- Kategori
- Kişisel Gelişim
İnsan ne İster? Ufkumuz...Hayallerimiz....
İnsan ruhu ağırlıkta tüyden hafif, anlam olarak tonlarca ağır bir nesnedir. Görünmez olan; ancak insanın emek ve zaman harcayarak kafa yorarak oluşturduğu, ürettiği maddelerde dışa vuran, derinlikli, çok özel ve çok etkili.
Malumumuz olduğu üzere insan; duyularıyla, söz ve davranışlarıyla çok hassas yaratılmış bir ten-ruh-can makinesi.
Çok sayıda yetilerle donatılmış ve sonsuz bir sevgi kapasitesine sahip; Dünyadaki herşeyi herkesi sevmeye yetecek kadar.
İnsan; güzel ve özel.
İnsan ruhu, beden bir yere takılıp kalsa da esasen sonsuza kanatlanıp uçmak ister. Sınırları, zorlamayı hiç sevmez.
Roma'ya, Mekke'ye, Çin Seddine, Barselona'ya, Delhi'ye; Tokyo'ya, New York'a, Londra'ya, Pekin'e, vs. gitmeye imkanı yoktur ancak, bir gün imkan bulursa gidebileceğini bilmek, hissetmek ister. İnsan ruhu bir gün bir yerlere gidebilme ihtimalini çok sever.
Küçük bir köyde-kasabada yaşayan müziksever bir insan; o an için piyano çalmayı bilmez ve ne piyanosu, ne de piyano alma imkanı vardır, hatta ömründe gerçek bir piyano görmemiştir belki lakin; bir gün imkanı olursa bir piyano kursuna gidebileceğini hayal eder. Böyle bir hayal bile heyecan verir ona.
Bir babanın ya da annenin çocuğu anasınıfındadır henüz ama onun ilerde çok iyi, Dünyada isim yapmış bir üniversiteye gidebileceğini düşünmek ister. Bu düşünce ve hedef onu sabırsızlandırır, çok mutlu eder.
Bir insan, onlarca yıl önce kopmuştur memleketinden ama dilerse, kendisi isterse bu hafta ya da gelecek ay uygun bir vaktinde memleketine gidebileceğini bilmenin rahatlığını yaşar.
İnsan böyledir işte. Bu genişlik, olabilirlik, isteklerinin ihtimal dahilinde olabilmesi hep içine su serper, hatta yaşama sevincinin özünü oluşturur.
Buna ufuk denir işte. Sınırsız, hoş ve heyecan verici.
İnsana ufuk şarttır. Olmazsa olmazıdır adeta.
Uzakta parlayan bir ışık gibi insan kendisi için tasarladığı o güzel hedefe ilerlemekten bile mutluluk duyar.
Birisi çıkıp lafın gelişi, dünyada artık hiç keman (ya da başka bir enstrüman) kalmadığını ve bundan sonra da keman üretilmeyeceğini söylese, dağ başındaki köyde yaşayan ve kemanı sadece televizyonda, resimlerde görmüş ve sesini televizyon programında dinlemiş insanların bile içini bir burukluk kaplar, kaybolan bir ihtimal, ruhlarını hüsrana garkeder.
Birisi çıkıp tarihi veya dünyada tek olan, dünya harikalarından bir esere zarar verse, -örneğin büyük piramit ya da Taç Mahal hasar görse- o güne kadar o tarihi eseri görmeyi hiç düşünmemiş bir insanın bile içi sızlar.
İnsanoğluna, hayallerini, ümitlerini esasen ufkunu kaybetmek taşınmaz bir yük haline gelir.
Açıkladığımız bütün bu ufku oluşturan imgeleri, hayal kırıntılarını ortaya çıkaran, özgürlük hissidir. Bir küçük kulübeye hapsettiğiniz ya da -günümüz Kuzey Kore'sinde olduğu gibi ülke dışına çıkış ve günlük hayatında katı kısıtlamalar getirdiğiniz, kısaca özgürlüğünü kısıtladığınız kafesteki kuşa dönen insanda ne ufuk kalır, ne hayaller.... Özgürlükten yoksun bir hayat insanı fiziki ya da görünmez psikolojik demir parmaklıklar ardına hapseder.
Oysa diğer canlılardan farklı olan insan; sadece yemek içmek vs. fiziki ihtiyaçlarının giderilmesiyle sağlıklı yaşayabilecek bir canlı değildir.
Onun kalbi, zihni ve ruhu vardır.
(Bunu örneklemek gerekirse; evsiz bir insanın zihninde ev sahibi olmak düşüncesi vardır. Ancak mesele sadece ev değildir herkesçe çok güzel olduğu değerlendirilen bir eve giren insan, o evi bir yönden ruhuna sıcak bir mekan olarak göremeyebilir. Sıcak göremediği bir mekana da kalben sevgi besleyemeyip bağlanamayabilir).
Bireylerin psikolojisini bozan uzun süreli duygusal zihinsel problemler ve yoksunluklar maalesef sonuçta bedenin de kendi kendisini tükettiği, şifası zor ya da imkansız hastalıklara yol açar.
İnsan. Güzel ve çok özel varlık. Ten-can ve en az onlar kadar önemli ruh tan da oluşmaktadır.