Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '14

 
Kategori
Deneme
 

Hayalet hücreler, hayalet hayatlar...

Hayalet hücreler, hayalet hayatlar...
 

İnsan, bilimde belli bir birikime ulaşıp, biraz da yaş aldığı zaman hayatın felsefesi ile bilimsel kavramlar arasındaki benzerlikler üstünde de kafa yormaya başlıyor ve şaşırtıcı biçimde benzerlikler de buluyor üstelik.

Bu tarzda yazmam konusunda çok yakın bir arkadaşımın beni teşvik ettiğini de söylemeden geçemeyeceğim. Bana bilimsel gerçekleri sosyolojik olaylar üstünden yazmamı ilk söylediğinde nasıl şaşırdığımı da hatırlıyorum.

Şimdilerde görüyorum ki bu çok mümkün ve gerçek aynı zamanda.

Bugün ki sohbetimizde, içi boşaltılmış ama dışardan bakıldığında bütünlüğünü koruyor gibi görünen hayatlardan bahsetmek istiyorum kısaca.

 

HAYALET HÜCRE (GHOST CELL) NEDİR?

 

Bilimde karmaşık görünen birçok olay açıklanmaya çalışılırken, bazı modeller oluşturulur.

Böylece o konuyu, anlamak, deneysel olarak çalışmak ve başkalarına anlatmak daha kolay olur.

Mesela, hücre kelimesini ve insan vücudunun milyonlarca hücreden oluştuğunu herkes bilir.

Bu hücrelerin hepsi aynı amaç için çalışır ve birçok ortak yanları da vardır. Bununla birlikte, bir kalp hücresi ile bir sinir hücresi birbiriyle mukayese edildiğinde, şekillerinden büyüklüklerine kadar, ciddi farklar içerdikleri de görülür.

Ortak olan yanlarından biri, vücuttaki tüm hücrelerin, hücre membranı adı verilen ve geçirgenliği son derece seçici olan bir zar ile çevrili olmasıdır.

Bu zardan bazı bileşikler geçer bazıları geçemez ki, bunlar çok önemli detaylardır.

Bilimciler, hücre membranının seçici geçirgenliğini anlamaya çalışırken buldukları bir modeldir bu hayalet hücreler ve aslında içi boşaltılmış eritrosit yani kandaki alyuvarlardan başka bir şey de değildirler.

Alyuvarlar, insandan kan alınması yolu ile en kolay elde edilecek hücre olmaktan da öte, bazı organelleri de içermezler. Dikkatli yapılması gereken basit sayılabilecek bir işlemle içlerinin boşaltılması ve dış ortamın içeriği ile oynamak suretiyle yeniden hücre zarının kapatılması mümkündür.

Özetli diyorum ki, bir kan hücresinin içi, dış zarında açılan küçük bir delikten boşaltılabilir ve daha sonra da, o içi boş hücre yeniden kapatılır.

Bu haliyle artık kırmızı renkli bir alyuvar değildir. Beyaz renkli, içi boş işlevsiz ama görünürde bütünlüğünü koruyan bir hücredir.

Bu hücreye GHOST CELL, yani HAYALET HÜCRE denir ve biyolojik memranların neleri geçirip neleri geçirmediğini anlamak için harika bir modeldir.

Şimdi gelelim hayalet kavramlara ve hayatlara..

………………………..

 

HAYALET KAVRAMLAR VE HAYALET HAYATLAR

 

Neden bu ifadeyi seçtiğimi şöyle açıklamak istiyorum.

Dikkat ediyorum, günümüzde bazı kavramlar her ne kadar bütünselliğini koruyor gibi görünse de aslında içleri boşaltılmış, dış kabuktan ibaret bırakılmış, içinde hiç bir şey kalmamış..

Bu konuda kimse zamanın ve modernlik kelimesinin ardına da sığınmasın bence.

Mesela nedir bu kavramlar derseniz; bana göre aile bunlardan biridir. Az ya da çok, aile kavramının bütünlüğü korunmuş içi kısmen boşaltılmıştır.

Aile olgusu önce dört rakamına indirgenmiş, sonra bu sayı bile bir araya getirilemez olmuştur.

Öyle ki aynı evde yaşarken bile bu dört insanı aynı masanın başına toplanmak mümkün olmamaktadır.

Aileyi oluşturan bireyler, bağımsız hayatlar yaşayan ve yanı başındaki insanın dertlerine duyarsız kalmayı marifet sayar hale gelmiştir.

Dört kişinin bir biri paylaşamadığı dertleri, ilgili uzmanlara paralı seanslarda anlatılır olmuş, üstelik bu tablo sanki normalmiş gibi algılanır hale gelmiştir.

Bir büyükten dinlemeye asla tahammül edilemeyen tecrübeler, yaşam koçlarından öğrenilmeye başlanmıştır.

Bizzat kendi anne babasında olsa bile yaşlılık kavramından iğrenilir olmuş, işe yaramayan ve yeni olmayan, modası geçmiş her şey gibi onlarında, hızla göz önünden kaldırılması yoluna gidilmiştir.

Dostluk kavramı da içi boşaltılmış kavramlardan biridir. Her ne kadar bu kelime çok sık kullanılsa da, birçok insan için dost kavramı, gerektiğinde ilerlemesine yardımcı olacak, çıkar sağlayacak, asla açık noktanın verilmeyeceği, canlı eşyalara dönüşmüştür.

Kendisine itibar ve çıkar sağlayamayacak insanlar, birçok kişi için sadece angaryadır.

Hatta sizin çok insani bir talebiniz olduğunda, ‘’benim bundan çıkarım ne olacak’’ diye sorulabilecek kadar çıkar algısı beyinlere ve dile yerleşmiştir.

İçi en çok boşaltılan, kadife kutularda tek taşlara, hangi gün hangi hediyenin verileceğine, belli renk ve adette çiçeğe kadar indirgenen kavram da AŞK olmuştur.

Aşk, bugün gerçek anlamından çok ama çok farklı anlamlarda kullanılmakta, bu acınası hali görülmesin diye de tek tip hediye ambalajlarına sarılmaktadır.

Gerçek aşkı yaşama derinliğinden, sabrından ve sadeliğinden uzak bu insan gurupları ısıtmayan güneş gibi, içi boş sevgilerin yalnızlığında bunalımdan bunalıma sürüklenmektedirler.

…………….

 

Hayalet hayatlara en çok da, bireyselliğin ve şekilciliğin daha çok ön plana çıkarıldığı metropollerde rastlanmaktadır.

Aşkın, ailenin, tecrübenin içini boşaltan bir grup insan, hemen hemen tamamen üstlerindeki giysiden ibaret olan hayatlarında, sözüm ona kariyer yapma, sınıf atlama çabası vermekle meşguller.

Yine bir grup insan, kendi içindeki güzellikleri, şiiri, sanatı, düşünceyi, emek vermenin hazzını boşaltıp, bunlardan elde ettiği boşluğa yağ ve silikon doldurtmuş, et ve kandan oluşan masklarla, tek tip şişirilmiş gülümsemelerle etrafta dolaşmaktadır.

Acıdığımı da söyleyemeyeceğim, çünkü beyinleri hala kendilerinde.

Öncelikle şu konuya açıklık getirelim; bilimsel gelişimin temel hedefi insandır.

İnsanı daha uzun, daha kaliteli, daha üretken yaşatabilmektir. Bunu yaparken de, ekolojik dengelere, kişisel hak ve özgürlüklere zarar vermemek de temel koşuldur.

Ama görüyorum ki, bu da çok doğru anlaşılamıyor.

Bireysel, bencil, aşkı günübirlik, dostluğu çıkara endeksli, aileyi yük sayan dışı markalı içi boş hayat sayısı hızla artıyor. Üstelik bu durum, bilimsel gelişmelerin bir sonucuymuş gibi lanse edilip, kimse bu tablonun sorumluluğunu üstlenmek de istemiyor.

Bu kesinlikle yanlıştır, hayatlarımız bizzat kendi seçimlerimizin bir sonucudur. Doğru ve yanlış yanları ile.

Son söz olarak şunu söylemek istiyorum; içi boş hücre iyi bir bilimsel model olabilir ama eritrosit o haliyle oksijen taşıyamaz, asli fonksiyonunu yapamaz. Yani işlevsizdir.

Aile, aşk ve dostluk kavramları çok önemlidir. Her değerli şey gibi, emek ve çaba gerektirirler.

Dünyayı milyonlarca hücreden oluşmuş tek bir organizmaya benzetirsek, onun yaşayabilmesin kesinlikle bencillik esasına dayanmadığı gerçeği de kendiliğinden ortaya çıkar zaten.

 

Yaşamlarımızın içini boşaltmayalım, tersine güzelliklerle dolduralım ki gerçek güzellik dışarı yansıyabilsin, bizi ve çevremizi mutlu edip aydınlatabilsin.

 

Saygılarımla…

 

Prof. Dr. Nazan Apaydın Demir

28.07.14

Muğla

 

 

 
Toplam blog
: 130
: 1375
Kayıt tarihi
: 08.04.14
 
 

Muğla Üniversitesinde Prof. Dr. olarak çalışmaktayım. Kozmetik Ürünler Uygulama ve Araştırma Merkez..