Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '09

 
Kategori
Güncel
 

33 kurşun 66. yılında

33 kurşun 66. yılında
 

BU DAĞ MENGENE AĞIDIR/ TANYERİ ATANDA VAN'DA


Vurulmuşum
Dağların kuytuluk bir boğazında
Vakitlerden bir sabah namazında
Yatarım
Kanlı, upuzun...

Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız

Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...

Ahmet Arif

1940 lı yıllar.. Savaş hala devam etmektedir. Batıda da yokluk ve sıkıntı yaşanmakla birlikte doğuda bu durum daha da katmerlidir. Sınır köylerinde kaçakçılık yoğundur. Türk –İran sınırında da artık normal kabul edilecek kadar sık yapılmaktadır kaçakçılık.

İran tarafında da zaten durum karışıktır. SSCB kısmen İran topraklarına girmiştir. Bir yandan da SSCB desteği ile İran Kürtlerince Mahabat Cumhuriyeti gündemdedir. Doğuda ardı ardına yaşanan Kürt ayaklanmalarına ilişkin anılar henüz tazedir. Günlük ihtiyaçlar sınırın iki tarafından takasla giderilmektedir. O günleri zamanın Özalp Askeri Doktoru olan Reşit Ersezer şu ifadeleriyle anlatır:

“1943 yıllarında Doğu Bölgelerinde bazı maddelerin yokluğu kaçakçılık olaylarına sebebiyet veriyordu. Bizim tarafımızda gaz ve çay bulunmuyordu. İran’da şeker ve ilaç sıkıntısı vardır. Doğu halkı çay tiryakisidir. Aydınlatma vasıtası olarak da gaz yağına muhtaçtır. Bu maddeler huduttaki köylerin halkı tarafından takas suretiyle temin edilirlerdi. Görevliler de buna göz yummak mecburiyetindeydiler. Çünkü gaz yağı gelmezse resmi daireler dahil bütün halk ışıksız kalmaya mahkûmdu. İran’da et pahalıydı. Bu bakımda koyun kaçakçılığı da oluyordu. Ender olarak talan suretiyle sürülerin kaçırıldığı olayı vaki oluyorduysa da ekseriye anlaşmalı olarak sürüler geçerdi. Hatta sürüler geçirilirken hudutta koyun başına bir lira rüşvet alındığı bile halk arasında söylenirdi.”

Olay yeri Van İlinin hududa 10 km mesafede bulunan Özalp ilçesinin, İran sınırıdır. Özalp’ ın doğusunda Aropzoruk köyü tam hudut üzerindedir. Güneyinde Milanengiz köyü vardır. Bu köylerde Milan aşireti mensupları yaşarlar. Milan aşiretinin bir kısmı da İran arazisi içindedir. Milan aşireti reisi Mıhemedê Mısto aynı zamanda sınır üzerinde gerçekleşen kaçakçılığı ihbar eden bir ajandır. Gerçekleşen kaçakçılık olayları halkın şikâyette bulunmasına sebep olur ve bu şikâyetler askeri mercilere kadar resmi tutanaklarla intikal eder. Bu kaçakçılığın halk arasında büyümemesi ve kaçakçılık döngüsünün kendi kontrolleri dâhilinde gerçekleşebilmesi için tedbir almak zorunda kalırlar.

***

Hikayenin devamı Sayın Avni ÖZGÜREL tarafından şöyle anlatılmaktadır :

“ Sınırın İran tarafındaki Kürt aşiretlerine mensup kişilerin sıklıkla Türk topraklarına girip çapulculuk yaptıkları, köylere zarar verip sürüleri çaldıkları haberleri üzerine Van Valiliği zamanın İçişleri Bakanı Recep Peker'in de onayıyla gizli bir karar alır.

Askeri birliklerin her ne vesileyle olursa olsun İran' a geçip orada takip yapması Ankara'nın başını ağrıtacağı için, bölgede jandarmanın kontrolünde, askerlerden oluşmayacak, Türkiye Cumhuriyeti devletiyle resmen ilişkisi gözükmeyecek şekilde bir çete kurulacak ve bu grup çapula karşı misilleme yapacaktır.

Aslında onay falan aramaksızın Özalp Kaymakamı Hilmi Tuncel çok önceden çeteyi kurmuştur zaten. İçişleri Bakanlığı'nın izniyle devlet arkadan istim basar sadece İddia edilir ki kaymakamın maksadı hudut güvenliğini sağlamak değil maddi çıkar sağlamaktır, hatta bu amacı doğrultusunda kendisine yandaş ve ortaklar da bulmuştur.

Özalp Jandarma Kumandanı yüzbaşı ve Hudut Tabur Kumandanı binbaşı kaymakamla birliktedir. Binlerce koyun ya da inekten oluşan aşiret reislerine ait hayvan sürülerinin gaspından söz ediyoruz.

Ankara izni verir vermesine ama ardından da panikleyip iptal eder.

Van Valiliği Özalp Kaymakamı'na çetenin dağıtılması emrini tebliğ eder ama atı alanın Üsküdar'ı geçtiği ana denk gelir bu.

Kaymakam duymamazlıktan gelir. Zira hududun öte yakasında el konulan koyunların bir kısmı çeteyi oluşturan sivil köylülere bırakılmakta, bir kısmı da 'hayvanların satışından elde edilecek gelirle silah, cephane ihtiyacının karşılanması' maksadıyla kaymakamın uhdesinde bırakılmaktadır.

Olayları tetikleyen gaspın İran tarafındaki Mehmedi Misto adındaki bir aşiret reisinin 2 bin koyununa el konulması olduğu söylenebilir.

Türk dostu olarak tanınan, Rus işgali sırasında Türklerden yana tavır aldığı, hatta Kürt isyanları sırasında Ankara'ya istihbarat desteği verdiği bilinen bir aşirettir Mistolar.

Mehmedi Misto hayvanlarını kimin gasp ettiğinin farkındadır ve doğrudan Özalp Kaymakamı'na mektup yazar,

"Gasp edilen hayvanlarımı bana geri verin. Ricamı kabul etmezseniz ben hayvanlarımı aynı usulle geri almasını bilirim, ama Türk hükümetinin haysiyeti rencide olur" der.

Kaymakam bu mektuba Misto'yu yatıştıracak cevap vermek yerine aşiret reisine, "Gelip karını da koynundan alırız" diye haber yollar.

1943 Temmuz'unda Mehmed Misto' nun adamlarını toplayıp Türk hududunu aşması ve bir buçuk kilometre içeri girip Özalp halkına ait 500'e yakın koyunu gasp etmesiyle tırmanır olay...

Kaymakam ve etrafında kümelenen çete böyle bir baskının Türkiye tarafında yardımcılar bulunmadan gerçekleştirilemeyeceğini düşünerek harekete geçmeye karar verir, ancak askeri harekâta gerekçe olmak üzere

Van Valiliği'ne, "Rus askerleri Özalp yakınlarına kadar geldi" diye şifreli bir telgraf çekerler. Aynı mealde bir rapor ordu kumandanlığına da iletilir.

Milalengiz köylüleri baskının öcünü almak için kaymakam ve çevresinde kümelenen kadro ne yapacaklarını planlarken Rıfat adında bir arzuhalci, İranlıların işbirliği yaptığı kişilerin arandığını duyup fırsattan istifade arazi ihtilafı bulunan Milalengiz köylülerini ihbar eder.

"Misto'ya adlarını vereceğim 40 kişi yardım etti" der.

Kaymakam hemen bu isim listesini alır ve validen 'tutuklanmalarına izin' ister.

Bu emir üzerine Arapşoruk ve Milenengiz köylerinden 40 kişi toplatılır. Bunlardan beşi askerdir. “

***

Tutuklanan kişiler hiçbir şeyden haberi olmayan işinde gücünde olan kişilerdir. Köylüler apar topar içeri alınır. Ancak sevk edildikleri Özalp Sulh Ceza Mahkemesi içlerinden sadece beş kişiyi, kaymakamı küçük düşürmemek için tutuklar.

Kişiler serbest bırakıldıktan sonra olacakları önceden fark eden Özalp Askerlik Şubesi Başkanı beş askere bu bölgeyi terk etmelerini tavsiye eder. Bu askerlerden ikisi tavsiyeye uyup köylerini terk ederken, diğer üçü rahatsız oldukları için burada kalmak zorunda kalırlar.

Gene Sayın Avni ÖZGÜREL’ in anlatımı ile devam edelim :

“ Ancak bu sırada yangın bacayı sarmış "Özalp'e Rus askerinin girdiği" haberi üzerine Ankara ayaklanmıştır.

Genelkurmay hemen 3. Ordu Kumandanı Mustafa Muğlalı'ya bölgeye gitmesi emrini verir.

İçişleri Bakanlığı da hem birinci genel müfettişini hem de jandarma komutanını Özalp'e yönlendirir.

Tedbir çetenin maksadını aşmış çığın fitilini ateşlemiştir ama o andan sonra olacakları durdurmaya yerel yöneticilerin gücü yetmez.

Paşa'nın profili Birinci Dünya Savaşı'nda her cephede harp etmiş, işgal yıllarında Ankara'ya 'Yavuz Grubu' adı altında istihbarat ve cephane akıtan gruba komuta etmiş, Menemen ayaklanması sonrasında kurulan İstiklal Mahkemesi'ne başkan arandığında ilk akla gelmiş kişidir Orgeneral Mustafa Muğlalı.

Özalp'te hem kaymakam hem de yerel komutanlar sertliğiyle tanınan generalin hışmından korkup ona bir isyan ve işgal tablosu çizerler.

Vatanın elden gitmesine hâkim dahil sivillerin sessiz kaldığını, ortada gizliden gizliye yürütülen planlı bir ihanetin var olduğunu anlatırlar paşaya.

Ve "Bunları yargılamaya lüzum yok, infaz etmemiz gerek. Silahtan başka dilden anlamaz bunlar. Gevşek davranırsak hududun öbür tarafında tetikte bekleyenleri yüreklendiririz" derler.

Tekrar gözaltı emri Paşa onları dinledikten sonra mahkemenin serbest bıraktığı 35 kişinin tekrar gözaltına alınması emrini verir. Biri kadın, biri 11 yaşında çocuk, ikisi askerden izinli gelmiş 33 kişi bulunur. İki kişi firar etmiştir.

İçişleri Bakanlığı'nın müfettişi Avni Doğan, tutuklularla görüşüp onların suçsuzluğunu anlar ama Muğlalı, yerel yönetici kaymakam ve subaylardan gelen, "Bunlar bizim ordunun nasıl ve nerede konuşlandığını Ruslara bildirerek casusluk da yapıyorlar" bilgisinin doğruluğuna kanidir.

Onun için İçişleri Bakanlığı müfettişinin kulağını büker: "Karışma, yoksa seni kırbaçlatırım." Ardından da Özalp'ten ayrılır Paşa.

Ama geride, "Bu kişilerin hududa götürülerek kendilerinden bilgi alınmasını, İran hududunun çapulcuların kimseye görünmeden geçilmesine elverişli noktalarının öğrenilmesini faydalı buluyorum. Bu adamların her an kaçmalarının mümkün olduğu göz önüne alındığında askerlerin uyanık bulunması ve gerektiğinde silah kullanılması şarttır" mealinde bir resmi yazı bırakarak.

Yerel yöneticilerin, "Paşam siz sıkıntıya girmeyin biz hallederiz" dedikleri söylenmektedir.

30 Temmuz 1943

Teferruatını anlatmak acı verir. 30 Temmuz 1943 günü gece yarısından sonra tutuklular jandarma tarafından cezaevinden alınıp hudut taburu komutanına teslim edilir.

Komutan tutuklular arasında bulunan bir kadını kimseye sormadan serbest bırakır, kalan 32 kişiyi Çilli Gediği denilen hududa yakın bölgeye götürür.

Hepsinin elleri bağlıdır. Bir işaret mangasının havaya ateş açmasından sonra iki manga da kafilenin üzerine ateş açar.

Olaydan sonra tutulan tutanaklarda saldırıya uğranıldığı, saldırganlara açılan ateş neticesi 32 şakinin öldürüldüğü bilgisi yer alır.

Bir not daha...

Rus casusu oldukları ve İranlı çapulculara yataklık ettikleri kuşkusuyla daha önce tutuklanan 5 kişi sevk edildikleri Van Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılamaları sonucu beraat ederler.

Olayın Ankara'da duyulmasından sonra tartışmaların başladığı biliniyor.

Ancak CHP iktidarının Demokrat Parti baskısını hissettiği 1946 seçimlerine kadar olayı örtbas ettiği de.

Seçimden sonra muhalefetteki DP' nin baskısıyla verilen soruşturma emri neticesi Mustafa Muğlalı 1949' da askeri mahkemede yargılandı ve 32 kişinin öldürülmesinden sorumlu bulunarak idama mahkûm edildi. Ancak daha sonra Yargıtay kararı bozup orgeneralin cezasını 20 sene ağır hapse indirdi. Muğlalı Paşa astları tarafından kandırılmışlığın kahrıyla 1951 yılı sonunda cezaevinde ölür. “(1)

***

Ahmed Arif' in bu güzel şiiriyle ilk kez üniversite yıllarında tanıştım. Çoğu bölümü hala ezberimdedir. 33 kurşun olayı ya da halkın adlandırması ile “ GeliyeSeyfo “ olayı hakkında ilk bilgilerim de DDKD çevresinden arkadaşlardan gelen sözel bilgilerdi.

Okulda düzenlenen forumlarda bu şiir halka karşı işlenen tüm zulümlere isyan çığlığı gibi okunurdu ..

“ Vurun ulan vurun / Ben kolay ölmem. “ derken Seyfo Deresinde kurşuna dizilen o mazlum köylüler değildi sadece adına haykırılan.

Aynı zamanda 70 li yılların sonlarında, yaratılan çatışma ve kaos ortamında yitirilen her arkadaşın, dostun, sevilenin ölümüne duyulan tepkinin, zalimlerin estirdiği teröre karşı direnmenin anlatımıydı sanki bu güzel dizeler . Ne çok can yitirildi . Daha yaşamının başlangıcında, belki hiç sevdiği bile olmadan , varsa da elini bile tutamadan ..

Domdom kurşunu değilse de başka türlü kurşunlarla canlarına kıyıldı ...

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz

Rivayet sanılır belki

Gül memeler değil

Domdom kurşunu

Paramparça ağzımdaki...

***

Vurun ulan,

Vurun,

Ben kolay ölmem.

Ocakta küllenmiş közüm,

Karnımda sözüm var

Haldan bilene.

Çok sonraları İsmail Beşikçi’ nin kitabını okudum. En son olarak da 2003 de yayımlanan “ H. Neşe Özgen’ in Toplumsal Hafızanın Hatırlama ve Unutma Biçimleri-33 Kurşun “ adlı kitabını.

Bu kitap gerçekten isimsizlerin kitabı idi.

33 kurşunu 66 yıl sonra belki daha nesnel algılamak olanaklı olur..

Bu topraklarda yaşanan bin bir türlü entrikanın , oyunun, küçük hesabın da örneklerini arka alanında taşıyan bir süreç bu olay ve ardından yaşananlar .…

Konuya devam etmek istiyorum . Bundan sonraki bölümde özellikle değerli bilim insanı Prof. Dr. H. Neşe Özgen’ in büyük emek ürünü olan yapıtında yer alan ve olayın o güne kadar bilinmeyen yönlerine yer vermek düşüncesindeyim .

( 1 ) - 16/05/2004 - Avni ÖZGÜREL

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=116496

 
Toplam blog
: 61
: 3400
Kayıt tarihi
: 25.12.08
 
 

İnşaat mühendisiyim. İTÜ mezunuyum.   ..