Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '09

 
Kategori
Eğitim
 

30 bin öğrenci neden ÖSS'de sıfır çekti?

30 bin öğrenci neden ÖSS'de sıfır çekti?
 

BAŞARISIZ ÖĞRENCİ


Eğitim-öğretim sisteminin çöküşü, yapılan ÖSS ile tescillenmiş oldu. Peki, eğitim sistemi mi çöktü, eğitim mi çöktü? Ya da şöyle diyelim: Hata sistemde mi, eğitimcilerde mi?

Yasalar ne olursa olsun uygulayıcılar sonuçta insanlardır. Yasaları kitaplarda bırakmak değil, insanların içine yerleştirmek lazım. İnsan yasası bozuk olduktan sonra devletin koyduğu yasalar ne kadar iyi olursa olsun işe yaramaz. Bu ülke, yıllarca, önce insan yetiştirmedi, “insana benzeyen” yetiştirdi; eğitimci yetiştiremedi, “eğitimciye benzeyen” yetiştirdi. Sorun eğitimci sorunudur.

Nasıl oluyor da aynı sistem altında bir okulun başarısı yüksek oluyor da başka bir okulun öğrencileri sıfır çekiyor veya bir öğretmenin öğrencileri çok başarılı oluyor da diğer öğretmenin öğrencileri çok daha başarısız oluyor? Bunun sebebini arayalım.

Hatırlanacağı üzere, geçen yıl Anadolu’da bir ilçe okulu, sahası çamur, toz ve toprak içerisinde olmasına rağmen başarı örneği sergilemişti. Basında boy boy resimleri sunulmuştu. Peki, bunu gören rengârenk okullarda eğitim veren eğitimciler hiç mi üzülmediler, hiç mi utanmadılar? Evet, sistemde çarpıklıklar olabilir ama bu denli bir başarısızlık getirecek sorun olamaz. Demek ki sorunun sebebi sistem değil eğitimcilerdi. Biz hep öğretmen yetiştirdik, –o ne kadar öğretiyor o da ayrı bir sorun- eğitimci yetiştiremedik.

Bir eğitimci yetiştirilirken, bir hekime verilen önem ve gösterilen itina ne ise ondan daha fazlası sergilenmelidir. Yarın o hekimi de, geleceğin öğretmenlerini de, yöneticileri de kanunları yapanları da onlar yetiştirecek. Her fakülte bitireni, her KPPS’ yi geçeni öğretmen yaptık. Hatta bir ara açık öğretim mezunlarını bile öğretmen yaptık biz.

İyi bir veli bildiğini söyler; fakat öğrenciyi öğretmene yönlendirir; “öğretmen en doğrusunu bilir” der öğrenciye. Bütün öğretmenler ise öğrencileri internet ortamına yönlendiriyorlar. Aslında onları başarısızlığın en karanlık yerine sürüklediler. Başlarından savıyorlar öğrencileri. Bu nimetin külfetini hiç hesaplamıyorlar. Veli, ilk ve orta öğretim düzeyindeki bir öğrenciye ne kadar; “internet zararlıdır” dese de kendi kendini “öğretmen daha iyisini bilir” diyerek önceki telkiniyle çeliştiriyor olur.

Bugünkü sorun buradadır. Bilimsel tespit; araştırma ve gözlemleme ile oluşur. Bugün görülüyor ki internete yönlendirilen öğrencilerin başarısı, interneti tanımayanlardan çok daha düşüktür. İnternet kafelerde veya evde interneti olan öğrenciler üzerinde bir inceleme yapsınlar, öğrencilerin % 90’ı oyun başındadır. Öğrenci alelacele ödevini yapıp, yaptığından hiçbir bilgi edinemeden bir an önce oyuna dönme çabası içerisindedir. Eğitimci olarak öğrenci psikolojisini hiç düşünmüyoruz.

Hele birtakım oyunlar var ki devlet bu oyunlara kesinlikle engel olmalıdır. Gençler sokaklarda birbirini kesiyorsa bunun sebebi işte bu oyunlardır. Devletin bundan haberi yok. Velilerin çoğunluğunun bu oyunlardan haberi yok. Bundan kimin haberi var? Eline istediği silahı, bıçağı alıp istediğini o kadar gerçekçi bir sahneyle kesiyor, öldürüyor, kanlar akıtıyor ki artık sokak ortasında da birini kesmek sorun olmuyor; kendini bilgisayar ortamında sanıyor. Bu oyunlarda kullanılan öyle renk kodları var ki 2-3 saat o oyunun başında kalan öğrenci hem bağımlılık kazanıyor hem de artık ondan sonra nereye bakarsa baksın o oyundaki figürler gözünün önünden gitmiyor. Tahtaya baksa gözünün önünde bir perde, kitaba baksa perde, sokakta yürüse perde, uyusa bile bir perde oluyor.

Öğretmenler okullarda yüreklerini, samimi gayretlerini ortaya koymuyorlar. Eğitim-öğretim sevgiyle, şefkatle başlar, öyle devam eder. Hepimiz geçmişte onların yerindeydik, ne çabuk unuttuk. Bir öğrenci herhangi bir dersten başarısız ise iyi bilinmelidir ki, o öğrenci öğretmenini sevmiyordur. Hangi dersten daha çok başarılı ise o dersin öğretmenini daha çok seviyordur. Biz öğrencilerden sevgiyi kaldırdık. Bir öğretmen düşünün ki yüzü gülmüyor. Eskiden ortaokullar 3 yıldı ve bu süre içerisinde hiçbir öğrenci okul müdürünün yüzünün bir kez dahi gülümsediğini görememiştir. Bizler arkadaşlar arasında; “müdürün yüzünün güldüğünü gören varsa haber versin, bayram edeceğiz, haber verene ödül vereceğiz” şeklinde latifeler dolaşırdı aramızda. Yok böyle bir eğitimcilik anlayışı!

Bütün derslerden başarılı olan öğrenci bir tek onun dersinden başarısız oluyor ve öğretmen değişince o ders başarısı tavan yapıyor. Bunu neyle cevaplandırabilirsiniz değerli okurlarım? Bunu ben bizzat yaşayan kişiyim.

Anadolu’nun o çamurlu okulunda sevgi ve şefkat vardı ve çamuru görmüyorlardı bile. Okulun sahası, sıraları çamurlu; ama öğretmenlerinin yüreği pırıl pırıl sevgi ve şefkat doluydu.

Başarısız öğrenci olmaz, başarısız öğretmen olur. Bizim eğitimcilerimiz kendilerini eğitmemişler ki öğrencileri eğitsinler. Bir öğrenci özürlü bile olsa, öğretmeni iyi bir eğitimci ise o öğrenci başarı sağlar. Nice özürlü öğrenciler biliniyor ki özürlü olmasına rağmen müthiş başarılara sahiptir. Hayvanlar bile eğitilebildiğine göre insan neden eğitilemiyor dersiniz? Eğitimci yok da ondan!

Lise 2. sınıfa kadar gerçek bir başarıyla gelen sürekli takdir alan oğlum, o yıl okula yeni atanan matematik öğretmeni sayesinde bitti. 12 Eylül dönemlerinde üniversiteyi silah zoruyla bitiren, çok iyi tanıdığımız bir öğretmendi bu. Tahtaya elindeki kâğıttan bir-iki problem aktarıyor ve öğrenci bir soru sorduğunda; “hepsi orada, bakın, yazın” diye cevaplıyordu. Sınav sorularını matematik öğretmeni olan okul müdüründen alıyordu... Tabii okul müdürü de onun akrabası. Öğrenci de evde gelip anneye-babaya soruyor problemin ayrıntılarını. Bu veli bütün imkânlarını seferber edip hocayı değiştirmek istese de okul müdürünü ikna edemiyor. Var mı böyle bir eğitim? Bu gerçek bir vaka.

Öğretmenlerimizin bir başka yanlışı: “Herkes okuyacak değil ya; bu ülkeye demirci, çöpçü ve amele de lazım” cümlesinde yatıyor. Bu nasıl bir anlayış ki öğrencisinin okumasına, başarılı olmasına gerekli önem ve itina gösterilmiyor? Sorarım onlara: Kendi çocukları için aynı ifadeyi kullanıyorlar mı acaba? Bu ifadeler ülkeye ihanettir. Benim ülkemin insanı okusun eğitimli olsun; ama mesleği ne olursa olsun. İsterse, üniversite bitirmiş demirci, çöpçü olsun.

Bu sorunlar varken kalkıp ta, ”30 000 öğrenci neden ÖSS den sıfır (0) puan çekti” diyoruz?

 
Toplam blog
: 358
: 1023
Kayıt tarihi
: 03.09.08
 
 

  Ne elimde garantim var ikinci bir soluğu almaya Ne aklım erer dünyayı yıkıp ta yeniden ya..