Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '06

 
Kategori
Fotoğraf
 

İyi ıslık çalamıyorsanız oraya hiç gitmeyin

İyi ıslık çalamıyorsanız oraya hiç gitmeyin
 

2003 Ağustosunda sıcak bir günde Büyükçekmece-Tepecik’ ten dört kişi yola çıktık. Çatalca’ dan sonra köylerin içinden, ormanların arasından gittikten sonra bir su kenarına geldik. Suyun karşı tarafında piknik yapıp balık yiyecektik. Geldiğimiz yer Ormanlı civarında Durusu' ymuş. İstanbul’ a su veren Terkos’ un kollarından biri olduğunu söylediler. İlk kez geliyordum.

Önünde durduğumuz göl kıvrımlar çizerek göz alabildiğince uzanıyor ve her tarafta sazlıklar görünüyordu. Karşı taraftan bir kayığın gelip bizi alması için haber vermeye çalıştık. Islık çalmak en iyi yöntemdi ve işe yaradı. Karşıdan gelen yanıt duyduklarının habercisiydi. Önce motorun sesi duyuldu ve az sonra yanımıza geldi. On dakika kadar süren bir yolculuktan sonra karşıya ulaştık. Su durgundu, sazlıkların sudaki yansımaları çok güzel görüntüler sunuyordu fotoğraflar için. Nilüferler Durusu’nun duru sularında kımıldamadan sessiz duruyorlardı. Bu kadar çok nilüferi hiçbir arada görmemiştim.

Suyun seviyesi kış ve yaz aylarında çok değişken olduğu için ahşap iskele tamamen suyun dışındaydı. Kışın suya gömülecek ve kayıklar yanına yanaşabilecekti. Kayıkların kimisi karaya çekilmiş kimisi de sazlıkların arasında bekliyorlardı.

Balıkçı, gider gitmez balık siparişimizi aldı ve bir kayıkla açılıp istediğimiz kadar balığı tutup geldi. Balıkçı usta bir el maharetiyle balıkları temizledi, ince ince dilimledi ve kaynar yağın içine atıp pişirdi. Bir piknik masasının etrafında bir yandan sohbet ediyor, bir yandan da masamıza sürekli taşınan sıcak balıkları afiyetle yiyorduk. Hoşsohbet bir masadaydık, Babam, Mustafa Abi ve Karadenizli bir arkadaşıyla.

Mustafa Abi halamın eşidir. Çocukluk yıllarımda onun kitaplığı benim için güzel bir kütüphane olmuştu. Altmışların sonunda Günaydın gazetesinin Ustura eklerini biriktirmiş, ciltletmişti. Gırgır ve Fırt öncesi dergiydi Ustura, okur okur gülerdim. Yetmişler ve seksenlerde ben de bir dönem Gırgır ve Avni dergilerini biriktirmiştim. Oğlu, Umut da çocukluk yıllarında bize geldiğinde hemen raftan bu dergileri okurdu, şimdi otuzunu geçti, hala bu alışkanlığını yitirmedi. Mustafa Abi ile 35 yıldır süren güzel diyalogumuzun temelinde belki de bu Ustura dergileri yatar.

Babamla Mustafa Abi biraraya gelince konuşacakları hiç bitmez buna bir de Mustafa Abi’nin Karadenizli arkadaşı katılınca bana genellikle dinlemek düştü. Karadenizli arkadaşı çok gezmiş dolaşmış birisiydi. O anlattı biz güldük, biz güldük o anlattı.

Akşam olup artık geri dönme zamanı geldiğinde, balıkçının cep telefonu numarasını aldık, artık ıslık yerine daha modern haberleşme yöntemleri kullanmak için. Yeniden kayığa bindik ve sazlıkların ve nilüferlerin arasından arabamızın yanına geri geldik.

Ertesi yıl bir kez daha geldik oraya, daha kalabalık olarak. O gezimi de ayrı bir yazıda anlatacağım.

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..