Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '09

 
Kategori
Dünya Kadınlar Günü
 

Birer kırmızı karanfil…

Birer kırmızı karanfil…
 

Kaynak: İnternet


Yıllar önceydi, 12 Eylül’den de öncesi, Edip Akbayram ve birçok sanatçının katılacağı “Kırmızı Karanfil” isimli bir müzik festivalinden söz edildiğini duyup da, lisenin henüz başında olan ben ve kız kardeşim, beş yaş büyük Sakibe Abla’mız ve beş yaşındaki yeğeni İzmir Fuarı’na yollara düşmüştük, iki dirhem bir çekirdek giysi ve saçlarımızla…

Salona girdiğimiz anda hayalimizde canlandırdığımız festival ile bu festivalin uyuşmadığı fark etmiş, ancak geri adım da atamamış, az biraz korku, az biraz heyecan ile olan biteni ve “Kırmızı Karanfil”in anlamını çözmeye çalışmıştık…

Saatler ilerledikçe tedirginliğimiz eksilmiş, Sakibe Abla’nın “Ah be Gülgün, hep senin yüzünden” demeleri azalmış, ortama pek uymayan şık şıkıdım giysilerimizle gözleri az biraz rahatsız etsek bile, yan tarafta oturanlarla saatler içinde tanış bile olmuş, yüreklerimiz coşmuştu!

Yıllar içinde pek çok espriye, gülüşmeye neden olmuştu aile içinde…

……

Kımızı karanfilin anlamını en iyi ben çözmüştüm sanırım yine de kendi içimizde: Özgürlüğü sembolize ediyordu kırmızı karanfil!

……

Kadınlar gününde en çok armağan edilen çiçek olması, bu sembolden mi kaynaklanır, ucuzluğundan mı tam bilemedim ancak ilk şıkkın geçerli olmasını hep içimden istedim…

……

Kan kırmızısı karanfiller en çok kadınlara yakışır!

Kız çocuklar kan ile ergen olur, şanslı olanların aileleri hazırlamışlardır, hem pedlerini hem de kızların kendilerini…

Kızlar kan ile kadın olur, bazı coğrafyalarda pembe renkli bu kan kıpkızıl renge bulanır, cansız bedenlerin bedelidir, namus denir adına!

Doğum kanlıdır, sancısının yanında, sahi neden kırmızı kurdele takarlar loğusa kadınların saçına?

……

Bazı kızlar şanslıdır, pedleri hazırdır, bazı kızlar regl olduğunda ölüyor olduğunu sanırlar! Korkarlar! İlk kime söylerlerse, anne mi olur, abla mı, “Şişşştttt… Sus, duymasın kimse, al şu çaputu, kirlenmişsin sen!”

Kirlenmek!...

Bazı toplumlarda adı budur!

Ne kötü bir terim!

Bazı toplumlarda regl denir, baba da bunu bilir, üstelik ayıp da değildir… Öyle normal, öyle doğal, hatta sevinilir, hormonsal bir problemi yok şükür ki!

Öbür toplumun babası da biliyordur elbette kirlenmek ne demektir, gelin görün ki o baba bunu bilmek istememektedir…

Kirlenemez bir babayiğit babanın kızı!

Göğüsleri de çıkamaz, çıkarsalar inatla, tülbentle sarılalar, analar önayak olur genelde, bir kadın doğurduğu kızına, erkek baskısı olmasa, nasıl yapar? Onun da çıkmadı mı göğüsleri, çıkarken acımadı mı ki?

……

Kadınlar gününe en çok kırmızı karanfil yakışır!

……

Kadını özgür olan toplumun erkeği de özgürdür, özgür aşklar sevgiye kolay dönüşür, yetiştirilen nesiller sevgiyle büyür…

Sevgiyle büyüyen nesillerin düşünceleri özgürdür, özgür beyinler çözümler üretir, işinde başarılıdır, buluşlara imza atar!

Çocuklar gereksiz yere korkmaz!

Utanmaz…

Hapsolmaz!

……

Birer kırmızı karanfil, kadınlara…

Bir gün, hangi kızıllıklara yeter?

……

Kadının incesi, narini, seveceni…

Güzeli, güler yüzlüsü, kibarı…

Sevgiyle bakanı…

Az biraz nazlısı, az biraz cilvelisi…

Edalısı…

Pişirdiği yenir, diktiği giyilir, yıkadığı mis gibi kokanı…

Eş, ana, yatakta yosma olanı sevilir…

Sevilir de, hangisine izin verilir?

Ne baba, ne koca, ne de oğul tarafından?

Kadının tek istediği, oysa, özgür iradesiyle, bünyesinde barındırdığı tüm bu özellikleri yaşayıp, sevdiği insanlarla paylaşmasıdır!

Ah… Kırmızı karanfiller sunulsa!

……

Birer kırmızı karanfil sunuyorum, dünya kadınlarına, kan kırmızılarını ayırıyorum, onlar kadınlıklarından utandırılan, ikinci sınıf insan muamelesi gören, dayak atılabilirlikleri surelerle onaylanan, recm ile cezalandırılan, çaput ile utançla regl olduğunu saklamak, Ramazan’da aile erkekleri anlamasın diye oruç tutuyormuş gibi yapmak zorunda kalanlara…

……

Bir de…

Bir buçuk yaşında kadınlığı ve ölümü aynı anda deneyimleyen bebeğe, üç, beş, sekiz, on yaşlarında kadın olup, kadın yapan ya da dünyaya getirenleri tarafından kanı ile temizlenen melek kadınlara, yetmiş yaşında göğüsleri sarkmış, yüzü buruşmuş olup da, yirmi yaşındaki bir erkeğin hormon sıkıntısı yüzünden kana bulanmış ninelere, “Güldünya” adı altında topladığımız nice gül yüzlü, gül memeli, ipek saçlı ergen kadın meleklere…

Henüz melek olmamış, gününü bekleyenlere…

Kandan kırmızı karanfiller uçuruyorum birer birer…

Dokunsun yüreklerine… İpekler gibi…

Bilir misiniz, kadınlar ipekleri neden pek sever, öyle yumuşak dokunur ki ipek vücuda, o dokunuş ruhuna işler…

Gülgün Karaoğlu

Mart,07/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..