Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '07

 
Kategori
Komşuluk
 

Yan komşuya gittik.

Yan komşuya gittik.
 

1994 yılında öğrenci olduktan sonra geldim İzmir’ e.

Küçük bir kasabada (veya köyde diyebiliriz) yaşadıktan sonra her haliyle farklı bir dünyaya adım atmıştık.

Önce öğrencilik sonra evlilik derken oniki yılda yedi ev değiştirdim. Hepside Bornova da merkezi noktalarda apartman daireleriydi.

Öğrencilik ve evlenmeden önceki iş yaşantımda arkadaşlarımızla beraber kalır, sayımız bazen misafir geldiğinde 25 - 30’ ları bulur ama gene de komşuları rahatsız etmeden evin içinde yaşamaya çalışırdık. Rahatsız etmeden diyorum zaten duvarlar kağıt gibi komşularda öğrencilere biraz hassas. Bu nedenle bende öğrencilik sürecinde komşu denildiğinde rahatsız edilmemesi gereken, hassas, biraz asabi ve açık arayan apartman paylaşımcısı refleksi gelişti. Apartman hayatı denilen kavram bu şekilde girdi dünyama.

Dışarıda okul sonrasında iş evde ise rahatsız edilmemesi gereken paylaşım grubu.

Bazen aşure günlerinde bazı apartmanlarda aşure geldiği de olurdu. İşte o köyümü hatırlatırdı bana.

Çocuklarla yanlarında annesi babası olmadığında pek hoşsohbet olurduk. Sırtlarında kocaman kocaman çantalarıyla asansöre biner boyları çıkacakları katın düğmesine yetmez “abi şu numaraya basar mısın?” derler; bizde hemen soruyu patlatırdık “Nereden böyle okuldan mı?”. Sanki başka ne olacaksa o çanta ve üzerindeki önlüğüyle. Bizimkide soru işte. Sonra kaçıncı sınıf sorumu sorar ve “ee peki dersler nasıl”a zaman kalmadan asansörden inerdim.

Öğrenciyken tabi bekarlık olduğu için bayanlarla karşılaştığımızda 45 derece açıyla yere bakıp veya sanki onu görmüyormuş gibi yapıp aynen rutin giriş veya çıkış işlemimizi yürütürdüm.

Neyse ki evlendik.

Sonra bazı şeyler daha farklı olur diye düşünürken, evde yapalım diye düşündüğümüz ufak tefek tadilatlar iki tıkın ardından kapıcının ziyareti ile son buldu. İşte o zaman “evlendiğimde hayat değişecek” tezimde kapıcıyla beraber eridi gitti.

Bende rahatsız edilmemesi gereken, hassas, biraz asabi ve açık arayan apartman paylaşımcısı refleksi devam etti.
Ve mutlu son.

Dün, yani 25 Mayıs 2007. Yaşıtımız olan bizim karşı komşunun çocuğu oldu. Tamam dedik fırsat bu fırsattır. Bir şansımızı deneyelim. Gözü kararttık ve “biz size bi ziyarete gelsek hani çocuk oldu adettendir.” (Yaşasın adetlerimiz)

Onlarda tamam dediler. Biz ertesi gün hazırlandık ve kapıyı tıklatarak bizim eşikten karşı eşiğe sekerek misafir olduk. Ayakkabı bile kullanmadık. Vay dedim ne kadar yakınız aslında . Oturma odasından mutfağa girmek gibi bir şey.

Sürekli kapıda veya asansörde karşılaştığımız, orta yollu selamlaşmanın dışında diyaloğumuzun olmadığı ve birazcık soğuk bulduğumuz karşı komşuların evindeydik artık.

Apartman hayatımda bir ilkti bu. Yaşadığım apartmanda kendi evim dışında ikinci bir eve girmiştim.

Komşularımızda aynen bizim gibi yaşıyordu. Salonları küçük ve yemek masası sığmıyor, kiler kapısı içeri açıldığı için içeri girilip çıkılmıyor, kocaman balkon-küçük oda serzenişini dile getiriyor falan filan.

Yani aynı problemler. İş, güç, ev, cocuk, çay derken çabucak geçen üç saat ve el sıkarak girdiğimiz evden Türk usulü öpüşerek çıkıyorduk. Tabi sırayı onlara bırakarak.

Bir paradikma daha yerle bir oluyor hayatımda.
 
Toplam blog
: 3
: 634
Kayıt tarihi
: 22.01.07
 
 

1974 Almanya doğumluyum. İlk ve ortaöğrenimimi Ordu / Fatsa / Yalıköy'de tamamladım. 1994 Yılında Eg..