Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

18 Temmuz '08

 
Kategori
Öykü
 

40 yıl sonra sezaryen doğum

40 yıl sonra sezaryen doğum
 

- Anne, niye eksik. İçerden getireyim mi?
- Olmaz, yavrum. Oyunun kuralı böyle.
Sandalyesini kapan oyuna devam eder.
Kapamayıp ayakta kalan oyundan atılır!
...40
O, hiç sevememişti ki bu oyunu

Çok sevdiği arkadaşının doğum günü partisine davetliydi. Sık görüşemediği arkadaşları da orada olacaktı üstelik. Annesi giyinmesine yardım ederken bir şeyler istediği gibi gitmeyince huysuzlandı birden afacan. En sevdiği kıyafetleri bunlar değildi ki. Söylese de dinletemedi ve sustu çaresizce. Boynu bükülmüştü hafiften ama dert etmedi pek fazla. Annesinin mutlaka bir bildiği olmalıydı!

Gittiğinde ise gördükleriyle biraz olsun rahatlamıştı. Hemen karıştı minik kalabalığın arasına ve her zamanki alışılmış oyunlarını oynamaya koyuldular neşe içinde. Meyve suları, börekler, çörekler ve pasta yenirken, “mini mini bir kuş donmuştu” hemen ardından “şeker de sanmış ilacı” şarkıları söyleniyor, animasyonlar eşliğinde büyük, küçük herkes eğleniyordu.

Karın doyurma faslı sona erince, hediyeler açıldı. Alkış, çığlık, kıyamet içinde eğlence sürüyordu. Bir ara meydanın boşaltılmaya başlandığını fark etti. Anneleri bir telaş sarmıştı sanki. Minik minik sandalyeler yuvarlak biçimde dizilirken oturma yerlerinin dışa dönük olmasına özen gösteriliyordu. Derken, ev sahibi annenin sesi duyuldu. “Hadi bakalım çocuklar, şimdi yeni bir oyunla tanışıyoruz. Hepiniz beni dinleyin.”

Bu da neydi şimdi? Yeni bir oyun mu? Harika!

Anne devam etti heyecan içinde. “Şimdi size müzik çalacağım. Siz de bu sandalyelerin etrafında dönerken dans edeceksiniz. Sandalyelere ve birbirinize dokunmak yasak! Ben müziği durdurunca herkes kendine bir sandalye kapacak. Oyuna hepiniz katılacaksınız. Sayın bakalım kaç kişisiniz.” Saydılar ve “on ikiii” diye bağırdılar meraklı bakışlar içinde hep bir ağızdan. “Peki, şimdi de sandalyeleri sayın” dedi anne. “On biiir” derken şaşkınlıkları da uğultuya dönüşmüştü miniklerin.

Arkadaşı seslendi hemen. “Anne, niye bi tane eksik? İçerden getireyim mi?” Büyükler buruk bir edayla gülüştüler aralarında. “Yok, yavrum” dedi anne. “Oyunun kuralı böyle. Müzik durduğunda sandalyesini kapanlar oyuna devam eder. İçinizden biri ayakta kalır ve oyundan çıkar…” diye anlatırken, diğer annelere şöyle bir gülümsedikten sonra oğluna döndü ve kararlı bir yüz ifadesi içinde “ve bu sakın sen olma!” diye ekledi sessizce.

Müziğin hareketli ritmi eşliğinde gülüşerek dans etmeye başladılar. Zor olmamıştı ilk etabın sonunda kendine bir sandalye bulması. Annelerde bir alkış, çığlık kıyamet… Gürültü yatıştığında ise bir arkadaşının hıçkırıklarıyla irkildi aniden. Annesinin kucağındaydı. Annesi de neredeyse ağlamaklı haldeydi. Ev sahibi anne, teselli edercesine bir sandalyeyi miniğe doğru uzattı ve “al bakalım. Sen artık buna otur arkadaşlarını izle. Ağlama ama…”

Müzik yeniden çalarken dans ediyordu zoraki, aklındaysa çözemediği derin bir karmaşa. Yine müzik sustu. Yine bir sandalyenin üzerinde buldu kendini. Yine çığlıklar ve yine bir hıçkırık sesi. Giden, sandalyeyi de beraberinde götürüyorken çaresizce anlamaya çalışıyordu olup biteni.

Tek tek eksilirken oyundakiler, bir tarafta sandalyelerinde oturan arkadaşlarının yüzündeki hüzünlü bakışlar, diğer tarafta ise oyundaki arkadaşlarının annelerinin yüzündeki o anlam veremediği heyecana takılmaktan alı koyamıyordu gözlerini. Müzik durdu ve bu kez ayakta kalan doğum günü çocuğuydu. Annesi hemen kucakladı. “Sakın ha ağlama. Sakın!” dedi hışımla. Gözleri ıslansa da ağlayamıyordu arkadaşı. Bir anda onun yerine ağlamak istedi. Hıçkırıklarını tutamıyordu artık!

…30

Gitgide tatsızlaşmaktaydı ortalık. Oyuna devam edecek miydi? Birinin oyunu başlatması bekleniyordu. Ne yapmalıydı? Hiç sevmemişti bu oyunu. Sandalye kapmakta zorlanmamıştı o ana kadar ve belki de bu şekilde sonuna kadar götürebilecekti. Ama o, hiç sevememişti ki bu oyunu

…35

Artık dans etmek de gelmiyordu içinden. Huzurunu kaçıran o sesin susmasını beklemedi bu kez. Çevresindekilerin şaşkın bakışları arasında sesin kaynağına doğru hızla yöneldi. Susturduğunda arkadaşları birer sandalye kapmış, heyecan dolu gözlerle ayakta kalanı arıyorlardı. Birini seçti. Sokuldu ve ağzından şu sözler döküldü. “Sen kazandın! Kalkar mısın. O artık benim sandalyem.”

…40

Sandalyesini aldı ve kendisine sakin bir köşe seçti.

En sevdiği kıyafetinden de vazgeçmişti bir kalemde…

O artık, kazandığı sandalyeden hayata gülümsüyordu.

Telaş içinde “dans eden” arkadaşlarını seyrederken…

Sevgiyle,

 
Toplam blog
: 36
: 1267
Kayıt tarihi
: 25.05.08
 
 

İstanbul'da doğdu. Teknik Lise Elektronik Bölümünde okurken rakamlara olan ilgisini de keşfetti. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara