Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '07

 
Kategori
Özel Lezzet Durakları
 

Ege kıyısında Antakya lezzetleri

Ege kıyısında Antakya lezzetleri
 

Bu sene, sevgiliyle vuslat biraz geçe kaldı. Her yıl mayısın son haftası ya da haziranın ilk haftasında kendimizi, tuzlu koynuna atıverdiğimiz Mordoğan’a, bu yıl ancak haziranın üçüncü haftasında gidebildik. Mordoğan’dan son haber ve izlenimlerimi bir sonraki yazıma bırakıyor ve şimdi sizlerle, bir damak yolculuğu yapmak istiyorum.

Yazılarımı en başından beri okuyan okurların çok iyi bilecekleri gibi, bu Mordoğan konusunda defalarca yazdım. Bu yazıların birkaçında da Turkuaz Cafe-Pansiyon’dan bahsettim. Hatta bir Milliyet Blog yazarı dostumuz, benim bu yazılarım üzerine Mordoğan’a gitmiş, Turkuaz’da kalmış, bu izlenimlerini de nefis bir yazı ile bizlerle paylaşmıştı.

Turkuaz’ın ve pek tabi ki kıymetli patronu Tevfik Bey’in de, zaten bildiğim ama bu sefer çok fazlaca ön plana çıkan bir özelliklerini daha en ince detayına kadar yaşama ve tadını çıkartma şansını yakaladım geçtiğimiz hafta sonu.

İki aile ve toplam yedi kişiden oluşan kalabalıkça grubumuzla yemekte kendisine misafir olacağımızı bildiği için, Mordoğan Kocakum Plajı’nın hemen dibindeki kaldırıma kurduğu masalarından, birleşmiş ikisini bizim için rezerve etmişti bile. Gittiğimizde hemen yerleştik, denize nazır koltuklarımıza.

Gün batalı yarım saat kadar olmuş, Mordoğan, kızıldan mora dönmekteydi. Deniz sakin, deniz dingin, deniz asude bir huzuru yaşıyor ve iliklerimize kadar bize de yaşatıyordu, mutlak yaşanması gereken yaşanmışlıklarını. Ara ara burnumuzun önünden uçuşuveren iyot ve kekik kokularının taşıyıcısı, güzel Ege’nin, isterik imbatından başka bir şey değildi.

Oturduğumuzda masamıza, fonda Abdülhak Hamit’in ölümsüz eseri “Makber” çalmaktaydı. Ardından hiç bitmedi; Yesari Asım’lar, Zeki Müren’ler, hicazkarlar, nihavendler ve suzinaklar.

* * *

Ana yemek olarak, özel soslu ve kaşar peynirli tandır kebabı ikram etti ki hayatımda tattığım en lezzetli tandır kebabıydı diyebilirim. Tabakta, etin yanında bezelye ve mısır ile birlikte patenti Nihal Hanım’a ait olan enfes soslu spagetti de tandır kebabına eşlik etmekteydiler. Ciddi anlamda üst kalitede bir ana yemek tabağıydı.

Ancak asıl şovunu mezelerle yaptı Tevfik Bey. Başlangıçlar, soğuklar ve ara sıcaklar konsepti ile ve çok doğru zamanlarda sofraya gelen mezeler adeta tüm Anadolu mutfak kültürünün ama özellikle de Batı Anadolu ve Çukurova-Hatay mutfaklarının bir harmanı şeklinde idi.

Mezelerin şahı, özenle yapılmış “keşkek” idi. Ağızda dağılıp giden etli yaprak sarması, enfes çiğ köfte, çıtır çıtır sigara börekleri, zeytinyağlı barbunya pilaki, yoğurtlu havuç salatası, acılı ezme, patlıcan ve zeytin salataları ve bir diğer müthiş lezzet, Antakya işi, sıcacık sofraya gelen içli köfteler...Her biri farklı ve engin lezzet diyarlarına, damak hoşluklarına yelken açmamıza vesile oldu.

Üç kere damıtılmış, Bozdağ’ın pınar suları ile işlenmiş Kara Efe’ler, tepsi gibi mehtap, “seni ben, ellerin olsun diye mi sevdim” diye soran nağmeler, iyot ve kekik kokusu, mis gibi zeytinyağı diğer eşlikçileri idi lezzet durağımızın.

Mordoğan, geçerken uğranılacak bir yer değildir. Kenarda, köşede, kıyıda, beride kalmış bir güzellik, el değmemiş bir hazinedir. Özel olarak gidilmek, özel olarak yaşanmak ister. Ağır ev sahibidir yani kısacası.

Not: Yazı fotoğrafı www.trekearth.com .

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..