Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

17 Ekim '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

EN GERÇEKÇİ KANDIRMACI

EN GERÇEKÇİ KANDIRMACI
 

internetten alıntıdır


Güncel koşturmacanın içinden koşarak gitmek ister insan bazen. Öyle kapılara tekme atarak değil her şeyi, herkesi sevmeye devam ederek, sorumluluklarından kaçmadan  kısa bir mola vermek… Sana ait olmayan bir dünyanın en gerçekçi kandırmacasının içinde asıl gerçekliği yaşamak için. 
 
Telefonu kapatmak mümkün olmayabilir ama onu bile bir süreliğine dinlendirmek lazım gelir, telefonu düşündüğün için değil kendini düşündüğün için. Verdiğin molanın içine kimse girmesin, sessizce arayanları sonra ararım diyerek susturursun onu. Sadece sen varsın o dünyada. Dış dünyayla bağlantın kopar. Kopsun istersin. Duygularının en dip, en üst sınırlarında dolaşmanın tadına varmak… Nedenini sadece duygularının açıkladığı bir ağlama yaşabilmek ve/veya taa karnının içinden gülebilmek…
 
Önce gürültülü gelir aşırı hareketli yaşamlar, bilmediğin yerlerden tanımadığın insanlar kalabalık görünür gözlerine. Sen kalabalıktan kaçmamış mıydın? Bilirsin bitecek ASSS SONRA… Kapılar kapanır üzerine. Kapansın istersin. Işıklar kapanır, karanlık olur her yer. Kapansın istersin. Bilmediğin bir dünyada, bilmediğin bir yaşamın içinde bulursun kendini. Her sefer, ilk gibi, çocukça bir heyecan çocukluğundan kalma tanıdık bir dost gibi sarmalar seni. Yayılırsın oturduğun yerde, bütün gerçek hissettiklerin büyütür-küçültür gerçek seni yalan bir dünyada çıkarır ortaya. 
 
Oturduğun yerden önce tedirgin tanımaya çalışırsın yeni tanıdıklarını. Bazen kendini küçücük bazen de koskocaman hissetmek… İnsanlar tüm duygularını anlatır kısacık cümleleriyle-bakışlarıyla her şeyi anlarsın. Yalan yoktur o kandırmacanın içinde. Gerçek hayatta çok acıtan yalanlara bile gülersin taa yüreğinden. Bütün olmazların aslında ne kadar kolay olduğunu anlamanın o bilge bakışları yerleşir göz bebeklerine. Yazmak istersin hissettiğin ne varsa yine de eksik kalır yaşananlar yanında. Ağlayabilmek ama öyle-böyle değil kana kana… Ağlayanın acısına dokunur parmakların, iteklemek istersin ayağa kalksın diye tüm gücünle ama bilirsin ki yetmez gücün yetse kendine kullanacaksın. Yetmeyen gücünle tüm usanmışlıklarını ateşe verebilecek kadar yeniden güçlenebilmek istersin ki yeniden hissedebilesin hem gerçekleri hem de tüm kandırmacaları.
 
Koskocaman bir dünyanın koskocaman karakterine dönüşürsün birden bire. Tüylerin diken-diken olur kollarında, nefesini tutarsın sonucu öğrenebilmek adına. Sarar sarmalar seni gerçek mi yalan mı olduğunu bilemediğin yaşananlar. Sen de yaşamak istersin içinde kalmış ne varsa. Birden kahramana dönüşerek koşarsın bilmediğin yollarda, yolun nereye çıkacağını merak ederek. En güzel şiirleri yazarak şarkılara dönüşsün istersin kelimelerin. O şarkılar herkesin değil sadece onun dudaklarında şekillenecek bilirsin ve inancın artar misli-misli. Kelimelerin büyüdükçe-çoğaldıkça romanları doldursun ve senin de filmlerin oynatılsın, filmlerin başrol oyuncusu her zaman sensin. Oturduğun yer dar gelir, bacaklarını kaslarının her hücresini kapsayacak şekilde uzatabilmek hayatın tam göbeğine. Öyle öfkeyle ya da kızgınlıkla değil, biraz kenara çekil daha fazla yer kaplamak istiyorum manasıyla. Her manayı gözlerde görebilmenin o büyülü atmosferini soluyabilmenin anlatılmaz tadında eriyebilmek öyle güzel ki. 
 
Seyrettiklerin karşısında yeniden-yeniden şekillenebilmek. Var olduğun gücün farkına varabilmek. Burada bulunmak, yaptıkların yanında yapamadıklarına yetişebilmek için nefes biriktirebilmek için bile keyif verici. Filmde oynayan herkes senden bir parça taşıyor gibi bağlanır sana. Karakterlerine göre kimi yüreğinden kimi ayaklarından tutunurlar hayata. Sen kimilerini hep başının tacı yaparsın o bilmese bile. O öyle bir dünya ki her karesinde çeker seni içine çıkmak istemezsin eğer gerçekten güzel kurgulanmışsa En Gerçekçi Kandırmaca. 
 
Keşke hislerimi hissedebildiğim gibi kağıtlara dökebilseydim o zaman ne demek istediğimi daha iyi anlatabilirdim ama elimden bunlar döküldü. Sözün özü film sinema salonunda izlenir. Keşke artık olmayan o kalın bordo kadife perdeler de kalkmasaydı. Her filmde yeniden çocuk olabilmek için de gidiyorum o salonlara. Başka hiç bir yerde tam ağlamaya hazırlanırken birdenbire gülme gelmiyor insanın içinden hiç rol yapmadan. O salonda insanın oyuncu olası geliyor hem de en iyisinden. Zilzurna sarhoş bir ayyaşken bir divaya sadece o salonda dönüşebilir bir insan. Hangisi gerçek hangisi rol sadece oyuncu bilir... Hayatın içinde yaşananlar yansır o perdelere, yaşananların hangi tarafı daha coşturur duyguları o da seyircinin algısına bağlıdır ama hangi tarafı seyredersen seyret, görebilmek inanılmaz bir duygu. 
 
 
 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..