Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

sufi-su /Emel Yeşilkayalı

http://blog.milliyet.com.tr/sufi-su

20 Nisan '09

 
Kategori
Öykü
 

Gül ağacı ve daldaki baykuş

Gül ağacı ve daldaki baykuş
 

Daldaki Baykuş


Uyumayacağım. Uyumak istemiyorum. Kollarım, bacaklarım yorgandan çıkmamalı. Çıkarsa eğer, şeytan ayağımdan tutup sürükleyebilir beni. Lastikten ipin ucuna bağlanmış saman top gibi, bir yukarı bir aşağı, bir tavana, bir yere çarpabilir beni. Uyumamalıyım. Kolum, bacağım yorgandan dışarı çıkmamalı. Korkuyorum...

"Annecim, sarıl bana." Yerde, aynı yatakta yattığım annem ses vermiyor bana. "Annecim?" Perdenin aralığından süzülen ay ışığının izin verdiği kadarıyla annemin yüzünü görmeye çalışıyorum. Dirseğimin üzerinde doğruluyorum, tekrar sesleniyorum. Annem gözlerini açıyor. Ama... Annem annem değil. Gözleri fazlasıyla açılmış, kötü bakıyor bana. "Korkutma beni anne!" Sesi...çatallı, yankılı bir erkek sesi. "Korkuyorum annecim." "Annee!". Annem kıpırdanıyor, uykuyla uyanıklık arasında. Yüzüne bakıyorum. Annem. Kollarıyla sarıyor beni. Biraz rahatlıyor ve güvende hissediyorum kendimi. Ama nefesim kesiliyor, rahat nefes alamıyorum. Ayrılıyorum annemden. Sırt üstü yatıyorum, gözlerim açık.

Ay ışığı dışarıdan bir şeyin gölgesini yansıtıyor perdeye. Kıpırdıyor. Kocaman. Üstüme üstüme geliyor. Elinde dev bir çatal var. Boynuzları var. "Anneeciim!"

Annem görmeden uzaklaşmam lazım. Önce hızlı hızlı yürüyorum. Annem fark etmemeli. Bahçe kapısından çıktıktan sonra koşmaya başlıyorum. Baykuşun tünediği ağacın yanından daha da hızlanarak nefes nefese koşuyorum. Annem de görmedi, baykuş da... Beni çok korkutan "Gug-mav, gug-mav" sesini duymadım. Ama... Tam da, beni karşı taraftaki evde oturan dedemlere yaklaştıran ana yolun başına gelmişken, annemin sesini duyuyorum. "Sevgiii! Gug-mav geliyoo!" Elim ayağım titriyor. O an yolun karşı tarafındaki evin kaçmak için daha yakın olduğunu düşünemiyorum. Kendimi kaybetmiş bir şekilde, kan ter içinde koşarak evimize gidiyorum. Nefes nefeseyim. Annem gülüyor. Gene kandırdı beni. Babam bir şey demiyor ama kızmış gibi bakıyor anneme.

Dışarıda cinler, şeytanlar cirit atıyor. Rüzgarın sesiyle birlikte gölgeler daha da hareketlendi. Gittikçe yaklaşıyorlar gibi geliyor. Şimdiye kadar içeri girmiş olmalıydılar. Bir türlü girmiyorlar. Cesaretimi toplamalıyım. Dışarıya bakmalıyım. "Annee?" Uyuyor. Şeytan falan yok. Yataktan kalkarsam beni yakalamayacak. Dışarı bakarsam , orda duruyor olmayacak. Korkmamalıyım. Perdenin yanına geldiğimde, kalbimin çarpıntısı vücudumu sarsıyor. Aralamalıyım perdeyi, bakmalıyım dışarıya.

Babam, içeri gidiyor. Elinde mantar tabancamla dışarı çıkıyor. "Gel kızım" diyor. Beni kucağına alıyor. Baykuşun tünediği ağaca doğru gidiyoruz. Korkmuyorum babamın kucağında. Gittikçe yaklaşıyoruz ağaca. Ne yapacağız anlamıyorum. Babam elime veriyor mantar tabancasını, tetiği kavramamı sağlayarak. "Bastır" diyor, eli elimin üzerinde. Tetiğe basıyoruz birlikte. "Tak!". Yankılanan bir ses. Baykuş uçtu. Korkularım uçtu. "Gördün mü" diyor babam. "Baykuş bizden korksun."

Titreyerek çektiğim perdenin gerisinde, ayın ışığında, bahçeden eve doğru uzayan gölgeleriyle gül ağaçlarını görüyorum. Perdede hareket eden gölgelerin sahibini keşfediyorum. Bir ses duyuyorum. "Tak!" Aya bakıyorum. Ayın kuyruğunda oturmuş, melek kanatlarıyla bana el sallayan babamı görüyorum. Gidiyor korkularım.

 
Toplam blog
: 76
: 1567
Kayıt tarihi
: 28.03.09
 
 

Merhaba, ben sufi-su. Sosyal hizmet uzmanıyım. Yıllarca korunmaya muhtaç çocuk çocuklar, koruyucu..