Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '16

 
Kategori
Dünya
 

Amerika'yı ilk keşfeden Türk Müydü?

Amerika'yı ilk keşfeden Türk Müydü?
 

Millet olarak büyük bir hastalığımız var: Herkesi Türk yapmak! Evet, böyle bir girişim ırkı tam olarak belli edilemeyen çoğu topluluk üzerine yapılmıştır. Bunun sonucunda Dünya’ya ilk ayak basanların Türkler olduğu tezi ortaya çıkar ancak ilk insanın Afrika’da karaya ayak bastığını varsayarsak bu önerme yanlıştır diyebiliriz. O halde doğrusu nedir? Elbette ki tüm ilkleri yapan, toplulukları oluşturup savaşlar kazanan, tarihte yer edinmiş her kavim veya kimse Türk değildi ancak Türkler bu safhalarda kendilerine büyük yer tutmuş kudretli bir millettir. Her şeyi ve herkesi Türk’e bağlayan çakma milliyetçi kesim ise son zamanlarda yerini “ Ya o da Türk olur mu? “, “Herkesi Türk yapıyorsunuz”  diyen zıt bir kesime bıraktı. Biz zaten millet olarak hep böyleydik, hiç ortayı bulamadık. Ya sağ’da kaldık ya sol’da…
     
Başlığı okuyunca da muhtemelen ikinci kesimin verdiği tepkinin bir benzerini verdiniz. Ancak bilmemiz gereken şey bu yazı kesin bir çıkarım için değil, tarihin bize sunduğu bilgilerle gerçeği bulma arayışıdır. Kızılderililer de bu konuda milletimize çok kez misafir oldular. Türkler miydi? “Kızılderililer Türk olur mu ne alaka” diyip ukalalıkla kestirip atan insanlara karşılık, Amerika’da bu konu üstüne kafa patlatan, genlerine kadar inip araştırma yapan bilim adamları mevcut. Ve sonra yine sızlanan biz oluyoruz, neden hiç gelişemiyoruz diye… Gelişemeyiz. Çünkü okumuyoruz, araştırmıyoruz, sorgulamıyoruz, kurcalamıyoruz dolayısıyla bir balık gibi atılan her oltaya ister istemez yapışıyoruz…
   
Bu kadar girizgâhtan sonra gelelim artık ana konumuza. Piri Reis… Amcası Kemal Reis’ten etkilenerek bahriyeli olma hayaliyle büyümüş ve yetişmiştir. Sonucunda ise kendisini dünya tarihinin en büyük denizcileri arasına yazdırmıştır. Kendisi kadar amcası da bugünkü yazımızın ana karakterlerinden birisi olacaktır çünkü Kemal Reis, Sultan 2.Bayezid Han zamanın görev almış bir Osmanlı denizcisidir. Amerika ve keşif kelimeleri aynı cümle içinde geçiyorsa genellikle iki nokta konur ve karşı tarafa Kristof Kolomb yazılır. Sahiden öyle midir? Tarih bu konu hakkında ne der? Peki, Kristof Kolomb bu keşif işine ne der? Barbaros Hayreddin Paşa ne der? Piri Reis ne der? Okyanus aşırı ülkenin kaderi bu soruların cevapları arasında gizlidir…
  
Biliyorsunuz ki, Piri Reis’in ünü haritalarından gelmektedir.  Dönemin şartlarına göre çok yüksek olan öngörüsü ona hak ettiği değeri geç de olsa bulmasını sağlamıştır. Piri Reis, haritasının bir bölümünde Kemal Reis’in İspanyalı bir kulu olduğunu ve Kolomb ile üç kere o ülkeye gittiğini yazar… O kişi kimdir? 
 
1492 yılının Ağustos ayında Santa Maria adlı gemiyle bilinmeyen sularda keşfe çıkan Kolomb bir kara parçası aramaktadır ve tayfasıyla beraber bu kara parçasını bulduklarını zannedip ona göre hazırlık yapmışlardır. Ancak Kolomb’un yanındaki Rodrigo adlı denizci sandıkları şeyin kara olmadığını söylemiş, bunun bir bulut olduğunu belirtmiş ve haklı çıkmıştır. Uzun yolculuklar sonucu artık başarı ümidi kalmayan gemiciler ayaklanır ve Kolomb’a isyan eder. O ise bu kargaşadan 3 günlük bir müsaade ve son şans ile paçayı kurtarabilmiştir. Yanına Rodrigo’yu alıp rotayı belirleyen Kolomb 3 gün sonra karaya ulaşır ve karayı görüp diğerleriyle paylaşan kişi kahramanımız Rodrigo’dur. Sunay Akın devamını şöyle anlatır: Kolomb vaat ettiği mükâfatı vermez, bunun nedenini ise şöyle açıklar : “Bu zat gelişigüzel bir tayfa olmayıp Müslüman bahriyesine mensup idi. Gizli din ve isim taşıyordu. Bunu benden başka kimse bilmiyordu. Bende yeni dünyanın keşfi şerefini bir Müslüman’a vermek istemediğimden mevcut mükâfatı kendisine teslim etmedim” * 
 
Rodrigo’nun Türklüğü meselesini çok insan araştırmıştır ancak bunların başında harita uzmanı Sabri Tümer gelir. Kendisi de tıpkı Kolomb’un dediği gibi gizli din ve gizli ad taşıdığından bahsetmiştir. Yabancı yazarların kaynaklarının da kendi söyledikleri ile tutarlı olduğundan bahseden Tümer, asıl bombayı ise şöyle patlatmıştır: Barbaros Hayreddin Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’a gönderdiği bir mektupta Rodrigo’nun bir Türk olduğunu açıklamıştır!  Bir hayli şaşırtıcı olmakla beraber bir çırpıda reddedilemeyecek derecede değerli bilgiler. Tarih kendi diliyle bir konuşsa onu yapanları bağrına basar ancak yazanları ise yerin dibine sokar. 
 
Kolomb’un bu keşif yolcuğu için çok uğraştığını ve kral kral gezerek isteğini yerine getirdiğini biliyoruz. Bir kaptan olarak çıktığı yolculukta zaferi yanındaki adamlarından birine kaptırmama isteği ego kapsamı çerçevesinde mantıkla karşılanabilir. Kolomb açısından o dönem yapılan her şey normaldir ancak daha sonra yaptığı bu açıklamalar belki de vicdanının onda bıraktığı bir etkisidir. Belki de sponsoru olan İspanyol Kraliçesi İsabel bir Katolik olduğu için, Kolomb’a bu bilgiyi saklaması emrini vermiştir! Bilemeyiz. O dönem yaşanan din çatışmalarını göz önüne alırsak kesinlikle şaşırılmayacak bir sonuç olur.  Son sözlere gelecek olursak, her zaman dediğim gibi tarihin derinlikleri keşfedilmeyi bekleyen muazzam bilgiler ile dolu. Unutmayın ki dünyayı kim yönetirse tarih onların istediği şekilde değişecektir. Dönemin güçsüzleri de tarih yazma potansiyeline sahip olduğu gün her şey gün yüzüne çıkacaktır. Bir Afrika atasözü şöyle der : 
 
“Aslanlar kendi tarihlerini yazmadıkları sürece, avcı hikâyelerine inanmak zorundayız!”
 
 
 
* : Kolomb’un 1928 yılında Paris Kütüphanesi’nde bulunan hatıratının kaynak gösterildiği Tarih ve Edebiyat Mecmuası’nın “Ağustos 1979” sayısı.
 
* : “Onlar Hep Oradaydı” ( Sunay Akın )
 
 
 
Umut Karadaş 
 
Toplam blog
: 23
: 8045
Kayıt tarihi
: 06.08.14
 
 

Bilgi Güçtür ..