olanaklara rağmen, bilimin, sanatın, sporun, kültürün, eğitimin kapılarını açtı onlara.

Ve “ on yılda 15 milyon genç yetiştirdi her yaştan”.

O gençler Halet Çambel, Muazzez İlmiye Çığ oldular...

Hayrettin Karaca , Turgut Özakman oldular...

Afife Jale, Refet Angın oldular...

Türkan Saylan, Hasan Ali Yücel, Sabiha Gökçen, Haldun Taner oldular...

Genç cumhuriyet bilimde, sanatta, sporda, pek çok alanda aydınlık yüzlü, aydınlık düşünceli gençlerini yarattı.

Her 19 Mayıs’ta yeni gençler eklendi onlara.

Zamana karşı koyamayıp yaşlandılar belki ama, zihinleri ve gönülleri hep genç kaldı. Atatürk’ün çağdaş yolu, devrimleri ve eserlerinin aydınlığı hep genç tuttu dimağlarını.... Ve unutmadılar kendilerinden sonra gelen gençlere örnek olmanın sorumluluğunu.

...........

Ama heyhat !

Sinsi pusudadır karanlık, aydınlığın üzerine bir karabasan gibi çökeceği zamanı beklerken.

Cumhuriyete ve onun temel ilkelerine karşı olanların kinleriyle, kurnazlıklarıyla beslenerek katran karasıdır zihinlerde ve gönüllerde. ..Şimdi bir göz kırpması kadar kısa zamana ihtiyacı vardır, eseri olan gün batımını “ şafak” gibi göstermek için aydınlığa sevdalı gözlere.

Ve her daim hazırdır maskeli zebaniler karanlığa kulluk etmeye.

Önce bir Mart ayazında sonra da bir Eylül sabahında şapkalarıyla “Atatürk’e , devrimlerine ve aydınlığına sahip çıkıyoruz” diyerek geldiler.

19 Mayıs’a “ Atatürk’ü Anma , Gençlik ve Spor Bayramı” dediler. Ve hapishane hücrelerinde, idam sehpalarında Atatürk’ün gençlerini yediler.

Yetmedi, Rabıta’ya selam verdiler. Şapkalı zebaniler giderken, maskelileri ve takunyalıları geldiler.

...........

Şimdi yorgundur geçen yılların gençleri. Ama asla yılgın değil.

Görseler de karanlığın namertliğini, bilmektedirler aydınlığın tekrar geleceğini.

Ve şaşkındır bu günün gençliği.

Kimi karanlığa teslim olmuş.

Kimi el yordamıyla yürümeye çalışmakta...

Kimi aydınlığı aramakta.

Oysa, bu gün karanlığın arkasında da kalsa, asla sönmeyen ve sönmeyecek olan ışığın sahibi Anıttepe’den Türk gençliğine bakmakta.

“Türk genci, devrimlerin ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve devrimleri benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır demeyecektir. Hemen müdahale edecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "polis henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkum edecektir. Yine düşünecek: "Demek adliyeyi de islah etmek, rejime göre düzenlemek lazım!" Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber; bana, İsmet Paşa'ya, Meclis'e telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "Ben inan ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir!" İste benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!”

Her yaştan gencin bayramı kutlu olsun.



 
Toplam blog
: 126
: 2338
Kayıt tarihi
: 01.08.06
 
 

Kompozisyon derslerini biraz daha fazla önemsediğim, uzun cümleler kurmaya başladığımdan bu yana sev..