Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '08

 
Kategori
Yazılım
 

Sonsuza Yazı Yazan Kadın

Sonsuza Yazı Yazan Kadın
 

siyah noktayı yakalayabildin mi?


Bu öykü, yazdığı yazıları sürekli, ama her an değiştirmek isteyen o kadının öyküsü. Nokta koymayı bilmeyen kadının. Yazının sonuna hep virgül koymayı seçen bir kadın bu. bitmemişliği seven, yazdığı yazıyı yazmaya devam etmeyi seven bu kadın, belki de gerçekten yaşamıştı bir zamanlar bir yerlerde.

bu kadın, yazının bitmemişliğini seviyordu, hep sürmesini. yazanın hep yazmasını, okuyanın da okumasını. bu yüzden sözün özü, sözün benzeri bir yazı düşlediğinden yazdıklarını bazen neredeyse tamamen, bazense sadece çok önemli bir cümlesini durmadan silmeyi, üzerine yeniden yazmayı kendine amaç edinmişti.

Öyle ki, yazdığı yazıya yakıştırdığı son halin, ertesi gün mutlaka değişmesi gerektiğini düşünüyor ve kendi yazdıklarını her okuduğunda yakaladığı duygudan ya da düşünceden kopmadan, sanki bir yabancıymışcasına yeniden, yeniden yazmak istiyordu. iki farklı okuyanın hiç bir zaman aynı metni okumayacakları, sonsuza giden yazıları olsun istediğinden.

Kalan hayatı boyunca yazacağı "tek bir yazıyla" sonsuzu anlatmak istediğinden.

O tek yazı ki, bir kez yazıldıktan sonra sürekli değişen, değiştikçe kendinden başka bir şeye dönüşen, hayatın kendisi olabilen, içine girenin hiç bir zaman aynı yazıda kaybolamadığı, "ben bu yazıyı okumuştum" diyemediği, "yazarın ne dediğini biliyorum" derken hep yanıldığı, her seferinde farklı bir nehirde yıkandığı, kelimelerin aynı kalmaklığı içinde bile farklı şeyler söyleyen bir yazı.

bu yüzden yazdığı yazıları sürekli, ama her an değiştirmek isteyen o kadın bundan sonraki hayatını sadece tek bir yazı yazmaya adamıştı.

Yazı, insanlığın zannettiğinden daha canlı bir şey olduğundan, bir kez varolduktan sonra hiç değişmeden durması ona saçma gelmeye başlamıştı. Yazı, kaydedilen bir sürü yanlış düşünceden, yazıldığı için sonradan pişman olunan bir sürü anlamsız laftan ya da bilgiden ibaret olacak kadar fakir olmamalıydı.

Yazı, derin dondurucuda kalmış bir balığın gözlerindeki puslu ifadelerle, geçmiş zamanın canlılığını anlatan bir mesel olmamalıydı. Yazı, nefes alabilmeliydi o kadının gözünden. Yazıldığında yakaladığı gerçeklik duygusunu, sanki tüm zamanların gerçeğiymiş gibi sunmamalıydı. bu yüzden yazı sürekli değişmeliydi ona göre. Yazanı tarafından kimi zaman noktası, kimi zaman sözcükleri, kimi zaman tümceleri ama hiç bir zaman bütünü değil. Bu değişiklikler öyle farkedilmeden yapılabilmeliydi ki, yazıyı okuyan her seferinde aynı yazıyı okuduğunu zannederken aslında hep başka bir yazıyı okumuş olsun.

İşte bu yüzden yazdığı yazıları sürekli değiştirmek isteyen o kadın bundan sonraki hayatında sadece tek bir yazı yazıyordu.

 
Toplam blog
: 121
: 2834
Kayıt tarihi
: 09.07.06
 
 

Başkentte doğmuşum ve orada gidilecek tüm okullara gitmişim: ODTÜ-Psikoloji ve Ankara Üni. İletiş..