Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '13

 
Kategori
Sınavlar
 

İş Güvenliği Uzmanı Güven Bey

İş Güvenliği Uzmanı Güven Bey
 

Güven bey sabah erkenden kalktı... Kahvaltı etmeyi canı istemiyordu.  İşyerine gitmeden bir simit alır orda yerim diye düşünmüştü içinden. Kalktı traş olup üstünü giyindi. Aynada kendine baktığında 1945 mi 1946 mı 1948 demi kurulduğu belli olmayan ne idüğü belirsiz DSÖ(WHO) nun tanımını düşündü. Evden çıktı ama arabasının anahtarını evde unutmuştu. Sonra boşver şimdi kendi arabamla işe gidişim sırasında kaza yaparsam iş kazasına girmez tazminat mazminat alamam en iyisi işverenin sağladığı servis aracıyla gideyim diye düşündü. Gülümsedi bu küçük hınzırlık hoşuna gitmişti. Servis saatine daha çok vardı. Şurdan Bahattin’in yanına uğrayayım deyip adımları hızlandırdı.
 
-Güven Abi hoşgeldin.
 
-Hoşbuldum kendi hesabına çalışan berber Bahattin.Ense traşım geldi de bi hallediver.
 
-Hemen abi.
 
Traş bitip dışarı çıktığında servis aracının gelmekte olduğunu gördü. Hemen adımlarını hızlandırdı. Servis şoförü buyur Güven Bey deyip kapıyı açtı.
-Günaydın 
 
dedi herkese. Fakat iddaa makamı suratlı bir sürü işçi ters ters bakıyordu ona. Birazdan gerekçeli kararı açıklayıp infaz edeceklerdi sanki. Geçti boş bir yere oturdu. Sonra bir düşündü ki serviste 50’den fazla çalışan var ve 6 aydan fazladır çalışıyorlar ‘’şimdi bi de kurul oluşturmak lazım’’ diye geçirdi içinden. İşyerine geldiğinde patrona hemen durumu açtı.
-''Patron kurul oluşturmamız lazım’’dedi.
-Nasıl oluşturacağız ?’’
-Ben kurulda mecburi değilim ama varsa mutlaka destek elemanı olmalı’’dedi. Ayrıca sekreteryasını da insan manyakları vb. birisi yapacak.
-Yaaa Güven Bey şu PUKÖ’ye bi el atsan diyorum.
-PUKÖ’nün hangi aşamasına el atayım patron.
-‘’Planlama aşaması çok eğlenceli ordan başlayalım.’’
Dışarı çıkmıştı ki bir de ne görsün vinç operatörü üstü açık vinçte çalışıyor.  Hemen yanına gitti.
-‘’Salih Usta sana kaç defa diyeceğim üşüteceksin diye.  Bak sonra hasta bina sendromuna dönersin söylemedi deme.Boş halatlara tırmanan oldu mu dün ?’’
-Yok beyim olmadı.
Canı sıkılmıştı işin yoksa şimdi acil durum planı yap, döngünün içine gir beynin dönsün, sonra da işçilerin sandalyede nasıl oturacağını, nasıl klavye kullanacağını göster dur diye düşündü. İçi sıkılmıştı. Bari biraz şurdan gideyim de yangın alarmı vereyim köpük mü CO2 mi hangisi boğar hangisi kapatır emülsiyonla mı söndürsek onları yoksa kendi haline mi bıraksak... Neyse gidip şurdan sıcak bir çay içeyim.Şantiye içinde yürürken yüksekliği 3 mü desem 4 mü desem işçiler başıbozuk çalışıyorlar.Değiştirilebilir koruyucu donanımlarını da takmamışlar.Kan beynine sıçrar.
-‘’Size daha ne diyeyim. 4 m’den yüksek yerde sıva,boya falan yapıyorsunuz ama bir korkuluğunuz bile yok.’’
-‘’Atın ölümü arpadan olsun Güven Bey.’’deyip gülüştü işçiler.İyiden iyiye canı sıkılmıştı hızlıca yürüyüp kantine gittiğinde bi de ne görsün?.Kantinin girişine % 50 zemin mavi olan içinde çay içen adam olan işaret levhası asılmış.
-Gevrek gevrek güldü çaycı İsmail. ’’Nası olmuş Güven Bey.’’ Adam resmen çay içmeyi zorunluluk haline getirmiş.
Çayı mayı unutup dışarı zor atmış kendini. Bir kültürün içine ancak ILO’nun 155 nolu sözleşmesindeki gibi edilir. Acaba şu çaycı İsmail’i daha tehlikesiz bir çaycıyla mı değiştirsem diye düşünmekten de kendini alamadı. Sonra tekrar kurul aklına geldi hazır patron da onay vermişken biran evvel kurmak gerekirdi. İyi ama varsa destek görevlisini nerden bulacaktı. O olmazsa olmazdı.Acaba dedi şu çaycı İsmail’e 40 saatten az olmamak kaydıyla eğitim aldırsam destek görevlisi yapabilirmiyim diye düşündü.Sonra vazgeçti iyi bir fikir değildi. İşyerinin kısıtları da belliydi.Kısıtları aşmamak lazımdı. Zaten kafası da karışıktı bu yapmaya çalıştığı risk yönetimimiydi, risk değerlendirmesimiydi, önlememiydi. Neyse dedi zaten hepsi bir değil mi?
Asbest şantiyede önemli bir sorundu. Özellikle hemoroid asbest çok sıkıntı oluyordu. O sırada işçilerin boya kovalarını elle taşıdıklarını gördü. Bununla 
 
ilgili hemen bilgilendirme yapması gerekiyordu. Mazallah işçiler beyaz parmak hastalığına yakalanabilirlerdi. İşçilere dönüp yükle ilgili genel bilgiler 
 
verdi,nasıl taşımaları gerektiğini gösterdi,yanlış taşımaları halinde bel bölgesinde sıkıntı yaşayıp ömür boyu çekecekleri korkusunu da verdi ki işçiler 
 
fazla soru sormasın. O da ne işçilerden biri sormaz mı ?
-‘’Beyim bu yükün ağırlığı nedir ?’’ Utanmaz arlanmaz sora sora bunu mu sordun diyesi geldi ama işinin gereği empati yapması gerekiyordu. Şimdi bunu 
 
söylememek için napsaydı acaba bu verilecek bilgi değildi.
-‘’Senin ismin ne ?’’
 
-‘’Hüseyin’’
 
-‘’Bak Hüseyin bu soruna cevap verebilirsem sana ikinci posta başlamadan 11 saat dinlenme hakkı vermem. Ama bilemezsem sen de önce Oksijen tüpünü açarsın anlaştık mı?’’
 
-‘’?’’ 
 
Neyse işçinin kafasını karıştırıp soruya cevap vermekten kurtulmuştu. Şimdi düşünmesi gereken daha önemli konular vardı. Bunlardan en öncelikli olanı uygulama koordinatörünü varsa destek görevlisi bulmak için ikna etmekti. Bunun yanında sorunlar bitmiyor şu korkunç rüzgara da çare bulması gerekiyordu. 
 
Çalışmaya başlamadan önce gerekli önlemleri almak için rüzgar gülü mü kursaydı şantiyeye acaba ?
Kendisi çok istese de patron günde ancak 11 saat çalıştırdığı için mesai bitmişti. Bu sorunları artık yarın düşünecekti. Servis arabasına doğru yola koyuldu...
 
18 ağustos sınavını hazırlayanlara ithaf edilmiştir.
 
Arkadaşım Erhan ÇÖREKCİ nin 18 ağustos 2013 tarihinde C sınıfı iş güvenliği sınavından çıktıktan sonraki psikoloji ile yazdığı espirili yazısıdır. Güven beyin sınavda çıkan soruları içeren bir günlük meslek hayatı yukarıda anlatılmıştır. Güven bey kendisinin uydurduğu bir kahraman olmayıp sınavdaki soruların kadrolu elemanıdır. (Buraya gülücük işareti gelecek) Bu arada 100 sorunun en az yirmibeşine itiraz  ettik. Hakkımızda hayırlısı olsun inşallah. Tüm sınava giren arkadaşlara başarılar diliyorum.
 
Toplam blog
: 3
: 2559
Kayıt tarihi
: 23.11.07
 
 

İstanbul' da yaşıyorum. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu, İnşaat Yüksek Mühendisiyim. "Kitap o..