Bir zamanlar bir şarkı vardı, hala duyabildiğim ama artık hissedemediğim…Bir zamanlar bir şarkı vardı, uzakların fısıltılarını kulaklarıma getiren.Bir zamanlar bir şarkı vardı, değerini bil..
Dışbükey bir aynada seyrettim kendimi.Binlerce parçaya yansımıştı suretlerim.Binlerce yüzümden kendi yüzümü aradım durdum…Bir yüz bir yüz daha.Ve ortada binlerce suret, binlerce ifade..
Herkes konuşuyor, gülüyor, bazen gidiyor, oturuyor, geliyordu… Mayıs’ ın son günüydü. Güneş rüzgarla birlikte seslere, sözlere eşlik ediyor, ilk defa dalgalı fön yaptırdığım saçlarımı dağıtıyord..
Birkaç akşam kırıntısı yolculuk ediyor, kendini bilmez asilikleriyle insanı sebepsiz yoran bu caddelerde…Kaç bekleyiş uzaklaştı, fark edilmez oldu, yaralandı, iç sıkıntısı bıraktı kimse sayama..
Kızıl düşlü dönen eylül semalarında.Göç eden sürüler dolusu kuşlar…Kanat çırpışlarında saklı hayatlarının ince çizgisi.Maviler açmakta olan dalgalar.Köpüklerinde saklı yalnızlıklarının..
Ağladım…Sesim suyun hiçsizliğine karıştı.Su oldu gözyaşlarım, Onunla bütünleşti…İlk defa oldu banyoda ağlayışım.Son defa mı olur bilmem.Hayat akışı su gibi aldırmaz mıdır gözya..
Alacakaranlığın içindeki mor kızıllığın düşleriydi zamanın avucunda kaybolan.Kifayetsiz kalan yalnızlığın soğuk kucağıydı.Huzur denizdi, gülümseme güneş.Gözlerin derinindeydi acı.Sakl..
Büyük şehrin akşamı da büyük oluyor.Her dakika beni daha da hüzünlendiriyor...Bu akşam melankoliğim...Bu akşam İstanbul daha da yalnız.Büyüyüp boyvermekte içimizdeki çığlıklarımız...
Bir söz bekledi, yüzüne bakıp söyleyebileceği, haykırırcasına itiraf edebildiği tek bir söz... Ama çıkmadı. Beklemenin o eski yalanlardan biri olduğunu anladı ve bunu bir tokat gibi yüzünde hissetti..
Eklenmesi gerekli birkaç göz kaçışı şimdi tavırlarımıza. Artık süslü sözlerin ötesine geçebiliyor hayatlar. Hayatlar kendi faili meçhul kaybedişlerini hazırlıyor. Bugün güzel sözlü şarkılar armağan et..
Ben 1982 İstanbul doğumluyum. Selçuk Üniversitesi Süt ve Ürünleri ve Anadolu üniversitesi Çalışma Ek..