beğenmediler, avucumuzda taşıdığımızsönmeyen ateşi. teğet geçtiler, ölümü bile göze alankükreyişimizi. sindiremediler, yüreğimizde taşıdığımızkimlik izini.
kırılmıştı camı nöbet tutan pencereminsolgun oluşları dikenli günleriminçökmüştü üstüme, çökmüştü işte !odamdaki sandalye aynı sandalyebir gerekçe arıyordu gibi kendine, vazo..
Seni gözlerimle çizdimve sonra...sıradan ezgilere kattımgüzelliğini bahçemizin, aslında çok eski bir şarkıhatırlayabilirsin !dar vakitte hani söylediğimiz sığındığımızda in..
baharda yağmur, yol almış damlalarısüzülürken yanaklarımdan. gidişinde gözlerim, yol almış yaşlarıyaşadıklarımızdan. aynadaki resmimde, bahardan kalan yağmurdamlacıkl..
Vurgun yediğim saatlerde her seher vaktiYudumlarken keyiften az şekerli kahvemiGövdesinden koklarım inadına gülleriİnsafsızca saplanır bağrıma dikenleri.Yeşil çimenlerden rüz..
bir mirastır artık bu şehir banaalışıyorum günbegünyavaş yavaş, kaldırımların her taşıgönülden arkadaş. ne sorgu, ne de sual söker bana derindensormak bile gelmiyor içim..
gidiyorum bu vefasız şehirdenesaretim senden, sevginden -vazgeçiyorum;sevgiden değil, sevmekten -senden. gömüyorum yüreğimde yanan alevleri, sevginin büyüklüğünden
Hainliğin zincirleri boğazladığında bedenimi Geçmişime taşırım yüreğimin sesini, Nefretin bile bükemediği bileği öperim Onurumu hatırladıkça. Paylaşırım yüreğimde dinmeyen fırtınalar..
Ödünç cesaretin yüzü ağır bir yük, Tercih hakkını gizlediğimiz kadar Onurlu bir şaka.Veresiye çizgileri bazen mertliğimizin ;Ummadığımız kadar sinsi, Korkunç pişmanlığın mertebesi...
Figanı düşerken sararmış yapraklarınÇelikten örülmüş ağaçlarından, Kasvetli rüzgâra kokuyorduKüçüklüğüme dokunuyorduYaşamın ibresi, babamın gözünde.“Çocuk değilsin sen! ” - diyord..