Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '08

 
Kategori
Blog
 

24 Ağustos 2008, 2'nci İZMİR Sohbet Toplantısı / Resimler, İsimler, Günün yorumu, Analizler

24 Ağustos 2008, 2'nci İZMİR Sohbet Toplantısı / Resimler, İsimler, Günün yorumu, Analizler
 

Bu kadar güzel insanı bir araya toplamak her zaman mümkün olamaz.


24 Ağustos 2008, ben ve sevgili dostum Adem ÇALIŞKAN için unutamayacağımız bir tarih oldu. Ön çalışmaları ikimiz de her gün görüşerek, fikir alışverişinde bulunarak yaptık. Benim kafamı kurcalayan bir soru vardı; <ı>"O gün ya yağmur yağarsa!" Toplantımızın güzelliği sulanabilirdi.

Yağmur yağmadı, katılım sözü veren hemen herkes geldi. Birkaç arkadaşımız sözlerinde duramadılar. Milliyet Blog'dan yazılarını okuduğumuz, kendilerini görmediğimiz 35-40 arkadaşımız kısa aralıklarla "Şükrü Bey'in Yeri" bahçe bölümünü doldurdular.

Bu arada Hilmi Polat abimizin değerli eşi Nedime Hanım'ın yaptığı Sana Böreği haricinde bir de sevgili ALYOŞA'nın pastasını gördüm. Diğer yiyecekleri kimlerin getirdiğini maalesef bilmiyorum zira ön plana çıkma meraklısı muhterem, hiçbir bilgi vermedi. Neyse bu konuya hiç değinmeyeceğim.

Adem arkadaşımızın ısmarladığı boyozlar ve fırında pişirilmiş yumurtalar da geldi. Saat 14:30 sularında masaların üzeri doldu. Güzel bir manzara. Tabii bana yaşımdan kurumdan dolayı saygı gösterilmemesini istediğimden dolayı mıdır ne, bir Allah'ın kulu <ı>"Mustafa Abi, senin bastonun yanında yok, yürümede zorlanırsın, bak ben sana bir tabak hazırladım al da zıkkımlan!" demedi. Kendim ıhılaya mıhılaya, oflaya poflaya yiyeceklerin olduğu masaya gittim ve bir tabağa bir şeyler koydum. Oturdum yiyeceğim ama o da ne? Araya başka konular girdi ben yemeyi filan unuttum. Vallahi Alzheimer filan değilim.

Akşam eve geldiğimde bütün gün bir şey yemediğimi fark ettim. Evde bir şeyler hazırlayıp yedim de günü kurtardım.

Bu kadar güzel insanın bir araya gelmeleri, birbirleriyle tanışmaları, sohbetlere dalmaları görülecek bir şeydi. İnanın hiçbir tatsız görüşmeye ve davranışa şahit olmadım. Sanki herkes birbirini daha önceden tanıyordu. Bu gibi durumlarda paylaşımı sevip, ön planlarda dolaşmayı, sahte gülücükler yağdırmayı sevmeyen birisi olduğum için mutluluk içinde, arkadaşlarımızın sohbetlere dalmasını, müzik terennüm etmelerini, göbecikler atmalarını izledim.

Adem ÇALIŞKAN toplantımızın yıldızıydı. Bu genç arkadaşımızda şeytan tüyü mü ne varsa, etrafında devamlı insanlar. Kompleksten arınmış, samimi ve gerçekten içten duygularla yüklü birisi olduğu için, hemen herkesle kaynaşıyor.

Açıkçası dişlerimin durumundan dolayı da fazla gülüp oynamak istemedim. Ama çok arkadaşımızla konuşma ve onları analiz etme imkanı buldum. İşte bunlardan bazıları:


***********************************************

ANALİZLERİM

Burada bir sıra gözetmek istemiyorum. Aklıma geleni, kendi kişiler görüşlerimle analiz edeceğim. Genelde eleştirilecek bir durum yok, methedilecek taraflar çok. Zaten bu toplantımızın gayesi, tanışma, dostluklar kurulması, kurulan dostlukların perçinlenmesi değil mi?

Onun bunun dedikodusu ile uğraşılmadı. Bu arada Milliyet Blog ile ilgili "Düşünce ve Öneriler / Şikayetler, methedilecek hususlar" konusunu ortaya atıp, arkadaşların düşüncelerini alacaktım ama bazen bir kişinin beğenmediğim davranışları bile gündemimi değiştirip beni geri plana iteliyor. Öyle de oldu.

ADEM ÇALIŞKAN

Adem'i fazla anlatmayacağım. Artık hepiniz tanıyorsunuz onu. Başarılı bir iş adamı, yakışıklı ve sevecen bir kişilik. Herkesle kolay ve samimi dostluklar kurabiliyor. Toplantı için 2 gün önce Bursa'dan geldi arkadaşlarıyla. Hilmi POLAT Bey'in Kilizman'daki muhteşem evine davetliydik cuma akşamı. Nedime HAnım her şeyi en ince teferruatına kadar hazırlamıştı. Sadece biraz et alınacaktı. Adem sadece mangallık et almak için girdiği süpermarketten, vasat bir ailenin bir aylık yiyecek masrafı kadar alışveriş etti. Keşke bana da haftada bir böyle misafir gelse. Çalışmaz otururum evimde. Bol bol blog yazarım.:)

Cumartesi sabahı Hilmi Beylerin evinde güzel bir kahvaltıdan sonra Seferihisar'a gidildi. Niye gidildiğini hâlâ anlamış değilim. Dünyanın yolu ve "Netice kara kaşlı Hatice!"

İlhami Arslan balık adam kıyafetiyle, zıpkınla denizlere açıldı, daldı da ürküttü balıkları. Bir sardalye balığı bile avlayamadı.:)

Adem deseniz beni taktı peşine, kayalıklara gideceğiz de oltayla balık tutacağız. Elimde kova, güya içi balık dolu olarak döneceğiz. Kayalıklara giderken yarı yolda kesildim ben. Sıcak bir taraftan, kayalıklara giden yolun kayalıklarla kaplı olması ve gidişin zor olması diğer taraftan. Bereket versin yarı yolda su koyverip döndüm de hayatım kurtuldu. Şaka bir yana, yiğitlik taslayıp Adem'le sonuna kadar gitseydim, güneş ve sıcağın etkisiyle mevta olabilirdim. Adem de kovada balık yerine beni taşırdı. Aman, "Birçok insan kaçmaktan korktuğu için cesur zannedilmiştir." sözü aklıma geldi de yarı yoldan kaçtım ve kurtuldum.

Ademle maceralar başladı mı bitmiyor. Güya kısa yazacaktım. Başka yazmayacağım Adem, bu kadar!


İLHAMİ ARSLAN

Adem arkadaşımızın müdürü, sevgili İlhami. Bursa'da beni evinde misafir etti. Her firmaya böyle müdür gerek. Patronuyla dostane ilişkilerde, işinde de başarılı. Balık tutamadı Seferihisar'da. Balık adam kıyafetiyle daldı, ben de korktum balina filan zıpkınlayıp gelecek diye. Mübarek birkaç lidaki de getirsen razıydık da sen kendini getirdin.

Bence Okyanuslarda dalış yapsa İlhami dostum daha randımanlı olur da bu sefer kendisi köpek balıklarına yem olur. Amaaaan, buralarda kıyıda dalsın çıksın da hevesini alsın.

Toplantımıza en çok emeği geçenlerden biri de İlhami kardeşimizdi. Ama bu sefer resim servisine filan da erkenden başlayınca bir ara benim bloğumu yazmam bile suya düştü. Çünkü yazacak, yapacak bir şey bırakmadı bana. Canı sağolsun! değerli bir dost ve şahsiyet.

Genelde vakti çok az olduğundan fazla blog yazmaz, yorumları da <ı>"Evet-sepat, maşallah-inşallah, olur-görürsem söylerim" içeriklidir. Yani nesini eleştireyim, nesini methedeyim diye beni en çok düşündürenlerden biridir.


TURAN ÖZYURT

Çok sevimli bir arkadaşımız... Adem ve İlhami Beylerin can yoldaşları. Ben de tanıdığımdan beri sevdim kendisini. Ama bu sefer benimle fazla diyaloğu olmadı. Zira başka bir meşguliyet buldu. Bazı insanlar vardır, kafalarını çarpa çarpa alışkanlık haline getirmişlerdir. Çarpmadan duramazlar.

Bazı kadınlar vardır, bir erkeğe zarar vermek için o erkeğin tüm dostlarına çengel atmaya, ondan soğutmaya çalışırlar. Maksatları huzursuzluk çıkarmak, ön plana çıkmaktır.

Turan kardeşim çok zeki ve sempatik ama kadınların bu zaaflarından bihaber. Oltaya yem olmamak için ille de balık avlayanlardan uzak olmak gerekmiyor tabii. Bir düşün TURAN kardeşim, 3 gün içinde seninle niye daha samimi sohbetler yapamadık?

Canın sağolsun! Her halinle sevimlisin. Ama seni ağır eleştirime bile, güler yüzle karşılık verecek kadar olgunsun. Biraz daha kadın konusunda dikkatli olsan! Yine de kendin bilirsin tabiî, canım kardeşim benim. (Diş gıcırtısı...)


ALEV MEISEL ve sevgili eşi ROBERT

Alev Hanım'ın sevgili eşiyle geldiğini görünce hemen sevinçle ayağa fırladım. Birbirimizi tanımayı çok istiyorduk. Geçen toplantıda eşiyle tanıştık, bu sefer ikisi de bir aradaydı. Berlin'den geldi İzmir'e tatile, toplantımızı da şereflendirdiler.

Karşılıklı saygı ve sevgi çerçevesinde Blog'dan birbirimizi tanırız. Ben ona İzmir havası veririm o da bana Almanya. Temelli döneli 13 yıl olsa da Almanya benim 2. vatanımdır. 27 yıl, hayatımın en güzel günlerini geçirdiğim, ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim, güzel şehirlerini gezip gördüğüm, en güzel arabalara sahip olma imkânı bulduğum, en güzel aşkları yaşayabildiğim ülke. Almanya'nın Türkiye politikalarını, Angela Merkel'i sevmem ama Almanları çok severm. İrlandalılardan sonra en sevdiğim Millettir Almanlar.

ALEV Hanım bana Almanya'dan Alman bayraklı kep ve kaşkol, DDR askısı, fincan getirmiş hediye olarak. Çok duygulandım. Hassas ve güzel bir kadın. Ameliyattan kalkalı çok bir zaman olmamasına rağmen toplantımıza katıldı, saz çalan Murat'ın karşısına oturup Ali Açıköz ve Gülgün KARAOĞLU ile şarkı söyledi. Ben de denedim ama hem bilmediğim şarkılar hem de ağzımı çok açmak istemedim. Anlarsınız ya, dişler...

Sevgili Robert de her zamanki sakin haliyle toplantımızı renklendirdi. Bu sefer daha çok fotomankenlik yaptı, daha çok insanla konuştu.

Ama ben Alev Hanım ve Robert'le yan yana oturup fazla muhabbet edemedim. Bu içimde bir ukde olarak kalsın bakalım.


HİLMİ POLAT ve eşi NEDİME POLAT

İkisi de çok sevimli insanlar. Nedime Hanım yazmıyor, eşinin hatırına katılıyor toplantıya ama herkes tarafından seviliverdi. Bunda eşinin katkısı yok, kendi sevecenliği.

Cuma akşamı bizi muhteşem evlerinde misafir ettiler, hatta orada yattık ve sabah kahvaltısı yaptık. Çok misafirperverler. Ev sahipliğini de Adem'e devredip misafir gibi kalacaklardı ama başaramadılar. Nedime Hanım bir kere iş yapmadan duramayan bir bayan. Eski Türk filmlerindeki İstanbul Hanımefendisi gibi konuşuyor ama yapmacık değil, kendi hali bu.

Hilmi Abimiz, 82 yaşına rağmen dinç kalmış ve hayattan zevk alan zevkli bir adam. İki İzmir toplantısına da katılarak renklendirdi ve bize moral verdi. Beni "Sivri dilli" olarak değerlendirmesi pek hoşuma gitmese de kendisini çok sevdim. İnşanlar araya karakedi girmez de dostluğumuz sürer.


ALYOŞA (Hülya Gülcek)

ALYOŞA'yı yakından değil de uzaktan görenler yanılabilirler. Hele blog yazılarındaki, virgüllerin çokluğuna bakıp da "Noktalama işaretlerini kullanmasını bilmiyor" diyenler, büyük hataya düşerler. Çok güzel ve samimi gülmesini becerebilen ve bu becerisini de devamlı gösteren bir güzel kadın. Gerçekten güzel bir kadın. Ama uzaktan, gözlüğünün altında, kendi halinde bir profesörü andırsa da yakından bakıldığında o gözlerin güzelliğini, yüzündeki ifadenin temizliğini anlamak çok kolay. Nokta koymayı sevmeyen bir yapısı var. Bu yüzden de çok virgül kullanıyor blog yazılarında.

Toplantımızın gerçekleşmesinde onun da katkısı büyük oldu. Eşe dosta iletiler, mesajlar gönderdi, gelmelerini istedi. Sağolsun! Pastası da harikaydı, bir dilim yedim, şimdi hatırlıyorum. Toplantı öncesi de ablası ile gelmiş, mekanı bizimle incelemiş ve sohbetimize imkan vermişti.


YAKAMOZ35 (Murat Gülcek)

Sevgili Murat da sempatik, saygılı ve akıllı bir genç. Bu sefer güzel kızı GÜLSE ve muhterem eşi gelmediler. Murat kısa saçlarıyla imaj değiştirmiş olarak toplantıya oldukça fazla renk kattı. Bol bol da resim çekti, çektirdi.

Çektiği resimleri bana ve diğer arkadaşlara gönderdi. Kaliteli resimlerdi. Dikkat ediyorum da bizim toplantımızın resimlerinde hatalar az. Güzel resimler var. Murat'ı tanımak da hepimiz için kazanç.


DEMET

Benim en sevdiğim katılımcı genç arkadaşlarımızdan biri. Onu görünce kendi kendime kızıyorum, "Erken dünyaya gelmişim!" diye. Aslında pek zayıf kızları sevemezdim gençliğimde. Bir Marie José vardı İtalya'da tanıdığım Fransız aşkım. İp gibi kızdı ama kızdı ha! Her şeyiyle dört dörtlük.

Demet de öyle bir kız. Kocaman gözleriyle bakarken yüzünün gülümseyişine dayanmak zor. İnsanı etkiliyor. Çok da akıllı ve asil bir kız. Daha önce bir bloğunda yaptığım yorumlardan da tanışıyorduk. Geçen toplantıya işinden dolayı gelemedi İzmir'de bir özel TV kanalında çalışıyor.

Demet, yazılarını en çok okuyan ve onlara en çok yorum yazan Murat TAŞKIN'ın yanına oturdu. Bol bol sohbet ettiler. Hayatının en güzel pazar gününü geçirdiğini ifade etmesi de bu tür toplantıların güzelliğini vurguluyor.

DEMET'i bir kere görüp de unutmak zor. Çok güzel bir kız.


ALİ NAİL ve muhterem eşi

Bursa'ya gittiğimde tanışmak istedik Ali Nail Bey ile. Maalesef mümkün olmadı. Nasip İzmir'de bu toplantıda tanışmakmış. Epey bir konuşma fırsatı bulduk. Kendisi de eşi de hayat dolu, sempatik, saygılı kimseler. Tanımaktan keyif aldığım güzel insanlar.

İleride daha güzel dostluklar kurmak ümidiyle.


GÜLGÜN KARAOĞLU


Bu toplantının en şuh ve sempatik kadını diyebilirim. Hareket etmeden duramıyor. Hareket etmediğinde de şarkı söylüyor. Müziğin eşliğinde bir ara oynayanlar oldu, tabii Gülgün Hanım onların arasında. Gerçekten çok samimi bir kadın. Gözleri okyanus mavisi, insanı alıp içine götürebilir. Onun devamlı hareket halinde, neşeli, sempatik tavırlarını görmek beni de mutlu etti. Öyle ya Adem'le birlikte harcadığımız emekler boşa gitmemişti. Misafirlerimizin kendilerini ev sahibi hissetmeleri kadar güzel bir şey olabilir mi?

GÜLGÜN Hanım'ı tanımak büyük bir onur. Sevimli, güzel ve cana yakın arkadaşımızın yazdıklarını okurken daha başka duygular içinde olacağız.


ÖZDEN BORA (ZİRVE)

Geçen toplantımızda sabrına, iyi niyetine, asil duruşuna hayran olduğum bu sevimli öğretmenimiz bu sefer güzelliği ile de ön plana çıktı. Geçen toplantıda da güzel bir görünümdeydi ama bu seferki kadar değil.

Saç şekli, vücudunun hatlarını tüm güzelliğiyle gösteren şık kıyafeti ile çağdaş ve güzel bir Türk kadını. Birbirimizi tanımaktan çok memnunuz ama bu toplantıda da yan yana bir sohbetimiz olmadı. Belki başka bir zamana!



HATİCE GÜRBÜZ

Sevimli bir bayan. Kendisi hakkında fazla bilgi sahibi olamadım toplantıda, zira konuşma imkânımız olmadı.
Şiirlerini okuyorum Blog'da. Şair ruhlu bir genç. Toplantımızın genç güzellerinden biriydi. Tanımaktan onur duydum.
Çok güzel şiirleri var.

http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=1164858 Sayfasını ziyeret etmenizi tavsiye ederim.



TANSEL S. ÇAM


Toplantıya katılıp katılmamakta biraz tereddütlüydü galiba. Ama çok sevimli, şakadan anlayan, akıllı bir beyefendi. Ben kendisini tanımaktan çok memnunum. Mutlaka arayacağım ve ikili "Kahve bahane maksat muhabbet" toplantısı yapacağım.

Ülkemizin genç, akıllı, toleranslı ve eğitimli insanlarından biri. Tansel'ciğim Adem'le beni mahcup ettin, tahminimizden daha akıllı ve sevimlisin. Hep böyle kal!


NAZAN KESTİK (SmyrNazan)

Toplantıya, Milliyet Blog'a yeni üye olmuş arkadaşı "İzmir'im" ile katıldı. Biraz geçiktiği için beni cep telefonumdan arayıp hâlâ orada olup olmadığımızı öğrendi. Çok güzel bir Nikon DC80 makinesi var, hayran kaldım ama resim çekmem için uzatmasına rağmen almadım. Zira böyle teferruatlı makineleri tanımadan etmeden kullanmak zordur. Karizmayı çizdirmeyelim diye teşekkür ederek teklifi kabul etmediğimi gören Adem ÇALIŞKAN kardeşim hemen atladı. Boynuna taktı makineyi ve "Ailemizin fotoğrafçısı" oldu.

Ben biraz ezildim. <ı>"Ulen bu makineyi kullanmak kolaymış be, korkaklık ettim galiba" düşüncelerinde yüzmeye başladım. Nazan Hanım resimleri herkese gönderirken dostça, samimi yazışmamız oldu. Resimlerin çoğu ayarsızlıktan kötü çıkmış. Ama Nazan hanım o kadar iyimser ve sevimli birisi ki, paylaşımı da seviyor. Epey bir uğraşıdan sonra birçok resmi kurtarıp gönderdi hepimize.

Fotoğraf makinesini nasıl tutması gerektiği konusunda mesajla ukalâlık etmeden duramadım. Teşekkür ederek, dikkate alacağını belirtti. Zaten fotoğrafçılığın, teknik yönünden ziyade duygusal yönüyle ilgieniyor. Fotoğrafçılık konusunda da epey bilgisi var. Dergi çıkarmış, dergilerde fotoğraf editörlüğü yapmış, değerli bir şahsiyet.

Üslubu da çok samimi ve akıcı. Herkese "SmyrNazan" yazılarını okumalarını tavsiye edebilirim. Güzel yazıyor.

http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=482439


ZEHRA ZORA

Kendisi MB'da yazmıyor, okuyucu. Ama yine de katılmak istediğini belirtti. İyi ki de katıldı. Çok güzel, güzelliğine yakışan bir samimiyet ve tabiilik içinde. Yani öyle kasım kasım kasılan tiplerden değil. İnsanî yönü de güçlü. Bilinçli, birçok konuda konuşabilecek kapasitede.

Çok fazla konuşamadık ama yine de ısındık birbirimize. Sanki uzun zamandır tanışıyormuş gibi bir samimi muhabbet oldu.

Bence Zehra Hanım da Milliyet Blog'da yazar olarak aramıza katılmalı. Zaten üye, yorum da yazmış ama sayfasını düzenleyip bloglarını da yazmasını arzu ederim.


ADNAN TOKDEMİR

Birleşmiş Emlakçılar Narlıdere Acentesi yöneticisi. Kendisini daha önce hiç tanımıyordum. u toplantıda tanıştık. Güler yüzlü bir genç. Oturup konuşamadık. Zamanı gelince onu da yaparız inşallah. Ama güzel resimlerini çekip galeriye aldım.


OĞUZ TÜMBAŞ

Müşterek bir dostumuz var, ONUR ŞENLİ (Agora Meyhanesi). Oğuz beyle güzel bir sohbetimiz oldu. Kendisi hakkında fazla bilgim olmadığı için çok şey yazamıyorum. Epey de mesafeli oturduk genelde. Ama tanıştık ve ikimiz de memnun olduk.


ALİ MERDİVAN ve Eşi

İzmir'de yayın hayatına giren "EGE HABER" Gazetesi'nin sorumlularından. Tam yanıma oturdu ve konuşma imkanı bulduk. Sevimli bir arkadaşımız. Toplantımıza biraz geç katıldı. Herkesten de önce gideceklerdi ama bir türlü kalkamadı. Arkadaşlarımızla sohbetten zevk aldığı belliydi.


MURAT TAŞKIN

Kendisini daha önce pek tanımadığım, hep güler yüzlü, saygılı bir genç. Toplantımızda benim en çok beğendiğim DEMET'in yanına oturdu ve zaten daha önceden tanışıyorlarmış, bol bol sohbet ettiler, sıkılmadılar. Murat'ı tanımaktan büyük keyif aldım. Bir dahaki sefere karşılaşırsak daha çok sohbet etmek isterim. Geleceğin idealist Türk gençlerinden biri, izlenimini aldım.


SEDA KARAGÜLMEZ

Bu güzel kızımızın soyadı da benimki gibi ters. Mumla bir işim olmaz soyadım MUMCU. Bu sevimli kızımız hep gülümsüyor, sempatik ve saygılı bir insan. Ama soyadına bakın, KARAGÜLMEZ. Gülüyor yahu! Kızımız devamlı gülümsüyor. Çok da yakışıyor ona gülmek. Ah babalar, dedeler, dedelerin babaları... Ben ne diyeyim sizlere! Nereden bulursunuz bazı soyadlarını?

Seda'cığım soyadını alaya almadığımı farketmişsindir. Senin soyadına inat gülen birisi olduğunu anlatmaya çalışıyorum da işte bu kadar beceriyorum.

Tekrar görüşmek dileğiyle, sevimli kız. 3-4 defa vedalaştın, gitmen gerekirdi ama bizlerden, sohbetimizden ayrılamadın. Ne kadar güzel bir duygu bizler için! Katılımınla toplantımıza değer kattın, sağol!


AHMET DOĞAN İLKER

Bu arkadaşımız Blog'a yeni katılmış. Kendisini tanıyamadım, toplantı sürecinde de konuşamadık. Bitimde tesadüfen yanındaydım, konuşmak, tanışmak istediğimde tepkisi biraz alışılagelmişliğin dışında oldu ve beni şaşırttı.

Kendisine geç "Hoşgeldin, beşgittin!" dememekle suçlanıyor gibiydim. Oysa Adem ve ben organize ettik, birkaç arkadaş katkıda bulundu ama ev sahibi hepimiziz. Birilerinin ev sahipliğine soyunur gibi davranması, havalara girmesi gerekmiyor. Birileri böyle davrandıysa kendi kompleksini yenemediğindendir.

Sevgili Ahmet Doğan Bey keşke siz, 63 yaşındaki benim yanıma gelip sizi tanımama imkân verseydiniz. "İyi bir dost istiyorsak önce kendimiz iyi bir dost olmalıyız. -Dale Carnegie" Hep bize gelsinler diye beklememeliyiz tabii. Bana karşı davranışınıza üzüldüm ama yine de kırılmadım, siz de kırılmayın lütfen!


DENİZ DOĞAN

Kendisini çok fazla tanımadığım, sempatik, güler yüzlübir arkadaşımız. Maalesef en az analiz edebileceğim kişi. İleride tanışımak nasip olur belki. Toplantımıza renk kattığını söyleyebilirim, rahat ve saygılı tavırlarıyla.


DENİZ

Bursa'dan gelen değerli misafirimiz. Milliyet Blog'da yazan en küçüğümüz BENSU'nun annesi. Kendisi "deniz" lakabıyla başlagıcından beri Milliyet Blog üyesi. Çok güzel yazabilen bir hanımefendi.


Blog uzadıkça uzadı. İsterseniz okumadan önce bir el sıcak suda çitilemeden yıkayıp kurulayın! Çekip kısalsın! Bu da günün sevimsiz esprisi olsun.

Böyle bir toplantıyı ADEM, ÇALIŞKAN'la beraber akıl edip düzenleme işine giriştiğimiz için çok mutluyum. Gelen arkadaşların hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Analizlerimde hoşa gitmeyen ifadeler olmamasına dikkat ettim, yine de hoşunuza gitmeyen bölüm varsa anlayışla karşılamanızı rica ederim. Sadece şahsi görüşlerimi yazdım. Araşırma yazısı, belgesel değil tabii.

RESİM GALERİSİNİ BÜYÜK OLARAK İZLEMENİZİ RİCA EDERİM. Yazıları okuyun belki gülecek bir şeyler de vardır.

Herkese saygı ve sevgiler.

Mustafa Mumcu 28 Ağustos 2008 Saat 14:55
 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..