Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

27 Mart Salı

27 Mart Salı
 

İLK CİDDİ ADAY SARIŞIN GÜZEL KADIN (Akşam)

Haber : Anavatan Partisi Lideri Erkan Mumcu, geçenlerde isim vermeden gönlünden geçen bir 'hanım cumhurbaşkanı' adayından söz etti. Kurmayları sır gibi saklanan bu ismin 'Sarışın güzel bir kadın' olduğunu biliyor. Yani adı yok, saç ve göz renginin güzelliği biliniyor.

Haber kaynağımı biraz zorladım, 'Mumcu'nun eşi de sarışın güzel bir hanım' dedim, 'Erkan Bey devlet adamıdır, siyaseti sulandırmaz' cevabı aldım. Akademisyen olduğunu öğrenince 'Çiller mi?' dedim, yine hayır... Ama söz, o ismi yarın açıklayacağım...(Şakir Süter)

Yorum : Kadınla erkek arasında insan olarak kesinlikle bir fark yok. O zaman bir ayırım da olmamalı. Bugüne kadarmecliste parlamenterlik yapmış hanımlardan gerçekten bu işin ehli görünümünde biri çıksaydı, seçilmemesi için hiçbir sebep yoktu diye düşünüyorum.

Nitekim başbakan olarak sarışın güzel bir kadını, biraz da tepeden inme biçimde göreve getirdik. Doğrusu pek de memnun kalmadık. Bunun sebebi elbette onun kadın olması değildi. Siyasi bilgisi, becerisi ve kapasitesi yetmedi.

Kanımca ille de hanım olsun mantığıyla birini öne sürmek çok doğru değil. Ama belki de aday milletin vekilleri tarafından uygun bulunur da teklif edilir, kim bilir?

RUM OYUNUNDA TÜRK KÖSTEBEK (Bugün)

Haber : Gazetemizin dün manşetten verdiği "Rum'un maden oyunu" haberi gündeme bomba gibi düştü. Skandal gelişme üzerine, Rum firmanın Türkiye'deki paravan şirketi 'Doğu Akdeniz Mineralleri' mercek altına alındı. Sinsi planlarla kurdukları paravan şirketle 21 maden sahamızı kapatan Rumlar'ı Maden Teknik Arama Enstitüsü'nden (MTA) emekli bir Türk jeoloğun yönlendirdiği ortaya çıktı. Ömer Çelenk adlı jeolog, Güney Kıbrıs Rum kesimindeki ana şirket EMED Madencilik'e Türkiye'de çalışacak madenci ve mühendisler bulmak için görevlendirilmiş. Çelenk, aynı zamanda Güney Kıbrıs Rum kesimindeki EMED Madencilik Şirketi'nin Türkiye'deki danışmanı. Çelenk, resmi olarak EMED bünyesinde görev alırken, Türkiye'de kurulan paravan Doğu Akdeniz Mineralleri Şirketi'nin de müdürlüğünü yapıyor.

Enerci Bakanlığı Akdeniz Mineralleri Şirketi’ni mercek altına aldı. Üst düzey bir yetkili Maden Kanunu elimizi kolumuzu bağlıyor. Arama ruhsatlarını iptal etmemiz hukuken güç. Ancak işletme ruhsatı almaları zor, diyerek sinsi oyunun bozulabileceği sinyalini verdi.

SAYIN İNCELEMESİ (Cumhuriyet)

Haber : Ankara Cumhuriyet başsavcılığı, Başbakan Erdoğan’ın 2000 yılında terör örgütü lideri Öcalan’dan “sayın” şehitlerden kelle diye söz ettiği konuşması nedeniyle inceleme başlattı. Gazetemizin ortaya çıkardığı haberden sonra savcılığa çok sayıda suç duyurusunda bulunulmuştu. İnceleme kapsamında konuşmaya ilişkin kasetler dinlenecek. Erdoğan gazetecilerin soruları üzerine eski defterleri karıştıran müflis tüccarlarla işim yok, değerlendirmesinde bulundu.

Eski TCY’de suçu ve suçluyu övmek suçunu işleyenler hakkında suç duyurusunun ne zamana kadar yapılabileceği konusunda bir süre sınırlaması bulunmuyordu. Yeni yasanın 11. maddesindee, şikâyet vatandaşın Türkiye’ye girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde yapılmalıdır, hükmü öngörüldü. Altı aylık süre sınırlaması dolduğu gerekçesiyle başbakan hakkında takipsizlik kararı verilmesi güçlü olasılık olarak gösteriliyor. DTP yöneticileri “Sayın Öcalan” dedikleri için hapis cezası almışlardı.

Yorum : Dün Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun da belirttiği gibi, hukuk açısından eylemde niyet ve kasıt esastır. Bu bağlamda DTP yöneticilerinin Öcalan’a sayın demeleriyle Başbakanın bir konuşmasında belki sürç-i lisan ederek belki ünlemli bir şekilde alay ederek Öcalan’dan “sayın(!)” diye bahsetmesi, aynı kategoride değerlendirilemez. Şimdi bu iki söylem arasındaki farkı ayırt edemeyecek bir anlayış mümkün mü?

Siyasi kasıt yüzünden farklı yorumlanan ve olmayacak şekilde anlatılmaya çalışılan, hükümeti yıpratmaya yönelik kasıtlı hareketlere ve yanlışlara karşı doğruyu savunmaya çalıştıkça bazen kendimi Akparti müdafii gibi görmeye başladım. Belki okuyuculardan bir kısmı da bunu böyle algılamak isteyecektir. Ancak saldırıda bir haksızlık varsa, bir yanlışlık varsa bunu da birilerinin söylemesi lazım.

Farklı düşüncelerin savunulması, düşünce ve ifade özgürlüğünün yayılması ve yaygınlaşması, bu bağlamda demokrasimizin sivil bir hüviyete bürünerek olgunlaşması için Milliyet Blog’da yazılarımız yazmaya çalışmıyor muyuz?

İşin kolayına kaçıp zaman zaman çoğunluğun fikri haline dönüşen bir yanlışı, körü körüne doğru kabul etmek veya yanlış olduğunu söyleyip dikkat çekmeden arada kaynayıp gitmek gibi bir düşüncemiz yoksa, nedenleriyle doğruları savunmamız lazım. Adalete her zaman her yerde hepimizin ihtiyacı var.

VATANDAŞI RUH HASTASI YAPTILAR (Gözcü)

Haber : Can ve mal güvenliği ile ekonomik sıkıntı toplumun ruh sağlığını bozdu. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Psikiyatrist Dr. Halis Ulaş bilimsel araştırmalara göre nüfusumuzun beşte biri ruh hastalığı tehdidi altında, dedi.

Doktor Ulaş, şiddet , güvenlik sorunu, ve ekonomik sıkıntı ruh sağlığımızı doğrudan etkiliyor. Önlem alınmalı diye konuştu. Araştırma Türkiye’de Güvenlik sorunu yok, ekonomi iyi sözlerinin doğru olmadığını gözler önüne seriyor.

Yorum : Yine bir muhalif konuda görüşümü doğru bildiğim şekilde yazmak zorundayım. Doktor bey söylediklerinde yerden göğe haklı. Şiddet, güvenlik sorunu ve ekonomik sıkıntı hepimizin ruh halini bozdu, bozmaya da devam ediyor. Bu süreç filan partinin iktidara gelmesiyle başlamış değil ki. Anayasa kitabının sayın Sezer tarafından rahmetli Ecevit’e fırlatıldığı günden beri ekonomimiz dibe doğru gidiyor.

Bir gecelik faizin 1/1600’e çıktığı günleri niye unuttuk. IMF derdinin başımıza sarılması nasıl oldu? Döviz bir gecede nasıl fırladı. O günden beri uygulanan sıkı ekonomik politikalar yüzünden memlekette birçok insan mali sıkıntıyla baş başa.

Akparti iktidara geidiği günden beri her şey güllük gülistanlık mı oldu derseniz elbette değil. Ama her şeyin bir temeli bir öncesi var. Eğri oturup doğru konuşursak, bu dönemde bir önceki hükümet döneminde yaşadığımız krizin binde birini bile yaşamadık.

Hükümetin işe başladığı gün döviz fiyatları neyse, şimdi de hemen hemen aynı. Bu ne demek Türkiye için bir düşünelim. Enflasyonun tek haneli rakamlara inmesi az şey mi. Ama daha iyi durumda olsak elbette daha güzel.

Son cümlede verilen hükme katılmak da mümkün değil. Doktor beyin açıklaması ekonomi iyiye gidiyor sözlerinin doru olmadığını gözler önüne seriyormuş. Niye bakanın, başbakanın verdiği bilgi yanlış da, bir doktorun söyledikleri doğru? Niye bakanların söylediği doktoru yalanlamış olmuyor?

Bunlar halkın hoşuna gitsin diye söylenmiş sözler. Bu şekilde bir yerlere varmamız çok zor.

KRALİÇE GÖZALTINDA (Güneş)

DÜĞMEYE BEŞ AY ÖNCE BASILDI (Hürriyet)

Haber : İstanbul Atatürk Havalimanı’nın karşısında bulunan Yeşilköy’deki dev fuar alanını işletmeciliğini yapan Ceyda Erem’in göz altına alınma süreci beş ay önce başladı. Ceyda Erem’in telefonları ve elektronik postaları izlemeye alındı. Mali polis 27 Şubat’ta Erem’in sahip olduğu CNR’a baskın yaptı.

Zemheri karakış adı verilen operasyona mali suçlarda uzman 25 polis katıldı ve firmaya ait 50 klasör belge ile 12 bilgisayara el konuldu. CNR aynı gün, rakiplerimizin asılsız ihbarının kurbanı olduk, açıklaması yaptı.

Bir aylık araştırma sonunda 40 firma sahibinin ifadesine başvuruldu. Verilen bilgiler doğrultusunda belgelerde haksız teşvikle ilgili delillere ulaşılınca, Erem ile 7 yöneticisi dün mali şubeye getirilerek sorguya alındı.

Yorum : Adli bir işlem söz konusu. Yorum yok

SAADET VAKTİ (Milli Gazete)

Haber : Saadet Partisi Bayburt’ta Saadet Gecesi’nde vatandaşlarla buluştu. Açılış konuşmasını yapan genel sekreter Suat Pamukçu’nun yaptığı gecede Saadet Partisi’nin adım adım iktidara yürüdüğü belirtildi. Bayburt genelinde partiye üye olan 1111 kişiye rozetleri Yasin Hatipoğlu tarafından takıldı. Telefon bağlantısıyla geceye katılan Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan kurtuluşun Saadet partisinin seçim zaferiyle mümkün olabileceğini ifade etti.

Yorum : Haberden çok parti bülteni niteliği taşıdığı için yorum yapmaya gerek yok.

SUSMA HAKKI BİLMECESİ (Milliyet)

Haber : Hrant Dink suikastının ardından, Yasin Hayal’e para yardımı yaptığı ortaya çıkan BBP Trabzon il başkanı Yaşar Cihan oğlu Bahadır ve iki parti üyesinin gözaltına alınması dikkatleri yeniden Büyük Abi Erhan Tuncel’e çevirdi. Olaydan sonra yakalanan ve polis muhbiri olduğu bildirilen Tuncel’in Emniyet ve savcılıkta hiç ifade vermediği biliniyordu.

Ancak kısa bir süre önce, Tuncel’in savcıların ve polislerin bulunduğu bir ortamda konuştuğu öğrenildi. Kameraya çekilen bu ifadeler tutanaklara geçirilip mahkemeye iletildi. Bu arada Bahadır Cihan polise verdiği ifadede Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’in Alperen ocaklarına gelip gittiklerini, Tuncel’in son bir yıldır cemaat evlerinde kaldığını söyledi.son bir yıldır.

MİLLET CEVAP BEKLİYOR (Radikal)

Haber : Dink’in öldürüleceğine dair Trabzon Emniyet’ine yapılan ve biri İstanbul’la Emniyet Genel Müdürlüğüne iletilmiş 17 ihbar bulunduğu ortaya çıktı. Ancak sürecin devamı karanlıkta kaldı. İşte soru: 26 ihbarın İstanbul’a yansıtılmaması ve ulaşanın da üstünkörü bir incelemeyle ciddi bulunmamasına ilişkin adli inceleme niye olmadı?

Hukukçulara göre ihbarların gereğini yapmamak suça iştirek ve görevi kötüye kullanmaktır. Peki bu yönde bir soruşturma var mı? Tabzon Mc Donald’sın bombalanması soruşuturmasına Tuncel muhbir diye dahil edilmedi. Böylece örgütsel bağ karardı. Bununla ilgili Emniyet müdürü Akyürek’e neden soruşturma yok?

Tuncel’in Bartın’a atanmadan Trabzon polis istihbaratında çalışan M.Z.’yle suikast günü telefonla görüştüğü ortaya çıktı. Tuncel muhbirlikten atıldı diyen polisler ve M.Z. hakkında delil karartmadan soruşturma açıldı mı? Bu sorular zanlı O.S.’nin sim kartını bulamayanlarla onunla hatıra fotoğrafı çektirenler için de geçerli.

SUİKASTTE İKİNCİ PERDE UMUDU (Yeni Şafak)

Haber : Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’in bağlantıları hakkında yeni bilgiler elde eden polis, harekete geçti. BBP Trabzon il başkanı Yaşar Cihan MKYK üyesi Halis Egemen ile BC ve EÖ adlı şahıslar gözaltına alındı. Trabzon’dan İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’ne getirilen Cihan ve egemen, Yasin Hayal’e maddi durumu iyi olmadığı için yardımda bulunduklarını belirttiler. Cihan, Erhan Tuncel’i gördüğünü, Egemen ise tanımadığını söyledi. Dört zanlının göz altına alınmasında avukat Fatih Çakır’ın müvekkili Hayal ile yaptığı görüşmede elde ettiği bilgilerin etkili olduğu öğrenildi. Hayal’in avukat Çakır’a cinayetin oluşum planını verdiği belirtildi.

Yorum : Devam eden adli soruşturma için yorum yok. Umarım bir şeylerin üstü kapanmaz.

HALK UYANIYOR (Posta)

Haber : Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde yaşayan Ölmez ve Çakmak aileleri arasında 1 yıldır kan davası vardı. İki ailenin bireyleri geçen Cuma sokakta karşılaştı. Çakmak ailesinden bir kişinin kaleşnikof tüfekle ateş açması sonucu 26 yaşındaki coğrafya öğretmeni Kerem Ölmez öldü, iki kuzeni de yaralandı.

Bu olay Yüksekova halkını isyan ettirdi. Geçen cumartesi öğrenci ve öğretmenlerin de aralarında bulunduğu 2 bin kişi protesto yürüyüşü yaptı. Yüksekovalılar dün de bu olayı protesto etmek için sokaktalardı. Bu kez töreye ve kan davalarına son adı altında yapılan yürüyüşe 5 bin kişi katıldı.

Kerem Ölmez’in öldüğü yere kadar yürüyen halk, cehalete son, kan davalarına son, öğretmene uzanan eller kırılsın diye slogan attı. Yürüyüşe katılan herkesin elinde karanfil ve kalem vardı. Yüksekovalılar Kerem Ölmez’in öldüğü yere ellerindeki kalem ve karanfilleri bıraktılar ve saygı duruşunda bulundular.

Yorum : Olay gerçekten yapılan bir yanlışa karşı halkın tepkisiyse tebrik etmek lazım. Bu tür tepkiler önceden olsaydı, şimdiye kadar bu kan davası bir şekle girerdi. Umarım halkın böylesine tepki göstermesinin altında başka bir neden yoktur.

KUTSAL EMANETTE DEKOLTEYE EYLEM (Sabah)

Haber : Prof. Dr. İlber Ortaylı, Hz. Muhammed’in kılıcı, ayak izi, ve sakalından parçalarla Kabe’nin eski kapısının da sergilendiği bölüme girenlerin kıyafetleri konusunda üç dinin mensuplarından da şikâyet geldiğini belirterek şunları söyledi. Bu bölüme ayaklarında terlikler altlarında şortlarla başları açık giriyorlar. Fotoğraf çekilmesi yasak ama devamlı çekiyorlar. Geçenlerde bu yüzden güvenlik görevlileriyle kavga ettiler. Dünyanın hiçbir yerinde kutsal objelerin sergilendiği yere böyle girilmez.

Bu bölümde hem hıristiyanlar, hem museviler hem müslümanlar için çok önemli olan Vaftizci Yahya’nın kalıntıları var. Önlem almayı düşünüyorum. Girişe bu önlemleri gösteren uyarı levhası yapabiliriz.

Yorum : Makul bir karar. İlber hocanın yanlış bir şey düşünmesine ihtimal vermiyorum.

BAYKAL DA DÜZ OVACI ÇIKTI (Star)

Haber : 3 Kasım seçimleri arefesinde Baykal 20 Ekim’de gittiği Balıkesir’de Kürt sorununa hiç değinmedi. Aynı gün Diyarbakır İstasyon meydanında halka seslendi. Ben de Diyarbakır evladıyım diyen Baykal, hiç terörist kelimesi kullanmadı. Herkes anasının dilini de öğrenir, konuşur, tv izler, müzik yapar, dedi. Ve ekledi. Biz 15 yıllık acı olayları o dağdaki ovadaki birbirine karşı çıkarılmış insanları düşünüyoruz. Bir barış dönemi af dönemi istiyoruz.

Yorum : Maalesef bütün partiler doğuda başka batıda başka konuşuyor. Oy alabilmenin yollarından biri de bu. Evet bölgesel bazı farklı dertler olabilir ama, ortak sorunlarımızın yanında, ortak ideallerimiz ve ortak hayallerimizin de olması gerekir. Millet olmanın temel şartı budur.

KANTİN ÇETESİ (Takvim)

Haber : İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ata Özer patladı. Bir bardak suyun sermayesi 6 kuruş. Kantinde ise 30 kuruşa satılıyor. Neden? Çocuklara merdiven altında üretilen ne iduüğğü belirsiz boyalı şeylerr sunuluyor. Beni ne zaman yok edecekler diye bekliyorum. Öyle bir sistem kurulmuş ki, ne vali, ne kaymakam, ne eğitim müdürü fiyat denetimi yapabiliyor. Okul kantini ihalelerine de değinmek lazım. İstanbul’daki kantinler 100 kişinin elinde.

Yorum : Bir kantini fahiş fiyatla kiraya verirseniz, oradan bütün okulun ihtiyacını karşılayacak parayı çıkarmaya çalışırsanız, elbette adam hem bu parayı hem de kazancını bir bardak suyun fiyatına yansıtacaktır.

2007 yılında artık okul kantinlerinin ihalesine belli kişilerin katılmasını ben anlıyamıyorum. Devlet bu kadar mı âciz?

AVRUPA NEYİ KUTLUYORSUN? (Türkiye)

Haber : Dünyaca ünlü yazarlardan Avrupa Birliği’ni ültimatom gibi bir mektup yazıldı. Umberto Eco’dan Vaclav Havel’e kadar tanınmış yazarların imza attığı mektupta, Avrupa Birliği’nin küresel olaylara karşı tepki koyamaması şiddetle eleştirildi. AB’yi siz ne işe yararsınız, diye itham eden yazarlar, hangi onurla kutlama yapıyorsunuz, diye sordular.

Bosna’da yaşanan katliama kayıtsız kaldınız, Bugün de Darfur’da insanlar katlediliyor. Yine Bosna’da yaptığınız gibi burada da ödlek mi davranacaksınız? Vahşetten öteye olayların yaşandığı Darfur’a hiç mi bir şey yapmayaçaksınız?

Yorum : Avrupa Birliği adı üstünde bir dünya yardım kuruluşu değil, Avrupa ile sınırlı. Kaldı ki Bosna’da olanlara da bir şey demediğine göre, Avrupa’da bile olup bitene seyirci kalıyor. Fazla bir şey beklememek lazım.

HSYK'NIN DERDİ (Vakit)

Haber : Yargıtay ve Danıştay’daki boş üyelikler için seçim yapılmaması ilk önce CHP genel başkanı Deniz Baykal tarafından gündeme getirilmiş, ve iktidarın yargıda kadrolaşmaya çalıştığı, yargı üzerinde baskı kurmaya çalıştığı iddia edilmişti. Ardından Türkiye Barolar Birliği ve HSYK’dan Baykal(la aynı paralelde açıklamalar geldi. Son olarak da HSYK tarafından Adalet bakanlığı Müsteşarı Fahri Kasırga hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

Bu gelişmeleri değerlendiren eski hakim ve savcılar, yargı üzerinde asıl baskıyı muhalefet yapıyor dediler. Hukukçular HSYK geçen yıl yapılmasını istemediği seçimlerin niçin ş günlerde yapılmasını istiyor diye sordular. Bayrampaşa eski savcısı Necati Özdemir, HSYK’nın işi hükümete gard almak değil derken, eski savcı Ömer Köse, Daire ve üye sayısı düşürülecek Yargıtay’a yeni üye seçmenin ne anlamı var diye sordu.

YARGI İDEOLOJİ UZANTISI OLAMAZ (Yeni Asya)

Haber : Adalet bakanı Cemil Çiçek, İstanbul Adliye Sarayı’nın açılışında yaptığı konuşmada Yargı siyasallaşmamalı. Hem içeriden hem dışarıdan kim siyasallaştırırsa en başta yargı olmak üzere bu ülkeye en büyük kötülüğü yapar. Yargının ideolojisi bellidir. Hukuktur, evrensel hukuk kurallarıdır, haktır, adalettir. Buna hepimizin dikkat etmesi lazım ve yargı üzerinden de asla siyaset yapılmamalıdır. Bu, ülkenin felâketi olur uyarısında bulunması kamu oyunda ve hukuk çevrelerinde büyük destek buldu.

Yorum : Bu konuda hükümet haklıysa, bu açıklamayı ve bu bilgiyi keşke önceden halkına açıklasaydı. İlk şikâyet HSYK’dan geldiği için hükümet yine savunma pozisyonunda kaldı. Oysa maalesef günümüzde saldırı esas. İlk ortaya çıkan halkı daha çok etkiliyor.

Şu anda birçok insan işin içyüzünü öğrenmeden, öğrenmeye ihtiyaç duymadan hükümeti suçlamaya başladı bile. Özellikle işsizlik gibi sebepler, kadrolaşma kelimesini vatandaşın gözünde haklı olarak büyütüyor.

Oysa hükümete karşı alının tavrın arkasında yatan ne? Kadro senin adamlarından olmasın, tarafsız ve hakkı olan kişiler göreve gelsin anlayışı mı? Hayır. Benim adamlarım gelsin, senin adamların gelmesin. Bu da kadrolaşma değil mi?

CEZA DEDİĞİN BÖYLE OLUR (Vatan)

Haber : Sapık Musa Aras, 2 yıl önce Başkent’te kendisini UNICEF görevlisi olarak tanıtarak girdiği okuldan EŞ adlı öğrenciyi kaçırıp gecekondusuna kapattı. Bir ihbar üzerine gecekonduyu basan polis, sapığı yakaladı. Talihsiz kıza günlerce tecavüz eden Aras’ın daha önce de bir kız öğrenciye tecavüz ettiği anlaşıldı.

Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi kararını dün açıkladı. Yasalar aynıydı ama mahkeme bu defa takdir hakkını kullandı. Hiçbir indirim uygulamadı bütün cezaları üst sınırdan verdi. Suç çocuğa karşı işlendiği için cezayı artıran maddeleri de uygulayıp sapığı iki ayrı tecavüzden 51 er yıl olmak üzere 102 yıla mahkûm etti.

Yorum : Cezaları caydırıcı olmadığını düşünenlerden biri de benim. Demek ki hakimler isterlerse maddeleri yerli yerince uygulayarak sanığa abartılı bir ceza bile verebiliyorlarmış. Burada abartı kelimesini kullanmak istemezdim ama, uygulamalara bakınca bu karar biraz yalnız ve garip kaldığı için bu kelimeyi kullandım. Yoksa bin iki sene hapis cezası verseniz, o genç kızın hayatı asla eskisi gibi olmayacak. O yüzden az bile… Ama yine de hakimin kararını Yargıtay onamayabilir diye düşünüyorum. Keşke onasa da cezaların caydırıcılığı tekrar geri gelse..

TELİF HAKLARI 500 OTELİ MÜZİK YAPIMCILARI İYE MAHKEMELİK ETTİ (Zaman)

Turizmcilerle müzik dünyası arasındaki telif hakkı problemi 2007 yılında da çözülemedi. İstenilen telif ücretinin yüksekliğinden şikayet eden 500 otel, Müzik Meslek Birlikleri ile mahkemelik oldu. Çareyi müşterilerine uydudan İsviçre radyosu dinletmekte bulan otelciler Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın arabuluculuk yapmasını istiyor.

Yorum : Bu konu Türkiye bakımından biraz yeni. Beleşe alıştığımız için henüz bir şeyleri parasıyla yapmaya alışamadık. Ama öğreneceğiz.


 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..