Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '09

 
Kategori
Güncel
 

Talihsiz R.A.

Talihsiz R.A.
 

Kaynak:Milliyet.com.tr


Haberi mutlaka okumuşsunuzdur, 11 yaşındaki R.A. babasına ait ruhsatlı tabanca ile annesini öldürdü.

Seviye belirleme sınavına katılmasına ailesinin izin vermiyor olması ilk görünen sebepti, ancak hep olduğunca öğrenilen detaylar yine cehaletin bedelini gözler önüne sermekteydi!

Adli tıp tarafından kemik ölçümü yapılacak olan R.A., nüfus kaydına göre on bir yaşında ergenlik eşiğinde bir genç kız, yaşı on ikinin altında olduğunda cezai ehliyeti bulunmuyor, kemik ölçüm raporlarına göre ise R.A.’nın kanun önündeki durumu değişiklik gösterebilecek.

Bakalım adli tıp bazılarına aylar sonraya gün verirken R.A. için nasıl bir yol izleyecek, ailenin varsayılan tarikat ve Hizbullah bağlantıları R.A.’ya ne getirecek?

R.A.’nın talihsizliği, yani cehalete kurban gidişinin öyküsü de şu: On bir yaşındaki kız beş yıldan fazla teyzesinin yanında kalmış. Teyze R.A.’nın baba dedesiyle evliymiş, bu bölüm şu an itibariyle beni ilgilendirmiyor, tahminen babaanne vefat etmiştir, dede de gelininin ablası/kardeşiyle evlenmiştir, olmayacak şey değil, yeter ki taciz, tecavüz gibi durumlar ya da o aşamada aile içi kavgalar söz konusu olmasın.

Çocuktur, anlamaz sanılır lakin en çok da çocukları vurur böyle hadiseler…

Dede vefat edince aile ifade edildiğine göre R.A.’yı dedesinin eşi, aynı zamanda teyzesinin yanına veriyor, teyze yalnız kalmasın, ev kapanmasın diye, baba diyor ki R. çok yardımcı oldu teyzesine!

Hey allahım, yardım görmesi gereken kız çocuğuna yüklenen sorumluluğa bakar mısınız, ya da ailenin kızından ziyade cici babaanne olan teyzeye verdiği öneme?

Sonra R.’yi yanına alıyor aile, muhtemelen ergenliğe yaklaştığında aile kızına el koyuyor, bir yıl kendi ailesiyle kaldığını düşünürsek, beş yaşına kadar kendi evinde, altı ile on yaş arası teyzesinde, sonra da tekrar eski evine dönüyor R.

R. teyzesinin yanında modern bir yaşantı sürüyor, oysa kendi ailesi fazlasıyla mutaassıp, örneğin ağabeyleri cübbeli, sarıklı, varın artık düzeyini siz belirleyin!

Bazı spekülasyonlar var ailenin tarikat üyesi, Hizbullahçı olduğuna dair, sarıklı ve cübbeli ağabeyler ne demişler bilmiyorum, baba kabul etmemiş.

Gerçeğini elbet bilemeyiz, ancak bir rivayete göre R teyzesini annesi sanmaktaymış, gerçeği sonradan öğrenmiş ve bu nedenle annesine karşı bir öfkesi varmış.

Bu durumlarda aklıma hep sevgili Levent Yüksel’in yıllar önceki bir tv programında kendi yaşantısıyla ilgili açıklamaları gelir! “Abla dediğim kişinin annem olduğunu öğrendiğimde yaşadığım şoku anlatamam!”

Kırk yaşımızda da olsak bu bir travmadır, hele ki ergenlik dönemindeki bir genç için istediğiniz kadar çarpabilirsiniz!

Kültür şoku diye de bir gerçek vardır, yaşınız kemale dahi ermiş olsa etkilenmemeniz mümkün değildir. R. aynı zamanda bir de kültür şoku yaşamıştır, bunu da giymeyi tercih ettiği giysilerden ve diğer kardeşlerinin sarıklı, cübbeli oluşlarından, olay vukuu bulduğunda diğer kardeşlerin sabah namazına kalkmış olmalarından anlıyoruz.

Muhtemelen R. den de aynı şeyler talep edildi, yaşadığı kültür şokuna ablanın yaklaşımı “dik başlıydı, annemle geçinememesi bundandı, uysal değildi…” R.’den ne anlamda uysallık beklendiğinin bir göstergesidir bence, aynı zamanda cehaletin de!

Başarılı bir öğrenci olmasına karşın tepkisel davranışlar içinde oluşu öğretmenlerinin de dikkatini çekmiş, bu konuda aileyi de uyarmışlar, özellikle fazla tutucu olan çevrenin etkisini fark edip, okul değiştirmelerini de önermişler.

R.’nin psikolojik durumu önemsenmemiş elbette, kollarına jilet atması oysa başlı başına dürtü kontrol eksikliği, ya da bastıramadığı öfkenin dışa vuruş şeklidir, kim bilir kendini mi cezalandırmaktaydı o anda, ailesini mi, bilinmez buradan!

Yanlış anımsamıyorsam altı kardeşler, durumu başından itibaren de bilse, sonradan da öğrense bir kere “neden ben?” sorgulamasına girmiş, dışlandığını, diğer kardeşleri gibi sevilmediğini düşünmüştür. Neden arayışları içinde kim bilir küçükken altına kaçırmasını bile düşünmüş, belki de kendinden nefret etme eğilimi göstermiştir…

Geri alındıktan sonra ise sil baştan yeniden, neden?

Mutlaka belli davranış şekilleri beklendi kendisinden, şu yaşımızda dahi tepkisel davranmaz mıyız, ben mi istedim böyle olmasını diye isyan etmez miyiz?

O zaman başından beri beni siz büyütseydiniz, küçüklükten eğitseydiniz istediğiniz gibi diye düşünülmez, hatta ifade edilmez mi?

Hele ki ergenlik dönemde, bilirsiniz, ergenlik dönemi alınan modellerden, en değer verilen aile bireylerinden kopmadır, o kopma aşaması bir doğum gibi sancılıdır, bu kopma sonrası ancak ergen birey olmaya adım atabilecektir, genelde kız çocuklarının annelerini, erkek çocuklarının babalarını o dönemlerde beğenmemesinin altında da yalnızca bu sancılar yatmaktadır!

R.’nin talihsizliği ailesinin cehaleti…

Böyle mi sonuçlanmalıydı?

Elbette ki hayır!

Ancak bir gerçek var ki, bu ve benzeri haberler medyada ne kadar çok yer bulursa, o denli alternatif oluşturuyor, toplum içinde ne kadar örnekler çoğalıyorsa, o denli sıradanlaşıyor, bilinçaltı bir süre sonra maalesef kanıksıyor…

Çok iyi gözlemlediğim bir dönemdir: Bir dönemler intihar haberleri vardı her gece televizyonlarda, ilk kim başlattı anımsamıyorum, ancak bir süre sonra her gün birkaç intihar eylemine tanık olur hale gelmiştik, sıkıntısı olan ya köprüye gidiyor, ya dama çıkıyordu, ancak en önemlisi hem televizyona çıkıyorlar, hem de işsizler iş, terk edilenler eşlerine kavuşuyordu.

Çocuktur anlamaz sanılan nesilde gerçekleşen intihar vakaları sayısal açıdan bir önceki nesle göre çok yüksektir!

İntihar, maalesef, bir alternatif olarak onların beyinlerinde yer etmiştir!...

Velhasıl R.’nin talihsizliği elbette devam etmektedir, cezai ehliyeti olmasa dahi, hukuksal bir cezaya tabi tutulmasa dahi, yaşamı boyunca taşıyacağı kanaması dinmez bir yaradır artık, ki zaten yaralı yüreği bu yarayı nasıl ve nereye kadar taşır, bilinmez…

Aile bireyleri intikam alır mı, R’nin durum öncesi kollarına attığı jiletler bu yarayla damarlara kadar varır mı?

R.’ye ciddi anlamda psikolojik destek sağlanır mı?

Zaman zaman çok daraldığımızda “neden dünyaya geldim ki ben?”sorusunu eminim ki R epey bir kendine sormaya başlamıştır yıllar öncesinden, bugün de soruyordur, daha da çok soracaktır…

Maalesef…

Maalesef altı çocuk annesi bir kadın da istemezdi böyle bir sonu, bir deşsek kim bilir kırk yaşını henüz tamamlamayan rahmetli Songül A.’nın da ne travmaları vardır yaşamında, belki o da okumak istemiş, aile okul yerine kocaya vermişti! Belki o da özgür giyinmek istemiş, günah denilerek çarşaflara girmişti!

Cehaleti Songül’de tercih etmemişti belki, kim bilir?

Okul eksikliğinden kaynaklanan tam anlamıyla cehalet değil benim için hiçbir zaman, beyin ve yüreğin aynı zamanda paslı çivilerle zincirlenmesi cehaletin tam olarak bendeki karşılığı!

R.A. ve Songül A, ne ilk ne de son kurbanlarıdır cehaletin, maalesef…

Gülgün Karaoğlu

Haziran,09/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..