Öncelikle, "Biz burada ruhumuzda kopan fırtınaları yazıya dökerek paylaşıyoruz" diyen arkadaşlarımadır sözüm... "Bizim çarşıda fırtınalı aşklar yaşanıyor" desem nasıl karşılarlar acaba? Ya da, "Ben ..
Paylaşımdan yanayım ben, şeffaflıktan yanayım. İstiyorum ki her şeyi olduğu gibi anlatabileyim hiç çekinmeden ve korkmadan. Tüm sırlarımı ifşa edeyim, bilinmeyen bir yönüm kalmasın. Biliyorum ki bun..
Artık açıklamanın zamanı geldi sanırım. Olmayacak böyle. O da zaten "sen bilirsin" dedi. Benim başıma yıktı her şeyi. Huyum kurusun, sevmem imayı, kinayeyi ve cinas yapmayı. "Pat" diye söylerim ne s..
Yani sabretmenin de bir sınırı var! İnsan taş olsa çatlar! Kendi kendime, "Sen karışma aptal oğlum, dertli başına dertler alma" diyorum ama bir de bana sorun işte. İçim yanıyor içim! Hele şu son "Ey..
Tüm hazırlıklarımı bitirmiştim ki ablam telefon etti... "Tamam mı evladım?" deyince, "Tamam abla, şimdi gidiyorum" dedim bitkin bir sesle. Bir sakinleştirici hap alarak indim aşağı ve yola koyuldum...
Tam tamına dört ay olmuş üye olalı, henüz "tık" yok! Ne Milliyet Blog’tan bir teklif geldi "güvenilir üye" olma konusunda, ne de Avrupa Milliyet’ten bir yazı önerisi. O kadar da kendimizi yırtmıştık..
Damgayı yedik sonunda…”İronik” yazılar yazmakla itham ediliyoruz aylardır. Değerli editörlerimizden de tık yok! “Artık ironik yazmayın Ümit Bey” diye uyarmıyorlar da yani. Biz de doludizgin yazıyoruz,..
Dün Messenger şeyinde laflarken, “Piyasa durgun be ağbi” dedi Solohan. Niyetini hemen anladım tabii. “Bir şeyler yap da çarşı kızışsın” demek istiyor. Bugüne kadar iyi “tıktıklar” ve “yorumlar” kazan..
Milliyet Blog’da yarış başlamıyor efendim! O yarış, başından beri vardı zaten. Sadece “ödüllendirme” söz konusu… Çam sakızı çoban armağanı işte. Okurlar belirleyecek haftanın bloğunu ve onlar da ödül..
Dilimize pelesenk etmişiz ama bilmiyoruz biz “paylaşmayı”. Paylaşmayı bilmediğimiz için “uzlaşamıyoruz” da. Tek bildiğimiz tartışmak, didişircesine hem de!“Ben yarışmak istemiyorum” diyene saygı ..