Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '07

 
Kategori
Kültürler
 

Bütünleştiren değer...

Bütünleştiren değer...
 

Kırmızı...

Boğaya sormuşlar; niçin kırmızıya saldırıyorsun?

Cevap; bir bilsem...

İşin şakası bir tarafa en belirgin, belirleyici renktir kırmızı.

Bayrağımızın Al olmasından mıdır bize karşı saldırganlığın sebebi bilemiyorum ama incelemeye değer bir durum!
Yapılan araştırmalarda en uzak en karanlık renk seçimini zorlayıcı etkenler söz konusu iken dahi, seçilebilir tek renk oluşu ilginçtir.
İnsanlarda ilgiyi, ilginin sürekliliğini, hafızada kalıcılığı perçinleyen, günlük hayatta tepkileri olumlu/olumsuz tetikleyen renktir kırmızı.
İnsana dair, hayata dair yapılan hataların sonucunda en fazla ağarlığını hissettiren, bazen gördüğümüz, görürken kokusunu aldığımız, koyulaştıkça ürktüğümüz, açıldıkça farklı baktığımız, üstüne üstüne gittiğimiz, üstümüze bulaştığında irkildiğimiz ama bir taraftan da hiç eksik etmediğimiz bir renktir kırmızı.
Belki de bu kadar içli dışlı bir birliktelik olduğu için hayatımıza etki eden bir hali var.
Olumlu yansıması yok mudur, kırmızının?
Tabi ki var!
Ne istediğiniz, ne aradığınız, ne hedeflediğinizle alakalıdır. Çıkacak sonucun kırmızıya yükleyeceği anlam bu sürecin tamamlanmasıyla mümkündür.
Mesela, Ay Yıldızlı Al bayrağımız, bir İtalyan moda tasarımcısının kaleminden çıkmış bir motif değildir.
Asırlarca, varoluş mücadelesini inançla sürdürmüş bir ulusun, bu süreçte yaşadıklarının bir özeti, sembolüdür.
Bir günde oluşmuş, oluşturulmuş, iliştirilmiş bir şey, şekil, renk değildir.

Bu sebepten olsa gerek, Türk halkının bakarken hüzünlendiği, göz yaşlarına hakim olamadığı, gördüğü her yerde başı dik gururla seyrettiği, öpüp okşadığı, severek, özenle katlayarak, en kıymetli çeyizi gibi sakladığı, gerektiğinde çıkarıp şahlandırdığı, rüzgara arkadaş yaptığı, evinde, balkonunda, sokağında yurdun her yerinde dalgalandırdığı, meydanlarda binlercesini, milyonlarcasını bir araya getirdiğinde ağzından dökülen sözcük “Gelincik tarlası” olduğunda, kırmızı için, Al için, Ay Yıldızlı Al Bayrak için söylenen, yaşanan, yaşatılan olumlu sonucun yaşayan halidir.
Her ülkenin bayrağı o ülkenin vatandaşları için özeldir, önemlidir, birliğin ifadesidir.
Tarihsel süreci incelediğinizde ülkeler ve bayraklarının, o ülkenin vatandaşlarında ne anlam ifade ettiği önemlidir.
Bir o kadar önemli olan husus ise bir ulusun, bir başka ulusun/ulusların bayraklarına hangi duygularla baktığıdır ki, işte orada kırmızının netliği ile paralel bir yaklaşım göremiyorsunuz.

Acaba, olumlu mu olumsuz mu?
Sürekli bir saldırı, saldırgan yaklaşım, sosyal kültürel ekonomik baskı, olmadı iç dinamiklerin tetiklenmesi, bölgesel, çevresel birikimlere uygulanan siyasi askeri ekonomik şiddet!
Bütün bu oluşumlarda bayrağımız etken olabilir mi?
Bayrağımızın rengi olabilir mi?
Yoksa Boğa’nın tamamen hayvansal iç güdüyle, renk körü olduğu gerçeğini görmezden gelsek de, en belirleyeci, en seçilen, en seçkin renge saldırması misali olabilir mi?
Hakikaten, yüz yıllardır süregelen bu saldırgan psikolojinin altında, özellikle son yüz yılda bu etken olabilir mi?

Bu yaşadığımız süreçin müsebbibi, muhattaplarımızın insani değil, hayvani iç güdüleri(hayvan bunu doğası gereği yapar, beyni vardır, insan düzeyinde akıl yoktur, ortak akıl için zeka geliştiremez) ya da yaratık-canavar gibi hareket etmesinin sebebi olabilir mi?
Boğadaki gibi saldırdığı hakkında hiçbir bilgisi ve fikri olmayabilir mi?
Bosna-hersek de, Afganistan da, Pakistan da şimdi de Irak da gerçekleşenler öncesinde, Türk Bayrağı açılmıştı da biz değil, kırmızıya saldıran yaratıklar mı görmüştü, bu ulusların başlarına gelenlerin halen devam edenlerin sebebi bu olabilir mi?
Yakın tarihte Azerbaycan'da, Türkmenistan'da, İran'da, Suriye'de belki de Türkiye'de bu mezalimin hazırlıkları olabilir mi?
Unutmamamız gereken şey muhattabımızın renk körü olduğu ve seçebildiğinin de en seçkin renk olan kırmızı olduğu gerçeğidir.

Saldırdıklarındaki "ruh hali"nin sebebi, sembol renk farklı da olsa, sarıda olsa, yeşilde olsa, bazen bu renkleri yanına alıp, bazen de taşeron olarak kullanıyorsa, arkasında yanında sağında solunda bir şekilde kırmızıyı tespit edip saldırıyorsa, hedefin zayıflığına ve netice alacağına inanmaktır, yani "akıl" sahibi olmaya gerek duymamalarıdır.
Yeni hedeflere, bize, saldırmamasının nedeni şu an yeterince hazır olmaması yada bizim hala farklı renkleri de içimizde, barış içerisinde, başarıyla barındırma kabiliyetimizi koruyor olmamızdandır.
Bu konuda, en ağır sınavı, birinci dünya savaşında, yurdun dört bir tarafında, her cephede, öz yurdun öz insanı ile vererek, olamayacağını, gerçekleşmesi olanaksız bir hayal olduğunu, tarihin altın sayfalarında yazılı haliyle vermiş bir ulusuz.
Bu sınavdaki başarının mimarı, öğreticisi, eğiticisi, yol göstericisi hepimizin çok iyi bildiği, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Başarısının en önemli sebebi, Ay Yıldızlı Al Bayrağın etrafında topladığı, dalga dalga şahlanan kitlelerle, Türk Ulusuyla, en anlamlı kırmızıyla yola çıkmasındadır, ne idüğü belirsiz paçavralarla, onları taşıyan hamal taşeronlarla değil.
Aslında saldıranın saldırdığı kırmızı değil, Al değil, Ay Yıldızlı Al da değil, seçkinliğinin dayanılmaz çekiciliği, sahip olamadığı, hiçbir zaman da sahip olamayacağı, onu bir ulusun sembolü yapan değerlerdir.
Sahip çıkalım, köleleştirmek isteyen yaratıklara değerlerimizi bırakmayalım.

 
Toplam blog
: 72
: 1708
Kayıt tarihi
: 09.08.07
 
 

"Beklentiler denizinde boğulmaktansa, gerçekler ve gerçekleşenler nehrinde yıkanarak arınmayı tercih..