Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '09

 
Kategori
Güncel
 

Üstad Necip Fazıl Kısakürek'i Yad ederken...

Üstad Necip Fazıl Kısakürek'i Yad ederken...
 

Merhum Sultan-üş Şuara Üstad Necip Fazıl Kısakürek


Merhum ve Mağfur Üstad, Necip Fazıl Kısakürek'i Yad ederken...

Sultan-üş Şuara (Şairlerin Sultanı) Üstad Necip Fazıl Kısakürek 25 Mayıs 1983’te Rahmet-i Rahman’a yürümesinin üzerinden 26 yıl geçti.

26 Mayıs 1905’de Maraşlı bir ailenin oğlu olarak dünyaya gözlerini açan Üstad Necip Fazıl, İstanbul Çemberlitaş’ta dedesinin büyükçe konağında kalabalık bir aile de büyüdü. İlk ve orta eğitimini Amerikan ve Fransız kolejlerinde yaptı. Akabinde Bahriye Mektebine girdi. O zamanlar 3 yıl olan Bahriye Mektebinde son sınıfta mezun olmayı beklerken okulun eğitim süresi 4 yıla çıkarılınca okuldan ayrıldı.

1924’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü bitirdi. O yılları Rahmetli Üstad şöyle özetliyor; “1921’ler de ben 17 yaşındaydım ve Bahriye Mektebin de olduğu gibi Darülfünuna kayıt yaptırmış en küçük talebiydim, şiirlerim devamlı yayınlanmakta idi. Arkadaşlarım ise, Hasan Ali Yücel ki, şiirlerimi ilk ona okurdum ve o da bayılırdı, Ahmet Haşim, Fevzi Lütfi, Yakup Kadri, Yahya Kemal, Halide Edip, Refik Halid, Ahmet Refik, Köprülüzade Fuad ve benzerleri vardı”.

İstanbul Üniversitesine müteakip, Fransa’da Sorbonne Üniversitesine felsefe öğrenimi yapmaya gitti ve 1 yıl sonra geri döndü. Üstad Necip Fazıl Paris hayatı ile ilgili olarak; “Kabus şehrindeki hayatımı anlatmaya hicabım ve İslami edebim manidir” demiştir.

Paris’ten dönüşünden sonra Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalışmış, Robert Koleji, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde hocalık yapmıştır (1939-1943).

Bu arada şiir yazmayı aralıksız sürdürüyor, şiirleri yayınlanıyor ve sürekli takdir görüyordu. Şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını sürdüren Necip Fazıl, 1934 yılında Beyoğlu Ağa Camii’nde vaaz vermekte olan Es-Seyyid Abdülhakim Arvasi (R.A.) ile tanışınca fikir ve yaşam dünyasında çok köklü değişikliklere uğradı. Üstad o ilk karşılaşmayı su mısralar ile dile getirmiştir;

“Bakan yakan gözlerle bir kerecik baktınız,
Ruhuma büyük temel çivisi çaktınız”.

Üstad’ın hemen hepsinde üstün ahlak felsefesinin savunulduğu; Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyesleri bu döneme rastlamaktadır.

Üstad, çıkardığı “Büyük Doğu” dergisindeki yazılarıyla İsmet Paşa ve o dönemin tek parti iktidarı (CHP) yönetimine karşı giriştiği şiddetli muhalefeti sonucu hakkında onlarca dava açılmış yüzlerce yıl hapsi istenmiş, defalarca hapse girmiştir.

Hapis anılarını Cinnet Mustatili isimli eserinde toplayıp yayınlanmıştır.
Yine hapse girdiği bir dönemi anlatan “Zindandan Mehmed’e Mektup” isimli şiirinden bir bukle;
“Somurtmuş ki bıçak, nara ki tokat.
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat.
Yalnız SECCADEMİN yönünde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz madem.
Öp beni alnımdan sen öp SECCADEM...”

Sık sık kapatılan ve toplatılan Büyük Doğu dergisinin çıkmadığı zamanlarda Yeni İstanbul, Son Posta, Babıali’de Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman'da günlük yazılarını ve makalelerini yayınlamaya devam etmiştir. Büyük Doğu'da çıkan yazıların da kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi müstear isimler de kullanmıştır.

1962 yılından itibaren hemen hemen bütün Anadolu’yu kapsayan konferanslar düzenleyip, gitmediği, konuşmadığı, davasını anlatmadığı şehir bırakmamış, 1980 yılında Türk Edebiyatı Vakfı’nca verilen beratla “Sultan-üş Şuara” (Şairlerin Sultanı) unvanını kazanmıştır.

Burada sadece bir şairden veyahutta bir yazardan değil, bir “Fikir Adamı” ve aynı zamanda “Bir Eylem” adamından bahsediyoruz. Toplumlarda, her dönemde fikir ve eylem adamı bulunabilir fakat fikir adamı olup da aynı zamanda eylem adamlığına soyunan insanlar toplumlara ender olarak gelir.

En büyük fikir sermayesinin; tercüme eserlerin oluşturduğu bir dönemde ısrarla “Mutlak Fikir” içinde yaşadığı toplumun şartlarına uygun düzinelerce eser vererek yaymaya ve yaşamaya çalışan bir insandan bahsediyoruz.

Üstad; Kur’an ve Sünnete dayalı, Sünni karakterli “ÖZE DÖNÜŞ” hareketinin ihyasının gereğine inanmış ve şahsiyeti ortadan kaldıran batı taklitçiliğine şuurlu olarak karşı çıkan ve bunu mutlak halledilmesi gereken temel mesele kabul etmiş birisidir.

Dünyaya ve dünyalığa bağlı bir Müslüman değil, Allah’a ve Resulü’ne bağlı bir Müslüman olmak için sonsuz gayret içinde yaşamış ve bunu başarmış, aynı zamanda böyle Müslümanlardan oluşan bir toplum meydana getirmenin gayreti içinde olmuş birisidir.

Hayatında ve eserlerinde; “Mutlak Fikre” karşı olan herkese karşı olan ve onlarla uzlaşma yoluna kesinlikle girmeyen, ki; Bizzat kendisinin ifadesi ile “ ya hep ya hiç, ya ol ya öl” inancını yaşamında ve eserlerinde hakim kılmış birisidir.

Bütün dünya Müslümanlarını kardeş bilen, onlarla ilgilenme zaruretine inanan fakat öncelikle yaşadığı toplumun kendi coğrafyasında ayaklarının yere sağlam basmasının şart olduğuna inanan birisidir.

Eğer bir insan ki; Rahmet-i Rahmana kavuşmuş olan bu “Fikir ve Eylem Adamına” sadece şair ve yazar sıfatını yakıştırılması gerektiğine inanıyorsa, o birileri; Üstad’ı ya hiç anlamamış, ya da anlamak gibi bir dertleri hayatları boyunca olmamış kişiler olduğuna inanmaktayım.

Bu arada siz Üstadseverlere; bir grup Üstadsever gencin kurmuş olduğu ve Üstad ile ilgili hemen her türlü bilgi, belge, resim ve eserlerinin gayet detaylı bir şekilde yer aldığı siteyi tavsiye etmek istiyorum: www.n-f-k.com.

Ahiret yolculuğuna çıkmış olmasının 26. sene-i devriyesi münasebetiyle Merhuma; Rabbimden Rahmet ve Mağfiret ile muamele eylemesini, Cennet-i Aşiyan’da Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’e komşu eylemesini niyaz ederim.

Sağlıcakla Kalın...

21/05/2009

 
Toplam blog
: 108
: 2366
Kayıt tarihi
: 05.04.08
 
 

1972 Haziranında  Eskişehir'de doğdum. Edirne'de ikamet ediyorum. Duygu ve düşüncelerimi yazıya d..