Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '08

 
Kategori
Siyaset
 

1915 Türk, kürt ve Ermenilerin ortak acısıdır!

1915 Türk, kürt ve Ermenilerin ortak acısıdır!
 

Bir grup aydın bireysel bir kampanya açarak 1915 olayları ile ilgili olarak “Ermeni Kardeşlerimiz”den özür diliyorlar. Dedikleri şu:

“1915’de Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felaket’e duyarsız kalınmasını, bunun inkar edilmesini vicdanım kabul etmiyor.Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum.”

Eğer ırkçı değilseniz Türklerin veya Ermenilerin 100 yıl önce birbirlerine karşı işledikleri suçların yükünü bugün yaşayanların omuzları üzerine yükleyemezsiniz.

Ermeni vatandaşımız ülkemizin değerli gazeteci/yazarlarından Hrant Dink’in öldürülmesini haklı göstermek için Hınçak, Taşnak, ASALA gibi Ermeni terör örgütlerinin katliamlarını öne süremezsiniz.

1870 li yıllardan itibaren silahlı Ermeni ırkçılığı yapan, masum Türk, Kürt kardeşlerimizi çocuk ihtiyar demeden öldürenlerin suçunu 2008 de yaşayan Ermenilere yüklemek ırkçılıktır. Aynı şekilde bu terör örgütleriyle Sultan Abdülhamit’i tahttan indirmek için işbirliği yapmış ancak iktidara gelince Taşnak ile hesaplaşma içine girerek Ermeni kardeşlerimiz için Büyük Felaket’e sebep olmuş İttihatçıların günahını 2008 yılında yaşayan bir Türk’ün üzerine atmak da ırkçılıktır.

Ermeni Tehcirine yol açan olaylar göz önüne alındığında Ermenilerin, Türklerin ve Kürtlerin bu sebeple yaşadığı acıları paylaşmak ve geleceğe eskiden olduğu gibi kol kola yürümek varken, kontrolden çıkmış aşırı milliyetçiliğin yani ırkçılığın nelere yol açabileceğini korkunç örneklerinden ders almaya çağırmak zarken, her ulus devlet oluşumu sürecinde yaşanmış olan kanlı olayları hatırlatarak bir daha olmaması için neler yapılabileceğine dair önerilerde bulunmak gerekirken, ırkçılığın ne büyük bir tehlike olduğunu, çok kültürlülüğü , hoşgörüyü nasıl yok ettiğinin altı çizilmesi gerekirken üstelik Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün milli maç dolayısıyla Ermenistan’ı ziyareti ile başlayan “diyalog” sürecinin daha da geliştirilmesinin yollarını aydınlatmak gerekirken “özür diliyorum” diyerek birilerinin ortaya çıkması kime ve neye hizmet eder?

Bildiri sonrasında Ermeni ve Türk ırkçıları sahne aldılar birden…Karşılıklı olarak önce siz bizi kestiniz , siz daha çok kestiniz kavgası başladı…

Çok uluslu imparatorluklardan ulus-devletlere geçiş her zaman acılarla doludur.1800 lü yılların sonunda başlayan bu süreç bizim topraklarımızda Birinci Dünya Savaşı boyunca trajik örnekleriyle ortaya çıkmıştır.

İmparatorluğun yıllarca kardeşçe yaşamış ulusları birere birer isyana başlayıp bağımsızlık kazanırken, toprak kayıpları koca imparatorluğu Anadolu’ya hapsetmişken iktidarı ele geçiren İttihatçıların kaybedilen topraklardaki Türk ve Müslümanları Anadolu’ya göç etmesini ağlarken Anadolu’daki Türk ve Müslüman olmayan unsurları bazılarını Anadolu’nun içlerine bazılarını Anadolu’nun dışına göç ettirme politikası kapsamında Anadolu’daki Ermenileri Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgeden çöle doğru yani Suriye, Lübnan, Irak topraklarına dolayısıyla Misakı Milli sınırları dışında iskana zorunlu tutulmaları bu ulusların ırkçı örgütlenmeler ile ve yabancı devletlerin Osmanlıya karşı kullanılma çabaları sonucunda yüzyıllarca

Birlikte kardeşçe yaşamış Türkler, Kürtler, Müslümanlar, Gayrimüslimler, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler için “Büyük Felaket”lere yol açmıştır.

İttihat ve Terakki’nin iktidar yılları olan 1913 ten itibaren Anadolu topraklarında büyük göçler vardır. Çünkü İttihat ve Terakki iktidarı bu yıllarda uyguladığı iskan politikasını Birinci Dünya Savaşı’nın stratejisinin bir parçası olarak görmüştür.Bu savaş stratejisi sebebiyle Anadolu’da bir “Etnisite Mühendisliği” , “Nüfus Savaşı- Mühendisliği” yaparak yaptırdıkları etnik nüfus sayımı verilerine göre bütün unsurları belirledikleri oranlara göre Anadolu’ya programlı bir biçimde yerleştirmeyi hedeflenmişti. Bu iskan politikasının trajik sonuçlar doğurması kaçınılmazdı ve zaten öyle oldu.(Bu konuda Fuat Dündar’ın “İttihat ve Terakki’nin Müslümanları İskan Politikası (1913-1918)” ve “Modern Türkiye’nin Şifresi-İttihat ve Terakki’nin Etnisite Mühendisliği(1913-1918)” isimli eserlerini okumanızı tavsiye ediyorum)

Bir süre sonra Hitler’i sahneye sürecek olan Alman akıl hocalarının etkisiyle İttihatçıların altığı bu kararlar 1915 Ermeni Tehciri’nin İttihatçı-Taşnak hesaplaşmasının masum sivil halka ödettirilmesi sonucunu doğurdu.

Bu arada önce Fransızları sonra Rusları arkasına alan Ermeni Taşnak çeteleri Tehcirin fırsat bilerek bölgedeki Türk ve Kürt Müslüman nüfusu hunharca katlederek ırkçılığın doruklarına ulaşmış oldular.

Unutulmamalıdır ki 1915 Ermeni Tehciri Osmanlı İmparatorluğu genişlerken veya sömürmek amacıyla keyfe keder fetih sonucu değil yıkılan bir imparatorluktaki enkaz paylaşım savaşının acı bir neticesidir.

Bu gün bu trajedilere “ibret alınacak” olaylar olarak değil de ırkçılık dürtüleriyle iki ulusun bir birlerini “mahkum ederek kötüleyecek” “hesaplaşma ve intikam” gösterisine dönüştürmenin hiçbir faydasının olmadığı açıktır.

Bu topraklarda yaşanan acıların faillerini aramanın manası yok.Çünkü bu topraklarda sadece Ermenilerin değil en fazla Türklerin kanı ve gözyaşı var…

“Büyük Felaket” asırlardır bir arada yaşayan milletlerin ortak felaketidir asılında.Bu nedenle “Ermenilerden Özür Diliyorum Bildirisi “ bu acıları istismar ediyor.Büyük Felaketin acılarına tek taraflı kalarak asıl bu bildiri duyarsız kalıyor.

1915 tek taraflı özür dileyerek değil acıları paylaşarak anılmalıdır.

Resmi olarak da geçmişimizle yüzleşmek, makul bir özeleştiri kültürü oluşturmak, vicdanlı davranmak, geçmişte yaşan trajedilerden ders almak için kendimizi yerin dibine sokmamız gerekmiyor.

İnsanın olduğu her yerde savaş, katliam, sürgün, işkence olmuş.Sadece son yıllara bakmak bile başımızı döndürmeye yeter.

Belçika sömürgesi olan Raunda ve Kongo’da milyonlarca insanı öldüreli kaç yıl oldu?

İtalya Libya’da 1911 den 1940lı yıllara kadar sayısız katliamlar yapmadı mı?

Fransa 1954-1962 yılları arasında 1.5 milyon Cezayirliyi katletti.

Almanyanın Yahudilere ve çingenelere yaptıklarını hepimiz biliyoruz.

İngiltere 18 yüzyıldan 1940 kadar sömürgelerinde milyonlarca insanı sistematik soykırımlara tabi tutmadı mı?

Rusya kendi toprakları üzerinde soykırımlar, sürgünler gerçekleştirmedi mi?

Afrikalı insanları köle diye alıp satan katleden kimler?

Amerika yerlileri Aztekler, Kızılderililer katliamlarını yapanlar hangi milletin fertleri?

2000li yıllarda ABD kapı komşumuz Irak’ta 2 milyon insanı öldürmedi mi?İşgali ve cinayetler hala sürüyor..

Bunları 1915te yaşananları mazur göstermek aleladeleştirmek için sıralamadım.Acı da olsa dünyamızın gerçekleri, insanlığın trajedisi bunlar.

İnsan soyunun vahşetteki bu tavrı ne bu İttihatçılara has ne de bu topraklara özgüdür.

Özeleştirimizi bu insanın ve dünyanın trajik tarihine bakarak yapmalıyız.Kendimize demokrat, insan hakları savunucusu, vicdanlı, adil sıfatlar takılacağı zannıyla sanki dünyanın en vicdansız, en vahşi, en katil insanları bu topraklarda yaşamışçasına abartılı bir özeleştiri dilinden kaçınmalıyız.

Ötekini, çektiği acıları anlamak ve bunu kendimize itiraf etmek vicdanımızda küçük de olsa bir kapı açar. İnsan bu vicdan kapısının açtığı yoldan giderse gönül insanı olur ki bu insanı kendi sürgününden kurtarır.

Kürt sorunu, Ermeni sorunu, Alevi sorunu, Başörtüsü sorunu, laiklik sorunu bütün sorunlarımızın çözümü tıpkı Mevlana gibi, tıpkı Yunus Emre gibi, tıpkı Hacı Bektaş gibi “gönül insanı” olmaktan geçiyor…

Yeniden biz olmak yeniden kendimizle tanışmak, kendimizi çıkardığımız sürgünden döndürmek kendimizle birbirimizle kucaklaşmamız gerekiyor.

Benim konuyla ilgili altını imzaladığım bildiri metni şu:

“Yunus Emreleri, Hacı Bektaşları, Mevlanaları, Mimar Sinanları, Fatihleri, Kanunileri yetiştiren bir milleti mahkum etmeye yönelik bu bildiri ve bu davranışları vicdanım kabul etmiyor ve bu adaletsizliği reddediyorum.Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu vatandaşları arasında yaşanan elim olaylardan dolayı büyük üzüntü duyuyor, felakete maruz kalan dini, ırkı ne olursa olsun tüm sivillerin acısını paylaşıyorum…”

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..