Ben bu yazıyı yazmak hiç istemiyorum. Lütfen inanın bana, gerçekten. Ben mesela şuan; kanepemde yayılmışken; bilgisayarım kucağımda; mis kokan çayımın, tembelliğimin en önemli şahidi ve unsuru olan,..
Yer İstanbul... Ankara’nın o iklimi kadar donuk, kuru, kasvetli ruhunu bıraktı kendi haline birkaç günlüğüne. Öyle ya onsuz da gayet güzel idare eder. ''Bir hayat tut içinden!''. Bakışları kaybolm..
Hikaye her geçen gün başka boyutlar kazanıyor, ben yazmaya oturmadıkça da önceki boyutlar gökkuşağının renkleri gibi önce soluklaşıyor, sonra yitinip gidiyor.Kız kocaman bir odada yapayanlız oturu..
Üç gündür; kafesteki huzursuz bir kuş gibi bir türlü yerimde duramıyorum. Hani o güvercin tedirginliği... Farklı bir sebepten ama şeklen aynı; Hrant Dink’in güvercin tedirginliği... Onun aydınlık yüre..