Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '18

 
Kategori
Blog
 

Ey Milliyet Blogcu'ları, Yolculuk Nereye? Hala, "Tıkbank" Mudisi misiniz?

Ey Milliyet Blogcu'ları, Yolculuk Nereye? Hala, "Tıkbank" Mudisi misiniz?
 

          Blog’lardan edindiğiniz  tık’ları nereye koyuyorsunuz? “Bankaya” diye sesler duyuyorum gibi. Kiminiz,  “faizler düşük. Bankaya değil de, onları koyacak yerler dolup taştığı için,  tavan arasına istifliyoruz” deyişiniz de kulağıma çalınıyor..

          Sahi kim icat etti bu“TIKBANK”ları? Yahut kim çıkardı bu TIK’ları da, millet ha bre kandı gitti bu laflara. Bu uğurda kafalar gözler yarıldı.

          İdareye sorarsanız  “Valla, kendi aranızda olan laflar.  Biz böyle telkinlerde bulunmadık, yönlendirmedik, önermedik” derler.

          Tık’lar çoğalınca, her birine bonus verilecekmiş de, bozdurup bozdurup harcayacakmışız da, TIK savaşı kızışmışmış da, TIKBANK’lar kurulmuş da. Daha neler neler.

          Hele hele;“Yorum” ne kadar tavan yaparsa, TIK’ların cilası olurmuş da,Milliyetin eklerinde yazılarımız çıkarmış da, gazetenin ana sayfalarında yer alırmışız da, oradan paralı askerler olurmuşuz da, nam salarmışız da. Köşe yazarı yaparlarmış bizi... Ört ki, ölem !

          Facebook'la diğer vesaireler çıktı çıkalı, bizim blog’culuğun ayarı bozuldu. Tıklar düştü. Sizin anlayacağınız “sıfırladık” Okunma oranları düştü. Bu devirde, “eşek eşeği ödünç kaşıyor.”  oldu. Yok öyle kıyak devri. Kısacası, blogculuğun süngüsü düştü. Blog İdaresi, bizleri Face'ların Twittır'ların kucağına oturttu. Neden yaptı? Dünya literatürüne ayak uydurmak için tabi. Olan bizlere oldu.
                                                                       &&&
          Çok dalga geçtik aramızda. “Tık tık eden nalçadır, kadını gösteren kalçadır” dedik.“Kalça’ya” bozulanlar oldu. Eee, yemeği gösteren de salça değil mi? Ne diye bozulursunuz be birader?
          Geçenlerde buralara yazmışız. “Tıklarınız kan kaybediyor” diye. Bir yıl oldu, hala durumlar aynı.

         TIK baronlarımız vardı. Bıyığını balta kesmezdi. Hep tık hesabı yapardı taaa uzak ülkelerden, ağız sulandırırdı. Nice sonra anladık ki, ağzımız suyunu boşuna akıtmışız.

         Aman Ya Rabbi. Neydi o günler. Eli hep şeyinde, "klavyesinde" tık hesabı yaparlardı sinsi sinsi. Hep “Agucuk” yapıp kandırdılar, bizi tahrik ettiler, ıslak düşlere yatırdılar. Hasta ettiler. Şimdi der, sinsice ortadan çekiliverdiler. Ellerimiz, onların yakasındadır şimdi.

          Daha neler neler. Denizaşırı ülkelerden de  sıraya girip, laf sokuşturdular “Aloooo, elimdeki fazla tıklar, anbardan taşıyor, nereye koyayım” Cevabını da kendileri verirdi “ A salak ollum, TIKBANK’a yatırsana!  Eh, doğrusu  da buydu.

          Kimilerin de komik komik sızlanmalar: “ Alooo, TIK’larım, ambarlarda, bir gecede filizlenmeğe, çoğalmağa başladı n’apim!” Ananın örekesi! Yastık altına koysaydın! Bir de sormazlar mı, “onları kuru yere koymak lazım. Sizde boş ayakkabı kutusu var mı?” diye.

          Tıklar, durduk yerde yeşeriyorsa, diyeceğim yok. Her  tarafımız hormonlarla çevrili.  Pazardan  eve gidinceye kadar, salatalığın boyu torbadan uzayıp dışarı çıkıyor. Buzdolaplarına sığmaz oluyor
                                                                     &&&

Bir yazı yazıyorsunuz. Uyuyup uyanıyorsunuz yazı hala ekranlarda gıdım gıdım ilerliyor. Okunma hevesi düşük. İlerlemiyor. Eskiden öyle miydi ya. Yere dökülen su gibiydi. Hemen kaybolurdu yazı. İdare bunun sebebini bulmalı, tedbir almalı. Ama diyeceksiniz ki, sakal kaptırılmış bir kere facebook’a.  Kaptırmayan da  yok.

Ne demiştik? Ay’ın tadı kaçtı, “Gel gidelim biz Ay’a” demiştik.

"İstettiğimde seni, annen dedi: "Sende editörlük var mıdır?" /  Ablan sordu: “ Kitabın, plaketin var mıdır?” / Baban dedi: “Milliyet komtere’de  ücret nice haldedir?  / Dayın dedi:  “Maaşın bol mu, yoksa dar mıdır? / Ninen sordu “Sende biraz akıl var mıdır? / ”Evdeki velet sırıttı: “ Tık - tık’ların fazla mıdır?”
                   İstettiğim gün seni, kalıverdim ben yaya,
                  TIK’BANK’lar da battı,  gel kaçalım biz Ay’a

Ört ki, ölem

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..