Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '09

 
Kategori
Futbol
 

20 numaralı formanın yeni anlamı

20 numaralı formanın yeni anlamı
 

Alex'ten sonra 20 numaralı formanın Fenerbahçe'de bir gelenek yaratabileceğinin sinyalini verdi Özer Hurmacı 59. dakikada Carlos'un Kazım'a yapacağı asist pasını verirken. O nasıl bir beceri dahası akıldı? Hani adam olacak çocuk bir yerlerinden belli olurmuş ya Özer Hurmacı da attığı bu pasla hem yürekleri fethetti hem de taşıdığı formanın numarasının Fenerbahçe'de bundan sonra bambaşka bir anlam taşıyacağının işaretini verdi.

Alex de 10 numaralı formadan önce giymemiş miydi 20 numaralı formayı? Demek ki 10 numaraya giden yol bundan sonra 20 numaradan mı geçecekti?

Kuşkusuz tek maçla kahraman bulma amacında değilim. Özer konusundaki güvenceyi Alex'ten alıyoruz. Bundan bir kaç ay önce yaptığı açıklamalardan.

Fenerbahçe bugün her iki yarıda da çok iyi pas yaptı ve neredeyse maçın çok önemli bir bölümünde de sahanın hakimiydi. Gaziantepspor maçının ikinci yarısında bu topun dörtte birini oynasalar herşey çok farklı olurdu şimdi.

Alex'in ve Güiza ile Semih'in ikisinin de birden olmadığı bir maçı uzun zamandır izlememiştik. Nasıl olurdu? Zaten herkes Alex'siz Fenerbahçe olmuyor diye ahkam keserken bir de ileri uca hayat vermeye çalışan iki önemli forvet de olmayınca Fenerbahçe nasıl gol atacaktı? Fenerbahçe oynayabilecek miydi? Bütün bu soruların cevabını sahada çok iyi bulduk.

Bu biraz da rakibin yapısından kaynaklandı gibi...

Formasından amblemine çakma Barcelona görüntülü Romen takımı orijinalinin ve bizim bir on yıl öncesinin bildiğimiz o Steaua Bükreş'den çok uzak, bir Avrupa Ligi klasmanına yakışmayacak bir futbol anlayışıyla sahadaydı. Takım duruşunu bizim Türkiye'de bile görmeye alışmadığımız bir yayılışla savunma yapıyordu. Böyle tam kadro defans yapan ve geriye çekilmiş bir takımı nasıl açılabilir diye akılımdan taktiksel kurgular geçirmeye de başlamıştım.

Romen teknik adam Fenerbahçe takımının kendi sahasına nüfuz etmesini istemiş, en geriden çıkarken kaptırılacak toplarla hızlı hücum edip gol bulmayı amaçlamış olabilir. Aslına bakılırsa bu taktiği ilk yarı özellikle Bilica sayesinde tutabilirdi de.

İlk yarının istisnasız akılda kalan tek ismi vardı, Dos Santos. Ben gözlerime inanmakta gerçekten çok zorluk çekiyorum. Çünkü Türkiye'ye geldiği zaman izlediğim Santos'la bugün sahada olan arasında çok ciddi farklar var. Kaçırdığı iki gol pozisyonunun ötesinde sanki kendine güvenini yitirmiş bir havaya bürünmüş gibi. Çok ilginç... Santos'la ilgili olarak Daum'a da bir şeyler düşüyor olabilir. Dunga, bu futbolcunun tüm senkronizasyonunu Daum'un bozduğunu söylemişti. Özellikle ikinci yarı Santos solda mı oynadı dahası nerede oynadı anlamak mümkün olmadı.

Fenerbahçe eksikleri yüzünden bugün ileri ucunda alışılmadık bir şekilde oynamasına karşın Kazım, bilindik bir Güiza'dan çok daha fazla pozisyon buldu. Dahasını da buldu; Fenerbahçe'ye 3 puanı ve grupta liderliği getiren golü de attı. Ancak Gaziantepspor maçının içinde de yazmıştım, ağzıyla kuş tutsa o Kazım benim için yine Kazımlığını yapıyor.

Şu bir gerçek ki Fenerbahçe'nin orta sahasında ayağa çok iyi pas yapabilen futbolcular mevcut. Ancak bu takımın aynı zamanda kalesinin etrafında rakibe bu kadar kolay pozisyon vermesi de anlaşılır gibi değil. Hele ailece gittikleri bir korner atışında kaptırılan topta rakip futbolcunun kaleci Volkan ile karşı karşıya kalabilmesi üst düzeydeki bir mücadelede görülmemesi gereken bir pozisyondu. Ancak Fenerbahçe bu türden hızlı hücumlarda her maçta yakalanıyor.

Bugün Lugano ile Bilica'nın gününde olmadığı bir maçtı. Açıkçası Pazar günü oynanacak derbi için soru işareti ve kaygı yarattılar. Gökhan çok iyi oynadı. Ancak fazla koştu, kendini yorup gereksiz yere de sarı kart gördü. Bu kart önümüzdeki çok önemli maçların birine denk gelebilir.

Roberto Carlos'un Özer'in ara pasına yaptığı koşu sanki Özer'le aralarında telepatik bir bağlantı varmış gibiydi. Özer'in top ayağından çıktığı an sanırım Türkiye'de televizyonları başında maçı izleyenlerin hemen hepsi Rıdvan Dilmen kıvamındaydı.

"Gol olur!"

Gol oldu. Ancak Carlos'un defansında sorun var. Rakip bu kadar zayıfken sol kanat boşlukları çok göze çarptı.

Emre de orta sahanın dinamosuydu. İnsan onu izlerken sık sık "Allah korusun" demek zorunda hissediyor kendisini. Öyle toplara ayağını sokuyor, o kadar riskli çalımlar atıyor ki... Bazen istemsizce gözümüzü kapatıveriyoruz. Pazar günü kendisine çok iş düşecektir.

Puan maçından puan almak ilk hedeftir. Fenerbahçe şimdi kendi sahasında oynayacağı bir seriye başlıyor. İlk üç puan onu fazlasıyla rahatlatacaktır.

İyi bir gece oldu. Liderlik de kaymak oldu.

Uzay Gökerman

Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..