(Bu hikâye Elma, Armut ve Delikanlı arasında geçmektedir. Aslında hikaye de değil anlatılacak/anlaşılacak… Bu, vukû bulamayan vukûata, eskide takılanlar “lugaz asma” demişler; yeniye saplananlar “k..
Yatağından sevinçle kalktı. İçi kıpır kıpırdı. Perde örtülü olmasına rağmen, mayıs güneşinin ilk ışıkları içini ısıttı bir anda… Sımsıcak güneşin cömert okşayışla yüzüme değmesinin, mayıs çiçekle..
“O ki, Fuzûlî; her “ârâ-yı ân” da dillenir işte!… Anlayana Bâkî…” LEYLÂ “Yas, gün gittikçe; yaş, gün geçtikçe çoğalıyordu. Pervâne, iştiyak ile aleve can attı ve gamını şavka atıp kendin..
Bütün hayali, Bu Şehir’e ayak basmak ve bu şehirde yüksek öğrenim görebilmektir. Bu hayal öylesine büyüktür ki yüreğinde, yalnız ve yalnız şehrinde “okumak” ona yetecektir.Öylesi tarif edilmez bir i..
Nihayet, çocukluğundan beri istediği şeye kavuşmuştu Dilara… İstediği şehre gelmek ve olması gereken şehirde “hayatını şekillendirecek” bir öğretinin basamaklarına tırmanmak… Ve oldukça “ihtiyarlamış..
… Şîve Naz, eline batan iğnenin acısı daha taze iken, ufuktan gözünü ayırmadan hep aynı renkleri düşünüyordu: “Ah, canım annem!..”, “Ah, Doğan ah!..” O, bu düşünceler içindeyken, farkına v..
… Doğan’ın evden gitmesinin üzerinden üç kocaman ay geçmişti; sanki, kış mevsimi gibi… Ferhad Bey kalktı, abdestini aldı. Hanımı’nın ölümünden beri yatağa girerken ve yataktan kalkınca hiç ..
Ülkenin devlet üniversiteleri arasında hatırı sayılır bir okulu ve okulun aynı bölümünü kazanmışlardı. Daha ilk gün; o kayıt günü, tanışmışlardı. Birinin soyadının Aydın, birinin soyadının Güler ol..
“Kaplıca” (…yüreklere şifa olsun…) O yöreye Allah her türlü nimeti gani gani vermişti. Dağı taşı, mağarası, yolu, suyu, ormanı, çiçeği, arısı, koyunu, kuzusu; her yeri, her şeyi ve..
“Kezban” ( O, yemyeşil bir filizdi…) Ahmet, köyün camisine giderek Mahmut Hoca’yı buldu. Mahmut Hoca misafirlerini caminin hemen karşısındaki evine götürdü. Zehra da o sıra bahçed..